Sonsuzluk...
Defne ve Ömer

Gencecik, deli dolu, hafif çatlak bir kızıl; Defne. Yakışıklı, zeki, gözlerine çöken hüzne rağmen güldüğünde çiçekler açtıran bir adam; Ömer. Birbirine zıt ve bir o kadar da birbirini tamamlayan bu iki insanı ne bir araya getirdi? Aşk. Birinin derdine Ömer çare olurken, bir baktık ki Ömer'in yaralı ruhuna Defne ilaç oluvermiş. Yalnız şatosunda kapılarını herkese kapatan Buzlar Prensi'nin duvarlarını Güneş rengi saçlarıyla bir kızıl eritmiş. Çok zor olmuş tabii mutlu sona ulaşmaları. Önlerinde bir sürü engeller varmış. Önce yalanlar girmiş aralarına, sonra kaçmalar. Bazen gurur çalmış şatonun kapısını bazen kalp kırıklıkları. Korku sarmış bir zaman Defne'nin kalbini. Bir zaman olmuş ki güvenememiş Ömer Defne'sine. Çok sevmek güvenmeyi de beraberinde getirmezmiş çünkü. Her şey halloldu sanırken Defne dayanamamış, söyleyivermiş yalanları pat diye. Ömer duramamış oralarda, çekmiş gitmiş. Sanmış ki giderse geçer bu acı, bu yangın. Adam aşkıyla gururu arasında bir seçim yapmak zorunda kalmış. Gururunu seçmiş. Aradan zaman geçmiş. Köprünün altından çok sular akmış. Durmuş ve bir karara varmış. Meğer aşkı seçmeliymiş. Adam o kadar dürüstmüş ki ''Defne olsa beni terk etmezdi.'' bile diyebilmiş. Defne ise kör kuyulara düşmüş sanki. Ömer gittikten sonra tüm renkler de onunla birlikte gitmiş sanki. Güneş rengi saçları solmuş. Işığını Ömer'den alıyormuşçasına bir daha Güneş açmamış. Sonsuz bir yağmura dönmüş hava. Ama her gidişin bir dönüşü olduğu gibi Ömer de dönmüş. Hem de öyle bir dönmüş ki Defne'yi kör kuyudan çıkarmış dönüşü. Sonra aileler sorun olmuş. Ama bir şekilde halletmiş. Yeniden birlikte olmuşlar. Ya da hep birliktelermiş, orası tartışılır.

Belki de onlar hep sevgiliydi. Yaşananlar, ayrılıklar, kaçmalar, yalanlar... Bunlar sadece aşklarını daha da güçlendirmekten başka bir şeye yaramadı ki. Önünde sonunda beraber üstesinden geldiler her zorluğun. Söylenen sözlere dönüp de bakınca mutlu sondan başka bir seçenek olmadığını da anlıyor insan.

'' Ben Defne'yi seviyorum. Hem de çok... Aramızda çok başka bir şey var. Bana hayatta başka bir şey düşündürmeyen, aklımı başımdan alan, bana derin derin nefes aldıran bir şey... Defne artık benim içim. Şu an burada olmaması bile huzursuz ediyor beni. Ben çok özlüyorum onu, her an...''

'' Özledim. Çok özledim. Evdeki varlığını, sabah uyanır uyanmaz ilk seni görmeyi, kıvrılıp uyuyakalmalarını, sesini, kokunu... Özledim Defne, tabii ki özledim.''

'' Ben sana hayranım. Hayranlığın bence aşkla çok ilgisi var. Birinin duruşuna, yaptığı işe hayran olmak... Öyle tutuluyorsun herhalde. Bence sen mükemmelsin, kusursuzsun.''

'' Bana çay yapar mısın? Sadece senin yanında sıcak bir şeyler içmek istiyorum.''

'' Ne yaptın sen bana böyle? Ben seni özlemeden duramıyorum Defne. Kafamı nereye çevirsem seni görmek istiyorum. Gülüşünü, bazen saçmaladığını, böyle bana güzel güzel baktığını...''

'' Her şey sana benzesin istiyorum artık.''
Ve şuan aklıma gelmeyen daha ne sözler! Böyle seven iki insan tabii ki önünde sonunda kavuşacak. Çünkü biz mucizelere inanıyoruz. Ve aşk mucizenin ta kendisidir.

Çok güzelsiniz be!

Onlar şimdi kendi dünyalarında yaşamaya devam edecek. Ömer her sabah kalkıp kahvesini alıp camın karşısında 15 dakika dışarıyı izleyecek. Defne eve geldiği gibi üstünü değiştirmeye yukarı çıkacak. Belki bu kez önce Emine'nin üstünü değiştirmesi gerekecek. Her sene 15 Mart'ta pazı dolması yapıp ailecek yiyecekler. Ömer, Emine ve oğluna babaannelerini anlatacak. Ne kadar zarif ve ince ruhlu bir kadın olduğunu söyleyecek. Ona neler öğrettiğini ve de onun da kendi çocuklarına öğreteceğini anlatacak. Çocukların uyku vakti geldiğinde birlikte yatıracaklar. Sonra sabaha kadar sohbete devam edecekler. Biz göremesek de bileceğiz ki onlar mutlular ve beraberler. Hatta azalmadan daha da artarak... Acı tatlı ne varsa birlikte yaşıyorlar. Bileceğiz ki Ömer artık yalnız değil. Kol kanat gerdiği bir ailesi, kanatlarına sığındığı bir Defne'si var. Onların dünyasında savaş yoktur. Onların dünyasında kardeş kardeşi öldürmez. Onların dünyasında herkes elbet ruh eşini bulur. Ve onların dünyasında her şey bitti dedikleri anda hikaye asıl o zaman başlar.

Son söz

Bir haziran akşamı bir yerlerden bir rüzgar çıktı ve bizi hiç bilmediğimiz, daha önce gitmediğimiz bir yere alıp savurdu. Biz orada çok mutlu olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Çünkü hayat acısıyla tatlısıyla yaşamaya değer...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER