Aradığınız güvene şu anda ulaşılamıyor!

Bir ilişkinin temelini oluşturan en önemli unsur, güvendir. Mesela güveni çıkartın, geriye elimizde ne kalır? O yoksa, sevginin de bir önemi yoktur. Çünkü güven duymadığınız birine karşı ne kadar sevgi beslerseniz besleyin, mayası olmayan yoğurt gibi olur, tutmaz. Hiçbir şey yolunda gitmez. Gidiyor gibi görünse de, muhakkak bir yerden patlak verir. İşte Lale ve Onur’un ilişkisi de tam olarak böyle, güvensiz. Ama sorun Onur kaynaklı değil, bu kadar şeye rağmen, ısrarla Onur’a güvenmeyen Lale’de.

Bölümün başlangıç sahnesinde, Lale’nin nasıl ruhsal problemleri olan bir kadın olduğunu gördüğümüzü düşünüyorum. Ne dediği belli olmayan o kadar fazla cümle kurdu ki, peş peşe söylediği cümleler arasında tutarın t’si yoktu. Bir insanın kurduğu her cümle mi birbiriyle çelişir? Onur kendini açıklıyor, dinlemiyor. Özür diliyor, affetmiyor. Sustuğu zaman niye susuyorsun diye azarlıyor. Eee? Lale tam olarak ne istiyor? Ne yapmaya çalışıyor? Ciddi söylüyorum beyin yakan cinsten tavırları. Ben Lale’nin ne istediğini bir türlü anlayamadım. Anlayan varsa, beri gelsin.


Lale’nin ısrarla suçlamalarına ve çemkirmelerine rağmen, milyonuncu kez olduğu gibi, Onur kendini izah etmeye çalıştı. Ve dedim ki, heh bu sefer Lale anladı! Lale’ye iki dakika bile olsa nasıl güvendim ben de şaşırdım. Zaten güvenmemem gerektiğini vurgularcasına, Onur’u Layla’nın aradığını görünce, 180 derece değişti. Anlamadım, algılayamadım. Neye kızdı Lale? Neden aniden saldırı moduna geçti? İş ortağı Onur’u aradı diye mi? Onur bir kadınla telefonda konuşuyor diye mi?Yoksa kıskandı diye mi? Kıskanan insan böyle mi davranır? Mesela tüm bunlar kavga için geçerli bir sebep olabilir mi? Onur kendini ifade ettikten sonra bile, hakaret etmeye başladı. Pişkinsin sen vs diye. Zaten Lale, Onur’u dinlemiyor, dinlese de anlamıyor, anlasa da, yanlış anlıyor.( Kiralık Aşk Necmi Bey’e selam olsun.)


Tüm bunların üstüne, elindeki kuru yemiş tanelerini de fırlatınca, sevimsizliğin everestine ulaştı bana göre. Mizansen olarak romantik komediye uygun olacak bir sahne, diyaloglar sayesinde mahvoldu. Çünkü Lale, abarta abarta öfkesini kustu. Hakaret etti durdu. Ben Lale’nin kıskandığına değil, nefretine şahit oldum. İnsan kıskandığını öfkeyle, kavga ederek nasıl belli edebilir ki? Sevmeyi beceremediği gibi, kıskanmayı da bilmiyor bu kızcağız. Ah yazık oldu benim Lord’uma…

Ayrıca, Onur’un tüm çabalarına rağmen, affetmiyorsa, kıskanmaya da kızmaya da hakkı yok Lale Hanım’ın. Umrunda değilse, görmeye bile tahammül edemiyorsa, bu tepkileri de veremez. Eğer seviyorsan, sevdiğine sahip çıkarsın. Seviyorsan, kıskanırsın. Hani dedim ya, kıskanmayı bile bilmiyor diye, Onur’a o kadar güvenmiyor ki, geldi bir de evi aradı üstüne. Ciddi söylüyorum Onur’u zerre tanımıyor. Onu aldatacağını falan düşünüyor. Ve onu tanımayan, tanımak istemeyen bir insanla işi olmasın Onur’un. Ne zamanki Lale Hanım’ın aklı başına gelir, Onur’u anlar, tanır ve ilişkisi için çabalar o zaman Lale’nin yanında olurum. Şu an için konu kilit!

Nergis ve Samet ilişkisine hiçbir zaman sempati duyamadım. Bunun için herhangi bir zemin oluşturulmadı çünkü biliyorsunuz. Samet’in sevgisinden ilk andan beri emindim, hâlâ eminim. Ama zaten Nergis, Samet’i zengin zannettiği için birlikteydi. Baştan beri o hep aynıydı yani. Ablasının, Onur’la evleneceğini duyduğu an, işten çıkan, “Kardeşi var mı?” diye sorgulayan, hedefi hep zenginlik olan Nergis. Belki de dizideki en tutarlı karakterlerden biri o oldu. Ama aradaki o değişim süreci beni kızdıran. Samet’in duygularını kullanmasını, Koray’ı gördüğü an zenginlik hayallerine geri dönmesini, Onur hakkında kurduğu hadsiz cümlelerinin hiçbirini kabul etmiyor ve tahammül edemiyorum. Başına gelecek var ama. İnşallah amin!


Yenilmez kadınlarının genel problemi, sevmeyi bilmemek bence. İçlerinde sevginin ne olduğunu bilen tek kadın, Nilüfer. Her şeye rağmen sevdiği adama sahip çıkan güzel yürekli kadın. Kurtuluş ve Nilüfer’in kendine has bir tarzları ve ilişkileri var. Dizideki en doğal, en samimi ilişki onlarınki. Ama sürekli Kurtuluş’u aynı yerden vurup durmayın ya n’olur. Hiç gerek yok Kurtuluş’u küçük düşürmeye, itibarsızlaştırmaya. Adam değişti, dönüştü. Ailesi için çabalıyor artık. Nilüfer de, mutlu olmayı hak ediyor. Yazık değil mi göz yaşlarına? Hayal kırıklığı değil, artık hayallerini yaşasınlar çift olarak.

Bölümün iki güzel sahnesi vardı: Onur’un Lale’ye boşanalım dediği sahne ve Erol’un Layla’yla basıldığı sahne. Erol ve Betül’ün planları elinde patladı. Oh olsun! Beter olsunlar. Ama bunlar cidden kesmiyor beni. Çok çok sağlam bir şey olsun istiyorum. Şadi Betül’ü boşasın istiyorum mesela. Adam sizden utanıyorum deyip evi terk etti ve Betül’ün umrunda bile olmadı. O yüzden böyle ufak tefek şeyler değil, çok daha sert bir şey bekliyorum. Ayrıca, sadece Betül değil, Erol’un da kendine gelmesi şart. 43 bölümdür Erol ne zaman Filiz’e gerçekten değer verecek diye bekliyorum. Layla’yla Erol basılınca, Filiz evi terk etti. Ama anne-babasının yanına gitmek yerine, Songül’ün evine geldi. Bir değil, iki değil, üç değil bu. Her seferinde Songül’e sığınması çok saçma. Torunları doğacak ve dede anneanne ortada yok. Filiz’in hiçbir kötü anında iyi anında, Songül’lerin ailecek katıldığı yerlerde bile, Filiz’in anne ve babası yok. Çok tuhaf değil mi? Rica ediyorum iki tane yardımcı oyuncu bulmak zor bir şey değil. Anne ve babasının ortaya çıkma zamanı geldi de, geçiyor bile. Mesela bu saatten sonra olması gereken, Filiz’in ailesiyle birlikte olması. Erol’un gerçekten sürünmesi ve Filiz’in artık çikolataya, tatlıya kanmaması.


Onur’un Lale’ye boşanalım dediği sahnede biraz da olsa içime su serpildi diyebilirim. Lale bu tavrın fazlasını hak ediyor. Onur’un dediği gibi, yaptığı her şeyi yanlış anlıyor, kafasında başka yorumluyor, Onur’a güvenmiyor ve sürekli aşağılıyor. İyi niyetli Lord’um, okula, öğrencilere faydası olsun diye, açık arttırmada yüklü bir miktar bağış yapmış oldu. Lale buna bile trip attı ya, pes! Sürekli emekten bahsedip duruyor. Pardon da Onur o paraları gökten mi kazanıyor? Adam arslanlar gibi çalışıyor, çabalıyor ve karşılığını alıyor. Çok merak ediyorum Onur’un kıymetini gerçekten anlayacak mı? Umarım bu boşanma mevzusu kendine getirir Lale’yi. Kendime gelmezse de, kendi bilir.

Yazımı bitirmeden önce değinmek istediğim bir konu var, o da Lale’nin stylingi. Biliyorsunuz, hamileliği boyunca burada kendimi yırttım hamile kadın öyle giyinmez, topukluyla dolaşmaz diye. Hamileyken giydikleri nasıl olmadıysa, şu anki öğretmenlik stylingi de o kadar olmadı. Siz hangi öğretmeni o kadar derin yırtmaçla okulda gördünüz ki? Bu kadın şirkette değil, bir okulda çalışıyor. Sadece ceket giydirmekle olmuyor yani iş. Baştan aşağı, özen kokmalı her şeyiyle. Ayrıca, söylemeden geçemeyeceğim, okulda başka 8.sınıf yok mu? Neden sürekli aynı sınıfa derse giriyor Lale? Biri bana açıklasın.

Haftaya görüşmek üzere. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER