Aşk yoluna gittiler...
Geçen hafta “bu dizinin Yılmaz’ı nerdeeeeee” feryatlarına adeta cevap veren, Timuçin Esen hayranlığımıza hayranlık ekleyen, düğümlerin çözüldüğü, Gönül İşleri’nin 10. bölümü geride kaldı.
 
Bölümü Servet’le Yılmaz’ı birbirlerine verdikleri iki kelimelik notlar ve yüzlerinde şaşkınlıkla bırakmıştık. Sonunda hamilelik mevzuları ortaya döküldü, Yılmaz Servet’in, Servet Alev’in(!) hamileliğini öğrendi. Bir yalan, bir sevinçli haberi götürdü, itişip kakışan, o itiş-kakışlarda sırasında bile, birbirine tutkuyla bakan, bir Servet-Yılmaz çifti elimizde kaldı. Tartışmalar sırasında Servet’in Yılmaz’a, tüm olanlara rağmen “seni hala seviyorum” demesini çok sevdim. Servet’in incinen guruyla bunu inkâr etmesi çok kolaydı. Buna rağmen, o gerçeği söylemeyi tercih etti. Ah be Servet’cim, hamileliğini açıklamada da keşke bu kadar dürüst olsaydın, şimdi bu olanlarla uğraşmayacaktın. Servet’in kararlarını, üzerinde çokça düşünerek vermesini takdir ediyorum ama maalesef kararlarını takdir edemiyorum. O kadar düşünmesine rağmen, bazen aklı beş karış havada davranıyor. Zaten geçen hafta Bedir’i Sevda’nın yolundan çekmesine de kızgınlığım hala geçmiş değil.
Saadet'in durumu öğrenip hemen Sevda'ya yardım etmesine mi, Yılmaz'ın bandajının üstünden sarkan bir tutam saçına mı gülsem:)))
 
Her ne kadar şiddete sonuna kadar karşı olsam da, aldığı haberle Yılmaz’ın kafasında tabak parçalayan Servet’i destekliyorum. Aynı hislerim, durumu öğrenen diğer kızların, Yılmaz’ı hırpalamaya çalışmaları için de geçerli. Komiser Kemal olmasaydı, Yılmaz’ın sadece dünyası değil, çenesi falan da dağılacaktı herhalde.
"Şu dünyada herkesin bir yedek balonu olmalı" by Saadet
 
Kemal konusunda Saadet’e de kızgın olduğumu söylemiştim. Asrın’ın, Saadet’in üzerinde hâlâ yoğun bir etkisi varken, Saadet’in Kemal’e “cepte dursun” tavrından rahatsız oluyordum. Bu bölüm, ikisinin sahilde gezerken rastladıkları baloncudan, Saadet’in iki balon istemesiyle, Saadet’in bu tavrının sebebi netleşti. Ne dedi Saadet: “Çocukken, balonumu elimden kaçırdığımda bütün gün ağlar, ablamlara hayatı zindan ederdim. Bu yüzden ablam, iki balon alır, birini kaçırdığımda, ikincisini vererek beni sustururdu.” Anladık ki Kemal Komiser Saadet’in ikinci balonuydu. Yalnız Saadet’cim dikkat et, o balon patlarsa kötü olur. Kemal Komiser’im bunu görmekten çok uzakta tabi, ayaküstü kıza ilan-ı aşk bile etti. Duygularını dile getirmeyi uzatmadığı için kendisini kutluyorum, tatlısın Komiser’im. Asrın’ın ortalıklarda olmamasının da katkısıyla, Saadet Kemal’le yaşadıklarından babasını da haberdar etti. Muzaffer Amca’m da kızına “medeniyet seviyesi”nden ayrılmaması nasihatini verdi. Ne zaman bu kadar Muzaffer Amca’cı oldum bilmiyorum ama onu çok seviyorum. Bir babanın tek başına üç kız çocuğunu yetiştirmesi ne zor, Allah yardımcısı olsun. Hem bu yüzden hem de Muzaffer Amca, her defasında iç sesim olup dile geldiğinden onu çok seviyorum sanırım. Yılmaz’ın sürekli toparlanıp, güneş gözlüğünü takmasına laf etmeseydi, içimde kalırdı.
 
Fırıncı küreği, kasap bıçağı,berber usturasıyla gelmiş tamam da balıkçı amca bir şey bulamayıp kaşıkla gelmiş ya, ahahahaha
 
Biz Timuçin Esen’in nezdinde Yılmaz’ın türlü hallerinin tadını çıkarırken, Servet ondan tırım tırım kaçıyordu. Sevda’nın tavsiyesiyle, boşanma avukatına zina durumunu açıklama kararı aldı. Böylece boşanma, karşı tarafın isteğine bakılmaksızın, gerçekleşecekti. Diğer kararı ise; Yılmaz’ın eşyalarını evinden atmak oldu. Bunu yapmak da Saadet’e düştü, o da büyük bir zevkle bunu gerçekleştirdi. Eşyalarıyla sokakta kalan ve Muzaffer Amca’nın mahalleli dostlarıyla, her seferinde evin sokağından püskürtülen Yılmaz, çareyi karşı evi kiralayarak mahalleye taşınmakta buldu. Kapının önünden ayrılmamak için de, Servet’lerin evin kapısının hemen karşısına, yeni evinin bahçesine kamp kurdu.
Geçen bölüm Servet’in uyarısıyla Sevda’sını kalbine gömen Bedir, Yılmaz’ın destekçisi oldu. Onun da Sevda’nın karşısına çıkmaya yüzü yok tabi, heöm ziyaret, hem ticaret. Yalnız kimsenin dükkâna falan gittiği yok, kızlar kendi gönüllerinin işiyle dibe batarken, bu gidişle Gönül İşleri Organizasyon da batacak. 
 
Servet’in kararlarından biri de -bir kez daha- bebeğini aldırmak oldu. Eğer bu hafta da bunu yapmazsa ve bölüm sonundaki o felaket bebeğe mâl olmadıysa, kürtaj için yasal süre olan 10 hafta artık geçmiş olacak.
 
"Sen dur abla, onun dersini biz veririz, çünkü kız kardeş olmak bunu gerektirir."
 
Kırılan gurur ve kalplerini tamir etmeye çalışan üç kardeşin sahnelerine bayılıyorum. Bu diyalogların, bir erkeğin kaleminden çıkmış olması da ayrı bir takdir konusu, senarist Necati Şahin, kız kardeşlik müessesesine çok hâkim gerçekten. Kızlar ablalarının arkalarını toplamasına çok alışmış olsalar da, Servet zor durumdayken, onun etrafında öyle güzel dört dönüyorlar ki… Kız kardeşi olanlar bu durumu çok iyi bilirler; hayatta sahip olunan en güzel şeylerden biri kız kardeşlerdir.
 
"Allah'ım o kadar sevgisizim ki Tibet'ten medet umuyorum."
 
Geçen hafta “yiğidi öldür hakkını yeme” kategorisindeki Tibet, bu hafta “sempati duyulanlar” kategorisine terfi etmek üzere, az kaldı. Servet’in kürtaj kararına; Saadet sonuna kadar karşı çıktı, Sevda ise bunu ablasına bırakmak gerektiğini savundu. Sevda, bu savunmayı Muzaffer Amca’ya oldukça yüksek tondan yapınca, bilmediği bir gerçek ortaya çıktı: Annesi Sevda’yı doğurmak istememiş, ona Muzaffer Amca engel olmuştu. Önce Bedir’in, ondan ani vazgeçişi, şimdi de annesi tarafından istenmeyen çocuk olduğunu öğrenmesi, Sevda’da ani bir sevgi açlığı oluşturdu. Bu açlık Tibet’le giderilebilirdi, Sevda da gidip, evlilik teklifini kabul ettiğini söyledi. İşte Tibet’in terfi durumları, tam burada gelişti. Tibet, Servet’in hamile olduğunu bildiğini ve bunu Çisil’den öğrendiğini söyledi. İşte bu tüm gidişatı değiştiren bir haberdi ve Sevda’nın kafasındaki ampulü yaktı. Apar topar çağırılan Çisil’den, Alev’in asla hamile kalamayacağı öğrenildi. Haber hemen yayıldı, ama Servet çoktan yola çıkmıştı.
 
Herkes Servet’e ulaşmaya çabalarken, Muzaffer Amca da “kimse salt kötü değildir” fikriyle, Alev’den merhamet istemeye gitti. Bir bebeğin hayatının Alev’in ellerinde olduğunu ona anlatmaya çalışıyordu, başardı da. Muzaffer Amca’nın sözleri çok dokunaklıydı tamam da, Alev’de bunlara hislenecek bir kalp var mıydı? Varmış demek ki, şaşırdım.
 
Servet’in yeri, Kemal Komiser’in yardımıyla tespit edildi. Servet’i bulmak için yollara düşen Yılmaz’ın kalbi ise zamansızca tekledi. Onu toparlayanlar, daha yeni kalp spazmı geçiren adamın bu halini bir bardak su ve ilaçlarıyla geçiştirdiler. Oldu mu ya? Bu arada, Alev herkesten önce Servet’e ulaştı ve artık bu savaştaki mağlubiyetini kabul ettiğini ve hamile olmadığını Servet’e söyledi. Servet kürtajdan vazgeçti. Ama bunu diğerleri bilmiyor, hala her koldan Servet’e ulaşmaya çalışıyorlardı.
 
Ne şehittir, ne gazi Aşk yoluna gittin Niyazi!
 
Servet ve Alev elerinde beyaz bayrakları, hastaneden çıkmak üzereyken, onlara yetişen Yılmaz, Alev’i Servet’in yanında görüp, ona hesap sorayım dedi. Bir itişme yaşandı, Servet araya girdi ve maalesef iki kadın birden merdivenlerden yuvarlandı. Attık belli ki; bu aşk üçgeninde alınan yaralar sadece manevi olmayacak.
 
Olayların hızla akıp gitmesinden, gerçeklerin şaşırtıcı bir hızla açığa çıkmasından çok memnunum. Alev’in yalanı affedilir değil, ama Yılmaz’ın ona bu saldırgan tavrını hiç hoş bulmadım. Arada bir Servet’i de kolundan tutup sertçe çekişlerine, tutku ve aşk sebep olduğundan, görmezden gelebilirim ama bu tavra göz yumamayacağım. Timuçin Esen; bu bölüm, Yılmaz’la sinirli, ısrarcı, tutkulu, tatlı halleriyle kalbimizi bir kez daha fethetmiş olmasına rağmen, bu durum, Yılmaz’ın bu saldırgan tavrını görmezden gelmemize engel değil, değil mi?



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER