Hani bazen dizi izlerken ekrana doğru uzanıp hatta o ana
geçip durdurmak istersiniz ya. Yukardaki anda yapmak istediğim tam da buydu.
Uzay, hayır, yapma, Uzay diye bağırıyordum en son evin içinde. Kanınmayacaklar listesinde
ilk birde kimin adı var dersiniz Bodrum’da. Tabii ki Evren Ergüven. Peki,
ikinci kim? Şüphesiz Alara Akaslan. Herkes birlerinin çocukları değil çıkıyor
hazır, Alara da Evren’in kızı olmasın? Gen aynı gen çünkü… Neyse.
Alara, onu hala seven tek insan olan Uzay’ı elbette çıkarları
için kullanacaktı, aksi mümkün değildi. Daha birkaç saat önce, Ateş’e bana
döneceksin diyen kişi, ardından nasıl Uzay’a bir şans verebilir? Uzay buna
kanacak kadar saf biri asla değil ama Faryalı’nın bahsettiği gözlerinin ardı
meselesi var ya, işte orada kilitleniyor durum. Uzay belki de ilk kez kendine
bile itiraf edemediği bir şey için önlem almaya başlıyor. Yalnızlığı…
Uzay’ın annesinin tablosuyla yaptığı her konuşma içimde bir
oyuk açıyor. Evet, oyuk!
Alara’nın yanında kalma ihtimali sebebiyle gecikmeli de olsa sonunda
Aslı’ya annesini verme kararı aldı ama tabii kocaman bir engel vardı, Ateş.
Burada Uzay’ın izlediği yola yüz puan veriyorum, yüz yüz yüz!
Ateş’i tekrar kızdırmamak için ne güzel de gidip ona anlattı
mevzuyu. Gerçi Ateş’in de az biraz yontulması lazım ama neyse.
Dizide asla unutamayacağım anlardan biri Aslı & Uzay kapı
önü konuşması olacak. -ikisi de-
İlki daha ağır basıyor sanırım.
İlkinde sizde küçük Uzay’ı gördünüz mü? Aslı’yı ilk
gördüğünde hani, sarkıtıp dudaklarını “Gözlerin şişmiş, çok mu ağladın?” diye
sorduğunda. Uzay beş yaşındaydı, en fazla beş.
Ve ardından “Gider misin, seni ben ağlatıyormuşum gibi
oluyor.” derken…
Uzay’ın tüm gevezeliklerinin, şımarıklıklarının,
saygısızlıklarının altında büyümemişliği var. Uzay aslında beş yaşında ya da
annesi kaç yaşında yittiyse o yaşta. Uzay biraz da bu yüzden kırıp döküyor
çünkü görünmek istiyor, biri onu görsün istiyor.
Aslı’ya ettiği sitemde de tam olarak bu vardı. İyi de bir şey
yapsa kötü de fark etmediğini düşünüyor, yalan da söylese doğru da
inanılmadığını. Haksız mı? Değil. Bunda suç onun mu? Evet.
Yine de, ellerinden geliyorsa azıcık sevseler ya Uzay’ı.
Birazcık yahu, n’olur!
Yanlış anlaşılmasın, Uzay & Aslı duygusal bağ talep
etmiyorum. Çünkü kardeş dahi çıkabilirler. Üzgünüm ama dizideki ebeveynlik
dağılımına asla güvenmiyorum, bir yerlerde bir kaydırma olmuş belli ki.
Faryalı'yı örnek alın gençler, az susun!
Bir dostu kaybetmenin kıyısından geçince ettiğin laftan
umarım pişman olmuşsundur Faryalı. Hem sağ hem ölü, derken adam neredeyse gerçekten
ölüyordu. Neyse ki Süha Reis ile vedalaşma vaktimiz gelmemiş. Gelmesin de. Yusuf
mevzusu böyle kapanıp gidecek mi bilemiyorum ama şu an Ela özgür. Bu bize
Süha & Ela verecek mi merak içindeyim. Aynı şekilde Yıldız’ın özgür kaldığı
gibi… Uzar sanmıştım uzamadı, Gözde sağ olsun!
Gözde’nin kaderinin Evren olması ne şanssızlıktır. Gerçi onun
isteği bu, yine de üzülmüyor değilim.
Kelebek ve Su sanırım dizideki en huzurlu ilişki. Ve en genç!
Hala heyecanları var hala enerjileri. Konsept daha önce denenmiş olsa da Su ile
daha güzel olan sabaha karşı buluşması çok hoştu. Kelebek zaten insana huzur
veren bir karakter bir de Su ile birleşince gerçekten izlerken bir nefes arası
verdiriyorlar.
Dizinin en büyük bombası elbette ki Aslı’nın başında patladı.
-Ve kalbinde-
Aslı bu kez gerçekten kimsesiz kaldı. Bakalım gelecek bölüm
bu durum nasıl bir süreç doğuracak bize. Açıkçası babasının gerçek babası
olmamasına memnunum. Umarım Uzay ile birlikte ararlar bu kez iki ebeveynini de
gerçi önce bir sindirmesi lazım durumu.
Dipnot: Son günlerde çıkan haberlere göre Nejat İşler diziye
konuk oluyormuş, henüz kesin bir onay ile karşılaşmadım ama fikri bir şahane.
İzleyiciler şimdiden Aslı’nın babası olduğunu düşünmeye başladı ama belli olmaz.
Bakalım kim olarak gelecek.