Güle güle Gladys...
Galiba uzun zamandır hiç bu kadar sinirlerimi bozan bir açılış sahnesi izlemedim. Zaten önceki bölüm de benim için fazladan hüzünlüydü. Bu da üzerine tüy dikti. Hemen hemen ilk bölümden beri etrafta dolaşarak Suskunlar arasında gözüme en 'masum' görünen karakter olan (bölüme de adını veren) Gladys bir kısım öfkeli Mapleton halkı tarafından recm'edildi. Gladys kasabalılardan ilk kez şiddet görmüyordu hatırlarsanız, ama işin öldürme boyutuna ulaşması çok sert oldu. Bir yandan da bu bölümde cevaplanmayan 'neden o' sorusuna yapışıp kaldım. Mimi Leder'in olağanüstü rejisiyle daha da kalp kırıcı hale gelen sahneyi ve bölümü izledikten sonra ellerimin titremesi bir süre geçmedi.

Liste yapsam son 10 yılın en sert ve etkileyici sahneleri ve dahi bölümü arasına kafadan girer. Sanırsam bu bölümde yaratıcılarımız Damon Lindelof ve Tom Perrotta, "Lay lay lom devri kapandı. Başlıyoruz!" sinyali verdiler. Ve gerçekten çok sert girdiler. O kadar sert girdiler ki hikâyeye, izlemeye devam edebilmek için sahnelerde kullanılan ve çok kötü yapılmış kukla Gladys'e sarıp, kalbimi ferahlatmaya çalıştım. Bölümde kafama takılan şeyler oldu. Patti ile Gladys bölümün başındaki sahnede ne karar almışlardı? Gladys hunharca öldürülmese o gece ya da ertesi gün ne yapacaktı? Neden Gladys seçildi? Öfkeli kalabalıkların bu şiddet gösterisi için örgütlenip sonra da ellerine ilk düşeni öldürmüş olması çok mantıklı gelmiyor açıkçası. Bu sorular kafamda dönüp duruyor.

Hikayede ne zaman belirse canımı sıkan X sonunda herkesten daha masum biri çıkmaz değil mi?

Gladys'in önce kayıp haberi sonra da feci ölümü Suskunlar cenahına bomba gibi düştü. Suskunlar, kasabalılar tarafından itilip kakılmaya, hakarete uğramaya alışkınlar ve bunu da misyonlarının olumsuz getirisi olarak kabullenmiş haldeler fakat bu şekilde öldürülmek, 'tarikat' üyesi olan herkesin açık ya da örtülü biçimde içinde bulunduğu durumu tartmasına ve inancıyla hesaplaşması noktasına getirmiştir. Ben hesaplaşırdım mesela. Laurie bir panik atak geçirince Megan da duruma el koydu ve bir son durum raporu aldı bu bölümde, yemek de bahanesiydi.. Her şey bu kadar belirsizken, gidenlerin değil kalanların trajedisini izlemek bölümler ilerledikçe çok daha ilginç bir noktaya geliyor. HBO'nun bu sezon yaptığı en iyi işlerden biri The Leftovers'a start vermek bile olabilir. Bölüm bittikten sonra uzun süre şunu düşündüm. Ölürken hatta acı çekerek ölürken bile yeminini bozmayacak bir Suskun var mıdır? Ne dersiniz? Sizce kim ölürken bile konuşmazdı? Bu isim sadece Laurie olurmuş gibi geliyor.

Ergenim ama bi sor niye?

Baştan aşağı sert bir bölümdü. Drama kurallarına göre beşinci bölüm (bilmem 10'luk düzende de geçerli mi?) hikayenin kaderini etkiler ve en vurucu bölümler daima beş olur. Bu da öyle bir bölümdü. Neyse.. Tek bir cümle kurmayan Laurie'nin içindeki acıyı, çığlığı, küfrü düdük çalarak dışa akıtması bunu Rahip Matt'in yüzüne karşı bir haykırma ve dahi Tanrı'ya olan inancına bir isyan olarak gördüm. Laurie bütün bunlar olmadan önce Matt'in verdiği vaazlara da isyan etti bence. "İnandık da ne oldu?" dedi. Gladys'in korkunç ölümü kriminal bir araştırmaya da sebep oldu. Yetmezmiş gibi Rahip de şüpheliler arasında.. Kevin Paşa'nın beceriksiz adamı yüzünden şin içine FBI girdi. Bir o eksikti! Çünkü kol kırılıp yen içinde kalmalıydı. Belli ki kalmayacak.. Kevin ömrü boyunca temiz beyaz gömlek bulmakla ve kızının ergenlik sorunlarıyla uğraşmayacaktı elbette.. Kevin kara kara düşünüyor. Suskunlara yönelik bu şiddet hali bir salgın gibi yayılırsa onları koruyacak yeterli adamı ve donanımı yok.

Dert bir değil, bin anasını satayım! Ne yapalım? Akşam sekizden sonra sokağa çıkma yasağı ilan edelim. Bu karar kasabalıları Suskunlar'a karşı daha çok tahrik etmeyecek mi? Üstelik daha kızının eve giriş çıkış saatini bile denetleyemeyen Kevin, kasabayı nasıl kontrol edecek dersiniz? Aslında Kevin'in kızı da ortalıkta boşuna dolanmıyor. Hikayedeki tek varlık sebebi bir takım ergenlik sorunları çıkarmak, aile hayatı dersi vermekyada ana-baba ayrı çocukların ruh halini gözümüze sokmak olamaz. "Gerçekleri konuşmaktansa sessiz kalmak daha iyidir." Rahip Matt'den "kırmızı ışık" sinyalizasyon süresinde ve tek cümlede hayat dersi alan Kevin, elbette bildiğini okumaya devam edecek. Gladys, artık morg dolabındaki adıyla "dört numaralı ceset" kasabanın başına suskunken açamadığı belayı ölüyken açacağa benziyor. Bu bölüm sesiyle sıkıntı yaratan ajan Sean Kilaney (Danny Mastrogiorgio) cismen de dert açmaya devam edecek mi onu da haftaya göreceğiz. Üstelik öfkeli kasaba halkı, şaibeli suskun ölümü, FBI, alkol, aile ve gönül işleri altılısı arasında debelenen Kevin Garvey'in maceraları gün geçtikçe de çetrefilli hale gelmekte..

Böyle işte..
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER