ATV’nin sevilen dizisi Kertenkele reyting listelerinin başındaki yerini güvenle korumaya devam ederken en beklenen bölümlerden biri olan altıncı bölüm Cumartesi gecesi yayınlandı. Bu bölümde Kertenkele’nin sahte imamlığı üzerine yaptığı sahte evliliği yetmezmiş gibi bir de ona kurulan bambaşka bir sahte imam nikahı tuzağını izledik.
Çağatay'ın tuttuğu oyuncu iş başında. Sağlam tokat atıyor Ziya hocaya!
Dizilerde oyunculuk yapan bir kadın, Çağatay’ın ona film çekeceğini taahhüt etmesi karşılığında Ekrem beyin malikanesini basıp herkesi Ziya hocanın 15 yıllık imam nikahlı karısı olduğuna ikna etmesiyle açılan bölüm, baştan sona bu konunun etrafında ilerledi. Çağatay çakallığı o kadar ileri götürmüştü ki, bir punduna getirip Ziya hoca ve onun eşini oynayan oyuncuyu bir kafede buluşturup fotoğraflarını çekmeyi başardı. Daha sonra bu fotoğrafları Zehra ve Ekrem beye servis edip Ekrem beye kalp krizi geçirtse de bir Allah’ın kulunun da çıkıp, “bu resmi kim çekmiş, nasıl çekmiş, neden çekmiş? Neden bana gönderiyor,” dememesi bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Gizli bir numara bile olsa; gizli bir numaranın gönderdiği gizli fotoğraflara inanmaları saçmaydı. Zira o köylü kadını, iddia ettiği gibi biriyse gizli numaradan resim göndermeyi beceremezdi. Öte yandan, Ziya hocanın ilgili vaazında da dediği gibi, bir meselenin aslını bilmeden hüküm verildiğini izledik bölüm boyunca.
Bu bölümün en güzel noktalarından biri artık iyiden iyiye imam olan Kertenkele’nin, Şevket ile birlikte caminin içinde yatmaları gerektiği zaman Şevket’e ayaklarını kıbleye değil diğer tarafa uzatması gerektiğini söylemesiydi. Oldukça ufak bir nokta olsa da, Kertenkele’nin dini ritüellere dikkat etmeye başlaması açısından oldukça da önemli bir sahneydi. Ayrıca yine bu sahtekarlık sonucu Ziya hocayı araştırmaya karar veren Komiser Ünsal’ın, Ekrem beye kızıp araştırmayı bırakması, geçtiğimiz bölümlerde de olan Kertenkele şansına uygun durumlardı. Yine Ziya hocanın Zehra ile konuşmadan önce olası davranışlarını hayal ettiği sahneler, Şevket’in manava, Komiser Ünsal’a soktuğu laflar, Hicabi rolündeki Fatih Doğan’ın müthiş performansı bu bölümün en güzel anlarıydı. Ayrıca Şevket’in kadının peşine düşmeden önce giyinip kuşandığı sahne de yüzleri güldürdü.
Hicabi hazır yalnız kalmışlarken(!) hocaya yine soru sorma peşinde!
Geçtiğimiz bölüm yazısında yakındığım, sürekli tekrarlanan çeşitli temalar ise bu bölümde sayı itibariyle azalmıştı. Kertenkele tam tuvalete gittiği anda Komiser Ünsal’ın boy göstermesi, cenaze sırasında yağmur yağdığı için çakma polis Levent’in sürekli gözlüğünü silmesi ve bu sayede Kertenkele’yi fark etmemesi, Kenan ile Namık’ın bile tanışıyor olması gibi saçma ayrıntıları yemişiz gibi gözüksek de bu tarz tesadüflerin sayılarının azalmasını temenni ediyoruz. Öte yandan, şirret yenge Tülin’in Çağatay’la kurduğu oyunu keşfeden Melis’in hayatı boyunca yapıp yapabileceği yegane iyilik bunu Ziya hocaya söylemesi olacakken, Ziya hocanın bunu kendi keşfetmesi harcanmış bir fırsat olarak karşımızda duruyor.
Hikayenin öbür tarafında ise eğreti gardiyan, çakma polis Levent’in Selin’e asıldığı sahneler yer alıyordu. Ekrem bey bu dolandırıcılık üzerine hastaneye kaldırıldığında hastaneye yetişmek isteyen Selin’e yapışan Levent, onu kestirme yoldan hastaneye ulaştıracağını söylese de bir süre sonra ormana girip kaybolmaktan kurtulamadılar. Selin gibi, akıllı telefon kullanmak için gereken minimum zekaya sahip birinin bir harita uygulamasından yol bulamaması oldukça trajikti. Bu kısmın en güzel tarafı ise yolda karşılaştıkları sarhoş adamların “senin bacın olsa” yaklaşımıyla, Selin’den istifade etmek yerine yardımcı olmalarıydı. Ayağa kalkıp alkışlayasım geldi :)
Bu sırada hâlâ Kertenkele’nin intihar ettiği yerde ağıt yakan Kenan’ın bir anda kendisini vurduğunu sandığı kişinin yüzünü hatırladığını gördük. Pek de zeki olmayan Kenan, şıp diye Kertenkele’nin ve Ziya hocanın yüzlerini üst üste getirdi (gerçekten, yüzlerin üst üste gelişini gördük) ve Ziya hocayı vurmak üzere yola koyuldu. Bütün bu kumpasın baş aktrisi Ekrem bey ve ailesine durumu anlattıktan sonra Ziya hocayı bulmak için dışarı fırlayan Zehra mahalle meydanında Ziya hocadan af dilenirken, ve Ziya hoca erkek milletinin göğsünü kabartacak şekilde bu geç gelen ağlamalara göğüs gererken, gözünü kan bürümüş Kenan elinde silahla çıkageldi. Bu haftaki bölüm bu şekilde kapanırken, ilk defa Ziya hoca ile Kertenkele kimliklerinin biri tarafından birleştirilebildiğini, özünde bunların aynı kişi olduğunun fark edildiğini gördük. Önümüzdeki bölümde bu şenliğe Komiser Ünal da katılır mı bilmiyorum (katılırsa çok bayat bir sahne olur) ama mahallelinin ortasında, Kenan tam da Kertenkele’yi kuyruğundan yakalamışken, Kertenkele’nin bu sefer kuyruğunu bırakıp kaçması zor görünüyor.
Kertenkele kendi cenaze namazını kıldırırken. Acaba bir sonraki seferinde bu kadar şanslı olabilecek mi?
Önümüzdeki bölümde Kertenkele’nin eski ve yeni sanatlarını daha çok konuşturduğunu görmek en büyük dileğimiz. Henüz ilk kez foyası bu kadar meydana çıkacak olan Kertenkele’nin, Kenan’dan bir şekilde kurtulacağına şüphemiz yok elbette. Asıl merak edilen, Zehra’nın bu oyunun neresinde olacağı. Zehra bir şekilde Kertenkele’nin sahte imam olduğunu öğrenebilir ve oynadıkları sahte evlilik oyunu yeni bir boyut kazanabilir. Kertenkele Zehra’nın sırrını gizlerken, Zehra’nın da Kertenkele’nin sırrını gizlediği bir hikaye görmemiz mümkün. Öte yandan, Namık’ın Kenan ile ilişkisi olduğunu gördüğümüze göre önümüzdeki bölümlerde Kenan’ın mahalledeki uzantısı olarak görev yapacağını öngörmek de zor değil. Kertenkele üç-dört yandan kıstırılmış duruyor ve çember giderek daralıyor. Önümüzdeki hafta hareketli başlayacak ve umuyoruz ki dizideki hırsız polis temposu giderek artacak. Bize ayrılan sürenin sonuna gelirken yayında ve yapımda emeği geçen arkadaşlarım adına esen kalın diyorum efendim, haftaya yine aynı saatte, ranini.tv’de görüşmek üzere!