Keşke artık daha az şaşırsan Celal Baba..
Yola çıkma amacından sapan bir Sarp izlemekten hoşlanmadığımı dile getirdiğim geçen haftanın ardından gönüllere su serpermişçesine gelen bölüm etiketi ile bir parça rahatladım. Bu rahatlama Coşkun’u ele geçirmek isteyen tüm tarafların mücadelesi ile iyice pekişti. Heyecan dozunun bir miktar daha arttığı, yapılan her hamlenin kaçınılmaz sona bir adım daha yaklaştırdığı ve alınan risklerin gün geçtikçe büyüdüğü bir bölümü geride bıraktık. On sekizinci bölümün bende bıraktıkları ise şöyle..

Saklanan sırların uzatılmadan(!) açığa çıkması hem biz izleyiciler hem de hikâyenin gidişatı için sevindirici. Melek ile başlayan bu zincir adım adım ilerleyerek, elbette beklediğimiz sona gelecektir. Ancak bu macera sırasında anlayamadığım ve anlamlandıramadığım şeyler de yok değil. Bugüne kadar Celal’in ne kadar güçlü, ne kadar yenilmez olduğu bizlere kodlandı. Fakat şu ana dek izlediğimiz kadarıyla İstanbul’a ve yer altı dünyasına nam salan Celal’in tüm başarıları iki kilit isim sayesinde kazanıldı:  Mert ve Sarp kardeşler… Öyle hatalar yapılıyor ki, Celal’in tüm namı “daha iki günlük çocukların” sayesinde oluşmuş gibi hissediyorum. İyi bir ekip kurmaktan başka bir başarısını göremediğim Celal’i kah Mert “içeriden” gelen bilgileri ile kurtarıyor, kah Sarp mecburen kurtarmış gibi davranıyor. Öte yandan  Sarp’ın gözünün içine baka baka “Dünkü çocuklar bana bir şey yapamazlar.” diyen Celal’in canını yine ne hikmetse bir başka dünkü çocuk sıkabiliyor... Yaşar ve elindeki jokeri Coşkun gibi...

Dizinin kilit ismi hale gelen Coşkun “Öldürmeyen senarist öldürmüyor.” sözünü fazlasıyla doğrulattı. Ki zaten şu noktada yılların Kebapçı’sını bitirebilecek tek ismin ölmemesi bilakis daha da güçlenmesi şart.  Ne demişler, “Kötü adamların her seferinde şanslı olması gerekir, iyilerin ise tek bir kez şanslı olması tüm hikâyeyi değiştirir.” Ancak İçerde gibi katmanlı bir hikâyede hangi kötünün en şanslı olduğuna karar vermek için biraz daha beklememiz gerekiyor. Ben de herkesin kıymetlisi Coşkun'un oradan oraya savrulurken en sonunda nerede duracağını merak ediyorum. Fakat sonra aklıma bir söz geliyor: "Av, iyi avcının ayağına gelirmiş." En iyi avcı kim olacak, beklemedeyiz..

Hikâyenin diğer düğümlerine gelecek olursak… On sekizinci haftayı geride bıraktık ancak ben hala Melek karakterine de Bensu Soral’a da alışamadım. Melek karakterini izlerken, tüm duygu hallerinde aynı mimik ve donukluğa maruz kalıyoruz. Kızgın, korkmuş, öfkeli Melek arasında hiçbir fark yok. Bu durumda Melek’e inanmama engel oluyor. Sonuç olarak, ne hikâyesini ne de neler yapacağını merak ediyorum. Normal şartlar altından babasının annesini öldürdüğünü öğrenen Melek’e vermem gerekenden daha az tepkiyi veriyor, acısını daha az hissediyorum. Bir karakterle empati kurulabilmenin hikaye için kıymetli olduğuna inanlardanım. Maalesef, Melek ile aramdaki bağ bir türlü kurulamıyor. Hikayeyi bir adım ileri taşıması gerekirken benim için tam aksine neden oluyor. Buna bir de Celal karakterinin abartılmış hareketleri eklenince, maalesef hikâyenin o penceresi hiç ilgimi çekmiyor. Düşünün, Celal Baba'nın dehşete düşmüş yüzü ile bitirdiğimiz bölüm sonu bile beni heyecanlandırmadı.

İşin heyecanlı kısmına gelecek olursak- tabii orası da tartışılır- Sarp’ın Coşkun’u kurtarmak için otomobildeki diğer adamı harcayacağı keşke bu kadar gözümüze sokulmasaydı.  Keşke “Nasıl kurtulacaklar acaba?” diye en azından birkaç dakika heyecanlansaydık. Maalesef daha evdeki Coşkun sahnesinden itibaren “Coşkun ve yanındaki koruma ne kadar benziyor.” dedirterek sonumuzu düşündürdüler. Yine kahraman olmadık... İçi en azından Coşkun konusunda rahatlayan Celal gerçekler ortaya çıkınca Sarp’a ne yapacak dersiniz? Aklıma gelen iki seçenek var. İlk ihtimal Sarp’ın Alevler içindeyken Coşkun’u öldürdü sandım” argümanı olacaktır. Burada merak ettiğim bir diğer şey ise Coşkun’un kendisini kurtaran Sarp’a vereceği tepki. Coşkun bir başka sırrı da elinde koz olarak tutabilecek m göreceğiz.. İkinci ve gerçekleşmesi daha zor olan ise, iki kardeşin gerçekleri öğrenmesi. daha vakit var gibi ancak uzatmaların hepsi can sıkıyor. Son olarak, bölüm içinde hakkını vermemiz gereken bir diğer isim de Aras Bulut İynemli… Gerek arabada Coşkun’un ile konuşması gerekse Coşkun'un öldüğünü sandığı zamanki sahneleri etkileyiciydi. “Bunu yapmayacaktın devrem.” diyerek Sarp’a yeni bir savaş açma hazırlığında olduğu mesajını da verdi.. İşin en sevdiğim yanı iki kardeşin çekişmesi olduğu için merakla bekliyorum.

Unutmadan.. Coşkun, sen muhteşem bir detaysın. Ömrün uzun olsun!

Haftaya görüşmek dileğiyle.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER