Çok üzgünüm. İnanın Poyraz’ın aldatmış olması ve sekiz milyonuncu
kez ayrılmaları bile beni bu kadar üzemezdi. Elbette ki Meltem’den
bahsediyorum. Dediği gibi, tam bir şeyler yoluna girmişken mutlu olmasına azcık, şu kadar azcık kalmışken yaşamak zorunda kaldıkları beni üzdü. Meltem’in ölmesi şu noktada neye hizmet
edecek diye düşünüyorum ancak her cümlemin sonu “Keşke ölmese.” ile bitiyor.
Hadi ilaçların değiştirildiği anlaşıldı diyelim arkasında Çınar’ın olduğunun
ortaya çıkmasının bu şekilde olması tam olarak yolu uzatmak değildir de nedir sevgili Poyraz
Karayelci? Umutsuzluğa kapılsam da Meltem için "En azından şimdi değil." kozumu oynuyorum.Ayrıca Meltem üzerinden verilen pek kıymetli mesaja gelmek isterim.. Her ne kadar “Of dizi çok bozdu, eski tadı yok.” serzenişlerine sık sık başvursak da bazen öyle bir an geliyor ki, neden izlediğimizi anlıyoruz. Bu bölümde de Meltem’in pet shopta kafeslerde
zorla tutulan hayvanlar ve sokakta üşüyen canlar için verdiğin sosyal mesajı
“iyi ki” anlarımızdan biri oldu.
"O zaman neden hayvanlar benimle
konuşuyor?
“Onları da birinin duyması
lazım çünkü..”
Çok sevdim, başımın
üstüne alıp taşımak istedim bu replikleri. Buraya bolca teşekkür, eser miktarda da iyi
ki..
Gelelim bölüme damgasını veren cümleye: “Kuzum nerede?”
Hatırlayacağınız üzere Sefer’in bekarlığa veda partisinde biraz fazla kaçıran kafadarlar albayın evinde
gözlerini açmışlardı. TaşKafa’nın kucağında beliren kuzu, daha sonra bir
çatışma esnasında geldiği gibi ansızın ortadan kaybolmuştu. Malum seri katilimiz Orhan Solmaz’ı kuzum
nerede diye sormak için arıyorsa ve bu uğurda bu kadar insanı öldürdüyse bana
da sadece ekrana anlamayan gözlerle bakmak kalır…
Not: Bir de başımıza bu çıktı. Cık cık cık.. "Şu köşeden sola dön, falancanın karşısı." demenin sanırım suyu çıktı sanırım. Bence de "Konum at." çok gereksiz, fazla uğraştırıcı kabul edelim bir o kadar da iş bitirici :)
Haftaya görüşmek dileğiyle canım Poyraz Karayelci,
Sevgi ile.