Hep böyle midir? İçini kaplayan kelebekler sayesinde göğe
uzanıp bir anda yere mi çakılırsın? Hep mi yıkılır insan? Kırılır, incinir…
Melis’in lunaparkta zirveye çıkan mutluluğu yerini kolejdekilerin takıldığı bir
mekanın önünde hüzne mi bırakmalıydı? Biraz olsun mutlu anlar biriktirmeye
ihtiyaçları yok mu bizim gençlerin?
Melis ve Hakan’ın birbirlerini düşünerek devam ettikleri
flört yolculuğu öyle tatlı ki. Melis’in üzerine inen pozitiflik, Hakan’ın
şaşkınlığı… HakMel tatlı, kesin bilgi. HakMel tatlı olduğu kadar da çakıllı
yolların vazgeçilmez ikilisi. Yine de Hakan’ın başı derde girecekse, böylesini
her zaman tercih ederim. Zira Hakan’ın başkalarının bedelini ödemesinden
yoruldum, sıkıldım. Bu mesele kendi meselesi nihayetinde. Bir aşk üçgeni
kurulacaksa, bu üçgenin ortasında acılar da birikmek zorundadır, değil mi?
Emre Bey'in performansını günden güne daha çok beğeniyorum.
Bu aşk üçgeninde tek bir itirazım var benim. Kıvanç’ın salt
kötü olma hali tabii ki. Ben gencecik bir çocuğun bu kadar kötücül düşüncelerle
hareket etmesine inanmakta zorlanıyorum. Bana bir travma gösterilmesi lazım.
Kıvanç, annesinin karnından ‘kötü’ olarak doğmadı ya. Hiçbir dizi karakterinin
herhangi bir travma yaşamadan kötü olabileceğine inanmam. Öyle bir sahne
izlemeliyim ki Kıvanç’a kızarken onu anlamalıyım. “Aman yaa, bu da kötü işte!”
diyerek dizi izleyemiyorum ben, Kıvanç biraz daha böyle giderse kartonlaşacak benim
gözümde. Öte yandan kurulan aşk üçgeni enfes bir yolculuğa çıkaracaktır bizi.
Kıvanç gibi zengin bir çocuğun Hakan’a vereceği ders tam da böyle olurdu çünkü.
Parasının gücüne sığınarak dövdürmek! Karnına atılan tekmelerle kıvranan
Hakan’ın yüzündeki acıya baka baka zevk almak. Burada bir flashback alıp, bu
sekansı tatmin olmuş bir vaziyette izlemek istiyorum.
Hakan’ın da, takımdaki diğer çocukların da değiştiği,
iyileştiği ortada. Hepsinin üzerine bir olgunluk geldi. Fakat Kıvanç’la başları
belaya girmesin diye saatlerce polis gözetiminde oturduktan sonra evlerine
gitmek yerine kendilerine atılan oltaya kanarak balık ağına girmeleri de
delilik. Belki Fiko’nun kendi başına gitmesinden korkmak, belki başka şey. Ama
orada Hakan, Fikret’i engellemeliydi. Oraya giden Bilir olmalıydı.
Çatışması gençler üzerinden kurulan bölümün en sevdiğim
kısmı lunapark sahnesiydi. Benim Adı Efsane’nin mutluluk odaklı sahnelerinde
görmek istediğim şey tam da bu. Sahneye tam anlamıyla bayıldım!