Bu sefer bölümün sonundan başlayacağım yorumlamaya çünkü Selva'nın Cemal'e sarma sebebi dışında -bana- yeni bir cümle kurmayan senaryo, final sahnesiyle o kadar büyük bir gol attı ki ağzımı dakikalarca kapatamadım. Cemal, Selva'yı konuşmak için çağırdı. Yumuş yumuş konuşup, Selva'nın ağzını kulaklarına fiyong yaptıktan sonra pat diye "Boşanıyoruz" dedi ve tokatı attı. Yanağım acıdı yemin olsun. Bülent İnal da sahneyi o kadar güzel oynadı ki, yeme de yanında yat oldu. Açık söyleyeyim Cemal avukatı kenara çekip, "bir konu daha var danışmak istediğim" dediğinde bu sahnenin geleceğinden şüphelenmedim bile. Gerçekten de "Oha! Haftaya ne olacak acaba?" dedirten bir finale imza attılar. Cumartesi akşamını iple çekeceğim. Peşin peşin elinize sağlık! Ayrıca finali görene kadar yazının başlığını bulmuştum, diziyi rahat rahat izliyordum. Son dakika golünü yediğimde başlık da çöp oldu. Sizden ödünç aldım, helâl edin..
Gelelim diğer meselelere yani huysuz gözüme batanlara... Tıkalı kalp damarları da şeker ve tiroid gibi huy değişikliği yapar mı bilmiyorum. Ancak Memed'in olmadık bir anda Çetin'e el kaldırmasından hoşlanmadım. Çetin'in de, bizim de gözümüzün yaşı henüz kurumadı. Yanık, evlatlarını fiziki şiddet ile örseleyerek büyütmüş bir karakter değil nazarımda. Çetin ve aile bireyleri arasında aniden hasıl olan bu ' büyük sahne' öykünmeli kaba itiş kakış halini hiç sevmedim. Çetin'in yolu yol değil. Babasının yanında ses yükseltmeler, Cemal daha geçen bölüm son derece sert bir şekilde uyardığı halde ve dahi ortamda aile büyüğü varken yengeye uygunsuz laf etmeler.. Tamam. Memed, Çetin'in bu hallerine doldu ve eşikte patladı da, ben gördüm mü, Memed Emmi'den Çetin'in o isyankâr hallerine karşılık gelen tek bir kare tepki, bir ince bakış, bir ya sabır çekiş? Görmedim. Hadi bunu geçtim. Cemal, Duran'ın evini bastı geldi. Olayı anlatıyor. Çetin yine aynı havayı aynı öfke tonunda çalıyor. Memed de 'sakin olacaksınız" diyor. E, sen bir saat önce bu oğlanı un çuvalı gibi sedire atmadın, el kaldırmadın mı? Bu ne sükunet? Yerinde olsam kalkar kafayı koyardım kerataya, değil mi ama?

'
Emanet'en yaşadığı evden giderken, gerçek bir eş olarak geri dönmeyi hayal eden Selva'nın pilavının dibi tuttu.
Bu telefon gerçekten çalışıyor mu, yoksa efekt müdahalesi mi var, ölücem meraktan..
Duran, öz evladına yani Selva'ya da tuzak kuruyor, inanılır gibi değil. Bizim oralarda olsa sıkamazlar bile buna adamdan sayıp!
'Selva ne zaman Cemal'in aşkına düştü' sorusuna yedi bölüm sonra DEV şık bir cevap geldi. Kabulümdür.
Ya Recep'in ergen tripleriyle sofradan kalkıp gitmeleri neydi? Hiç anlamadım. Cemal, Selva'yı aradı. Selva telefonu açmadı. Recep trip atıp, sofradan kalktı. Cemal geldi, evi bastı. Son anda kanı canı, evlat dediği oğlanı dahi anasından ayırmaya kıyamadı. Recep'te bir kurnaz tilki bakışları hasıl oldu. Neden? Selva'ya mı, Cemal'e mi aşık? Recep, ilk başlarda hapiste ıslah olmuş, can aldığı için vicdan azabı çeken, babasına baş kaldıracak kadar da palazlanamamış bir karakter gibiydi. Gidişattan anladığım karakteri ben yanlış yorumlamışım. Çetin silahını doğrulttuğunda gözlerinde kalbimi hâlâ yakan o bakışları gördüğüm adam yok şimdilerde ortalıkta. Duran o kadar saf kötü ki kendi evladına yani Selva'ya da bir tuzak kuruyor. "Susacaksın, daha zamanı değil, ablan kendini güvende hissedecek" diyor. Recep bakıyor. Valla ben de öyle boş baktım ekrana, tıpkı Recep gibi anlamadım Duran'ın ne demek istediğini. Hayırlısı olsun... Ve Recep sonunda Duran'a fena halde hayat dersi veren bir evlat olacaksa ne alâ, yok değilse gitsin pamuk tarlalarına bekçilik yapsın. Bahsettiğim sahnelerde oluşan duygu kopuklukları bir tek bana mı batıyor? Diyeceksin ki, "Ranini bu panel senin baktığın yere bakan seyircilerden oluşmuyor, boşver!" Haklısın. O zaman şerefine Panel!
Son olarak sevemediğim bir hikaye gidişatından da bahsedip konuyu kapatayım. Sanki her yerimiz tamam, bir eksiğimiz Çetin'e yavuklu bulmaktı. Ben zaten peşin seyirciyim de, senaryo önce vaad edilen aşkları bir hal yoluna koyup sonra o ılık sulara açılsa daha faydalı olurdu gibime geliyor. Çetin'in görece tutmuş bir karakter olmasının getirisi hemmen ona bir aşk hikayesi dayamak olmamalı. Yok, eğer bu durum zaten en baştan planlanmış bir aşk ise de Çetin'e tahsis edilen kızçe ile Cemal- Ceylan aşkı ve olası Memed- Türkan yol arkadaşlığı arasında temel bir fark göremiyorum. 'Ayrı dünyalar' temasının her cins ve yaşa uyarlanmış varyasyonlarını önümüze sermeyeceklerdir umarım. Korkarım, yakında kızçenin babası Çetin'i koruma olarak işe de alır. Çetin'i kaçırıp dilendirseler, hatta tinerci olsa razıyım, o derece "sevemedim kara gözlüm"..
Az önce uğruna ev bastı ama 'annem' demesine dayanamayıp saldı oğlanı. Güzel adamsın Cemal!
Aleyküm selam! Getiren, götüren sağ'olsun...
Bir yıldız doğ.. Ah pardon yanlış resim altı
Bir yıldız doğuyor! Türlü, kaçırdığı her fırsatı Ceylan vesilesiyle yaşamaya ahdetti. Hayırlısı..
Kanal'dan bölüm özeti geldiğinde, "Memed kalp krizi geçirir" cümlesini okudum ve "Eyvah hastane blokları" dedim ama tahminimden güzel aktı o sahneler, hiç sıkılmadım. Özellikle Yanık'ın ambulanstaki sahneleri çok heyecanlıydı, nefes almadan izledim. Güzel çekilmişti, Şenol Sönmez'in ellerine sağlık. Aynı duyguyu Ceylan'lı düğün sahnesinde almadım mesela. Karman çormandı ve olayın ruhunu vermekten çok uzak düşen sahne, Cemal- Ceylan bakışmalarının şehvetini (şehvet evet) öldüren yakın planlarla geçti. "Ah!" demeyecektim, yemin etmiştim ama, dedim. Açık söylemek gerekirse oralar hep, "ne kestin dana, ne yedin hiç" sahneleri oldu nazarımda.
Neşe dozu azaldığı için rotayı 'dram' ağırlıklı sulara çevirdiklerinin sinyallerini aldığım. Bu gecenin Yıldız Tilbe'li Bu Tarz Benim hengamesine karşılık bölümün izlenme oranları nasıl gelir ,bilmiyorum. Umarım iyi bir sonuç çıkar. Bu arada geçen hafta soracaktım, unuttum. Bu sezon başlayan işler arasında bence en mükemmel establishing shotlar Urfalıyam Ezelden'de diyordum. Faruk Teber genel eğilim ve reji algısının aksine o karelere 'necefli maşrapa' muamelesi yapmamış, dünyasına on numara katkı sağlayan görüntüler seçmişti. Ama o çirkinlik müsveddesi Köprü ilk bölümden itibaren hep var mıydı? Nasıl gözümden kaçmış anlamadım. Üstelik 'İMÇ' de ortadan temelli kaybolmuşken canımı sıktı varlığı. Neyse..
Ez cümle, emeği geçen herkesin gönlüne bereket..
Böyle işte..
R.