“Aşk insanın kibirli duruşuna kendi doğasının indirdiği
tokatmış.”
Bodrum
Masalı’nın en güzel yanı
aşıkları.
Faryalı, Haydar Efe, Aslı, Maya… Hepsi çok güzel sevdi,
karşılığında sevgi gördükleri de oldu görmedikleri de ama her daim
kalplerindeki o el değmemiş, güneş görmemiş sevgiyi korumayı başardılar.
Son bölüm itibariyle Maya’nın aşkını dinledik… Bir adamı, o
adam başka birine hasret ve sevdalıyken sevmek her kadının yapabileceği bir şey
değildir ama Maya yapmış. Aslı dinlerken ağladı ama emin olduğum bir şey var o
da Ateş şimdi bir sebepten gitse Aslı da en az Maya kadar, en az Faryalı kadar
uzun sever, bekler.
Bu konuda eksik hissettiğim tek durum Maya’nın aşkını
dinledik de hiç duymadık Yıldız nasıl sevdi? Bir iki cümle dışında tabii… Keşke
Yıldız da kızına anlatsaydı ne çok sevdiğini, ne kadar hasret çektiğini.
Faryalı, Maya için sadece kızımın annesi diyorsa lütfen öyle davransın. Tabii
Yıldız ve Maya da öyle davransın. Yetişkin gibi davransınlar yani, o da yeter.
Yıldız Faryalı ile evli olsaydı, Maya aile yemeğine gelseydi
de mi oturmayacaktı aynı masaya? Bu kadar mı zor?
Tamam hem Maya’nın hem Yıldız’ın hayali var Faryalı ile
ilgili ama ortada bir de gerçekler var. Maya’yı seviyorum ama artık kendi
hayatına bakmalı.
Aslı’nın bir aile talebinde olması kadar doğal hiçbir şey
olamaz ama Aslı akıllı bir kız, taraflardan biri bir başkasını bu denli
severken başka biriyle olamaz.
Ve Aslı'ya, Maya’nın Faryalı’nın yaralarını sarabileceğine dair olan
inancında katılmıyorum çünkü saramazdı. Ne kadar kalırsa kalsın yanında asla
başaramazdı. Herkes yapabileceğine, unutturabileceğine inanır ama kimse
yapamaz. Faryalı, Yıldız’ı unutmadığı sürece kimse unutturamazdı ki
unutturamadı da zaten.
Aslı da, Maya da bunu kabul edip devam etmeli. Bir arada vakit
geçirirken çok güzeller ama her şeyi birden alamazlar. Hepsinden önce bu
Faryalı’ya haksızlık. Baba olmuş olması kendinden vazgeçeceği anlamına gelmez,
gelmesin de zaten.
Yazı devam ediyor...