Sabahattin Ali “Hapishane
Şarkısı” şiirinin birincisinde,
“..Yar olmadı bana devir
Her günüm bir başka zehir
Hapishanelerde demir
Parmaklıklara sarıldım...”
der.
Edip Akbayram’ın
bestelediği bu şiiri Nuran, Efsun, İlyas ve Sakine hapise girerken dinledik. Şarkının
hikayesi çok başka olduğundan diziye çok yakıştırmasam da, Sabahattin Ali’yi
bize anımsatan kalemlerin eline sağlık. İlerleyen dakikalarda bir de Neşet
Ertaş’ın sesinden “Kendim Ettim Kendim Buldum” dinledik ki gerçekten pek güzel
oldu.
Özgürlüğe bakış!
Bu hafta elbette ki ana mevzu, Nuran, İlyas, Sakine ve Efsun’un Necati’yi
öldürme suçuyla tutuklanarak, hapse atılmalarıydı. Bu kadar akıllı! insanların
hapisten kurtulmak için hiç bir şey yapmayışını hayretle izlediğimi
söylemeliyim. Avukatlıklarını yapan Ateş’e sadece Efsun ifade verdi o da “yalan”
söyledi yine. Ateş’ten, hepsini tek tek karşısına alıp, şöyle güzelce durumun ciddiyetini
anlatmasını beklerdim. Hapiste kalma konusundaki bu enteresan ısrarlarına! bir
de komedi dozu yüksek sohbetleri eklenince açıkçası biraz konudan koptum. Efsun
ve Sakine boncuktan kuş işlemekten, duvarlara çentik atmaktan ve püskevit
yemeyi özlemekten bahsedince şaşırdım tabi. Tek sahici gelen İlyas dı. Kaygılı,
mutsuz ve çaresizdi. O an “Yetiş bilim!” diye bağırmak istedim. Polis otopsi
raporunun, cesedin suda çok kalması nedeniyle geç çıkacağını söylediğinde, bu
konunun Efsungil’in! insafına kalacağını anlamıştım. Neyse ki imdadımıza kamera
görüntüleri yetişti ve “gerçek”le tekrar bağ kurabildik. Görüntüde Efsun ve
İlyas Necati’yi taşıyor gözüküyordü. Bunun üzerine İlyas’da oturdu bir itiraf
mektubu yazdı, suçu üstlendi. Hayır anlamadığım adam ölmedi ki hangi suçu üstleniyorsun?
Üstelik karıştığıYusuf Bey cinayeti dururken olmamış bir cinayeti üstlenmek de ne
demek? Gerçekle tüm bağlantılarını koparmış bir ruh halindeydi hepsi.
Hep yanlış yöne koşmaya
devam et sen.
İlyas’ın
suçu üstlenmesiyle Nuran, Sakine ve Efsun tutuksuz yargılanmak üzere serbest
bırakıldılar. İlyas’ın itirafını öğrendiklerinde ise şaşırmaktan başka bir şey
yapmadılar. Efsun’un sonrasında yaptığı hareket ise, konağa, Hülya’ya koşmak oldu. Tamam sen yine
koş konağa ama önce otur Ateş’e bir bir olanları anlat. Şahitlerin de var
üstelik. Ama sen kalkıp kanıtın olmadan Edibe Hanım’ın iyileştiğini, Hülya’nın
olayı ihbar ettiğini söylersen kimse sana inanmaz. Babanı kurtaracağına intikam
hırsına kaptırırsan kendini, yalancı çoban gibi kalakalırsın öyle. Geçmiş
olsun.
Hülya’yı mutlu gördüğümüz
son kare
Asım’dan şut ve gol!
Önceki bölümlerde, diziden çıkan oyuncular için sahne yazılmamasından
şikayet etmiştim. Bu sefer Seçil (Güzide Aslan) ve Asım (Turgay Aydın) için bir
veda sahnesi yazılmış. Konu ile ilgili bilgim yok ama ben diziden
ayrıldıklarını düşünüyorum. Asım Hülya’nın hesabından altı milyon TL çekip,
Seçil ile Paris’e kaçtı. Hem de Hülya’ya “Gümüşlük’e kaçıp başbaşa kalalım”
dediği günde. Asım’ın bu planını pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Etkilenmedim
daha doğrusu. Fakat Hülya’yı en zayıf yerinden vurarak kadını alt üst ettiğini
de kabul edelim. Asım çocuklarını arkasında bırakmaya değer bir hayat umuyorsa kendisine
mutluluklar dilerim. Hayır Paris de pahalı yer, altı milyon ile orada ne kadar
kalacak ki?!
Bari sen bağırma Mücella
Hala.
Oyuncu kadrosuna bu hafta “Mücella Hala” rolüyle Zeynep Eronat
katıldı. Hayırlı olsun. Mücella Hala, haftalardır bizi üzen, yoran Efsun ve
Nuran’ın hakkından gelsin diye yazılmış sanki. Sahnesi başlar başlamaz “Nuran”
dedi başka da bir şey demedi. Nuran’a duyduğu bu öfke ve nefretin mutlaka bir
sebebi vardır ama uslubu bana fazla sert geldi. Efsun ve Nuran’dan yakınırken,
tarz olarak ona benzeyen başka bir karekter görmeyi tercih etmiyorum. Nuran’a
tokat attı diye sevinenlerden de değilim. Kötüyü ıslah etmek için bir başka
sert karekter benim için fazla. Kardeşi İlyas’a da neden sürekli “İlyasım”
dediğini anlamadım. Genelde insanlar evlatlarına veya sevgililerine
(kocalarına) öyle hitap ederler. Aşırı İlyas sevgisi ve Nuran öfkesi biraz
törpülenmeli diye düşünüyorum.
Efsun’un ebeveyni olmak
kolay mı?
Mehmet Emir ve Hasret ortak bir kaygı nedeniyle
bir araya geliyorlar ve ben aşktan ziyade birbirilerine destek olan ebeveynler
görüyorum. Doğrusu da bu. Hülya’nın bu konu ile ilgili Fulya’yı doldurması
şimdilik boşuna.
Tebessüm ettiği fotoğraf
da olacak eminim.
Cem Kılıç’ı bu hafta da beğendim. Soğukkanlı ve kararlı duruşu
gayet güzel, istikrarlı.
Soğuk sorgu odalarına
düşmek de varmış Sakine.
Hapishaneye getirildikleri, fotoğraf çekildikleri ve
sorgulandıkları sahnelerin rengine, ışığına, müziğine bayıldım. Gri, mavi ve
soğuk atmosfer sonradan diyaloglarla da desteklenseydi, üzerimizde epey “hapishane”
travması yaratırdı. İki haftadır devam eden hızlı ve renkli temponun haftaya
devam etmesi mühim. Hikaye çok hızlandı ve bu yüzden oldukça da keyifli. Hadi
bakalım!
*Sabahattin Ali’nin “Hapishane Şarkısı” birinci
şiirinden alıntıdır. Bu bölümde, bestelenen şarkısı da çalmıştır.