Aynı vatanı sevdiğimiz, aynı denize ve aynı toprağa
baktığımız, aynı duayı ettiğimiz kişiyle gün gelir ayrılır birden
düşüncelerimiz. Beraber yürüdüğümüz yol, başka kavşaklara başka sokaklara
çıkarır bizi. Omuz omuza olduklarımızla karşı karşıya geliriz bazen. Ama zaten
hayat yol ayırımlarından ibaret değil midir ki? Başladığımız gibi devam etmeyip
hiç tahmin etmeyeceğimiz sonuçlarla karşılaştırmaz mı kimi zaman bizi? Bizim
bile hayret edeceğimiz şeyler yaptırmaz mı bize? Aklımızla kalbimizin başka
başka konuştuğu olmaz mı hiç? Doğruyla yanlışın birbirine karıştığı durumlar
yaşanmaz mı? Bizi, bazen yaptıklarımız bazen de bize yapılanlar hayrete
düşürmez mi? Mehmet Leon’u öldürmek için silah doğrulttuğunda ona siper olan
Hilal, onu öldürmemesi için daha fazlasını isteyen Mehmet’e “Seviyorum” derken
tam da böyleydi işte. Birlikte mücadele verdiği Mehmet’le şimdi karşı karşıya
dururken, mücadele ettiği kişiyle yan yanaydı Hilal. Vatanını işgal edenlere
gözünde çakmak çakmak hesap sorarken, onlardan biri olan Teğmen’le kalp
kalbeydi. Çünkü kalp ne millet dinlerdi ne de aidiyet. Ne düşmanlıktan anlardı
ne de savaştan. Onun hesabı farklıydı, dünyaya uymazdı. İnsana teslim olmaktan
başka yol bırakmazdı. Onu aklımızla çözmeye çalışmak üçgeni kareye oturtmaktı. Öyle
ya ne yaparsak yapalım üçgen kareye oturmazdı.
“Bir roman olsaydı bana kal demen icap ederdi” diyen Leoncum,
siz bi’ roman olsanız ben sıkılmadan okurdum canım inan bana, hatta belki de
defalarca. Kimin ne olduğunu bir türlü
anlayamadığımız, kimin içeride kimin dışarıda olduğuna bir türlü karar
veremediğimiz bu cehennemin ortasında cennet gibisiniz, öylesine tatlı öylesine
naif. Birbirinize verdiğiniz sözler, tutabilecekleriniz ve
vazgeçemeyecekleriniz ise hepsi birbirinden özel. Sen yazacağın mektuplarda
kullanacağın adı söylerken yaptığın itirafla mest ettin Hilal’i. O da Kordon’da
bekleyeceğini söylerken mest etti seni. Sen onu da götürmek istediğini
söylerken ona, o niye gidemeyeceğini çok güzel söyledi sana. Sen ona olan
sevdanı anlatırken, o sana olan sevdasının yanında vatana olan sevdasını da
hatırlattı sana. Biz ikinizi de çok seviyoruz ve ayrılmayın istiyoruz. Ne senin
burda kalıp ceza almana ne de ayrılacağınız için gitmene gönlümüz razı. Gerçi
bizim kararımızın da bi’ hükmü olmadı, malum dizimizin kadrolu muhbiri Yıldız
yine iş başındaydı.
Valla Yıldız sana artık pes diyorum, çünkü ne desek kar
etmeyecek biliyorum. Stavro ile güzel ikili oldunuz, Charles’la Tevfik
ikilisini aratmayacak cinsten. Diyorum ki illa da bir Yunanlı ile izdivaç
peşindeysen Stavro’yla evlendirelim seni. Yakışırsınız da, sonra rütbesi de
Leon’un rütbesinden yüksek. Her gün oturur birlikte kimin kuyusunu kazacağınızı
düşünür durursunuz. Sen yakalarsın Stavro işkence eder, sonuçta adamın en
sevdiği şey. Sen nasıl akıllanacaksın acaba merak ediyorum. Daha önce Mustafa
Sami’yi ihbar ettiği için yaşadıklarından ders falan çıkarmamışsın çok belli.
Yenilgi olarak alıyorsun bu yaşadıklarını bu yüzden bu kadar öfkelisin. Bütün
bunlarda ki payınla zerre ilgilenmiyorsun. Senin yaptıklarına artık şaşırmama
kararı aldım, bakalım daha ne kadar ileri gideceksin.
Veronika senin de bu mektupları yanlış anlama ya da hiç anlamama
durumun felaketlere yol açtı, bilmem farkında mısın? Önce Leon’un mektubunda ki
kızı Yıldız zannettin ve de bir sürü yanlış anlaşılmaya neden oldun. Şimdi ise
mektubun ne anlama geldiğini bile idrak edemeyip oğlunu karargah da herkese
ifşa ettin. Leon için korkuyorsun bu yüzden bütün telaşın ama zarardan başka
bir şeye yol açmıyor bu davranışların. Hilal’e yalvarışın hepimizin içini
acıttı. Artık Dimitri için bir şeyler mi yapsan diyoruz. Onu bulmak için somut
adımlar mı atsan. Hele Cevdet’e ne demeli. Onun konuyla hiç ilgilenmemesi tam
bir hayal kırıklığı. Tamam, Ali Kemal’in bunu öğrenmesiyle çok büyük bir
ikileme düşeceğini biliyor, bu yüzden hiç açığa çıkmasa daha iyi olacak diye
düşünüyor ama gerçekler gizli kaldıkça sonuçları büyür. Umarım bu
kayıtsızlıktan bir an önce kurtulur da konuyla ilgili bir şeyler yapar. Gerçi
ben bu konunun Cevdet üzerinden değil de Veronika üzerinden aydınlanacağını
düşünüyorum. Kim bilir belki de doğum lekesini görecek Veronika.
Ali Kemal’le Leon sahneleri yine çok güzeldi. Kardeş
olduğunu biliyor olmamız belki de bu sahneleri daha çok sevdiriyor bize. Ali
Kemal’in o sert karakterine rağmen ona yardım etmesi ve bu uğurda Mehmet’in
karşısında geri adım atmaması çok iyiydi. Mehmet çok fevri bir adam ve
inançlarına ters düşen bir şey olduğunda direkt kesip atıyor. Hiç esneme payı
yok bu yüzden. Böyle insanlar hedefe kilitlidir, gözü karadır. Çok analitik
düşünmezler ve duygularıyla hareket ederler çoğu zaman. Hilal’in itirafıyla çok
büyük bir hüsrana uğradı, çünkü onun için düşman düşmandır. Başka bir anlam
ifade etmesi ise neredeyse imkansızdır. Ama insan bunları yaşaya yaşaya esniyor
hayatta. Daha önce idama giderken Andreas’ı suçsuz yere vurduğu için
hesaplaşmıştı vicdanında. Kendi ölümüne yaklaşırken başka birini öldürmenin suçluluğunu
hissetmişti yüreğinde. Af dilemişti Allah’tan, yalvarıp yakarmıştı. Bütün bu
yaşananlar onu da değiştirecek elbette. Zamanla evrilecek Mehmet’te.
Yazı devam ediyor...