“Bu bölüm en
çok ne etkiledi” diye sorsalar, iki kardeş arasında kalan Nilüfer’in
dönüşümü derim. Çünkü Nilüfer bu bölüm tek tek kahramanlarını yıktı (Metin'e ve babasına isyan etti) ve tek
başına ayakta kalabilmenin adımlarını attı. Nilüfer geçen bölüm ard arda üç
film izleyerek (ikisi 3D idi hem de) dünya ile olan bağlarını koparmış, paralel
bir evrende her şeyi geride bırakmıştı (bir süre için bile olsa). Mert bu
süreçte pamuk şekeri gibi bir herif oldu. Nilüfer azıcık gülümsesin diye ne
derse yaptı. Tam arabaya binmiş eve gidiyorlardı ki Metin-devil in the dark-
köşede bitiverdi. Nilüfer bir gök taşı gibi gerçek dünyaya çarptı, sarsıldı.
Oracıkta kibrit çaksalar, alev alıp yok olması canını bu kadar yakmazdı. Arabaya
bindiğinde bir türlü çekemediği emniyet kemeri aslında Nilüfer’in hayatının da
özeti gibi idi: Hayatını bir türlü istediği yere çekemeyen ve bir adamda takılı
kalan Nilüfer. Nilüfer’in kendini güvende hissettirecek bir emniyet kemeri yok.
Güvenmek istediği insanlar da (Metin mesela) bu akşamki emniyet kemeri gibi
çekse de istediği yere gelip kendini korumuyor. Ama esaslı bir kadın oluyor
Nilüfer. Metin’in psikopat hallerine en sonunda resti çekti ve “Hayatıma
karışma Fatih! Bana karşı hissettiklerin sana bu hakkı tanımıyor!” dedi. Tüm
alkışlarımı topladı. Metin sadece Nilüfer’i güçlendirmiyor, Mert’i her
defasında Nilüfer ile sınayarak Tayyar’ın kanatları altından
çıkartıp, güçlü bir erkek olmaya zorluyor.
Bu aşk burada bitmez!
Nilüfer’in aşkı ise birbirine düşman bu iki
yabancıdan iki kardeş yaratacak bence. Mert de Metin de silkelenip
kendilerine geldiler. Mert, Nilüfer’in hayatına müdahale edemeyeceğini ve Nilüfer'in Metin’e
olan sevgisini yenemeyeceğini gördü. Öte yandan Metin de Nilüfer’in hayatına
zorla giremeyeceğini ve sevgiyi kullanarak O’nun tek sahibi olamayacağını anladı. Ölene
kadar “boş ol” demez diyordum ama en bildik taktiğe geri döndü: “Sevdiğini
özgür bırak dönerse senindir. Dönmezse seni hiç sevmemiştir”. Bakalım Nilüfer’de
ne kadar işe yarayacak?
Görmesek de birbirimizi, kalbin kalbimin yanında atar.
Tayyar da eski bir taktiği uyguluyor: Böl ve yönet!
Elif ile Ömer’i birbirlerinden ayırarak, dirençlerini kırmayı planlıyor. Ve o
kadar zeki ki bu planını Ömer üzerinden değil Elif üzerinden uyguluyor. Elif’i
koydukları o yere değil Elif gibi konaklarda büyümüş, yaşamış birini, kenar
mahallede büyümüş beni koysalar yapmadığım her şeyi itiraf edebilirdim.
Bu bölüm takdir ettiğim ve tutup sarılmak istediğim
iki karakter vardı. Biri Mert biri Ömer. İkisi de anne şefkatine bürünmüşlerdi
bugün. İçleri bir volkan gibi kavrulsa da sevdikleri kadını mutlu edebilmek
adına kendilerine dair ne varsa (erkeklik gururu, polislik kuralları)
arkalarında bıraktılar. Mert, Nilüfer için Nilüfer’i Metin’le buluşturdu. Ömer
ise ilk göründüğü andan itibaren temiz dövmek istediğim o kızıl sakallı polise
haddini bildirdi. Polisliğini yakma tehlikesine rağmen. Aralarına o kadar engel
konmasına rağmen Elifinin yanında olmaya çalıştı. Oysa nafile, Tayyar yine
yapmıştı yapacağını. Ömer’in gözünden yeni savcının da Tayyar’a çalıştığı
kaçmadı. Ancak Tayyar ağlarını o kadar güzel örmüş ki Elif’ten sonra, Sami
komiserin gönderilmesi Ömer’in tüm dayanak köklerini kesti. Kendini çaresiz hisseden Ömer, dayanamadı ve bağıra bağıra Elif'e sesini duyurdu. Çok da güzel konuştu. Helal olsun da Elif bu konuşmadan sonra, o itirafnameye imza atmaz bence. Atmamalı en azından.
Yalnız dizinin dünyası nasıl bir dünya ki bu iki aşığın etrafında düzgün, dürüst, vefalı, kıymet bilen arkadaş bir elin parmaklarını geçmiyor. Hele de Elif için "iyi ki babası ölmüş" diyeceğim. Çünkü Elif resmen at gözlüğü ile yaşamış. Ne Bahar'ı ne avukat arkadaşı Şebnem'i tanımamış. Hala daha nasıl insanlar olduklarını anlayamadı orası ayrı muamma. Ömer'i biliyoruz zaten. Kendi itiraf etti, sevdiği insanlara karşı kör oluyor. Bu nedenle de hata yaptı bu zamana kadar. Polis olduğunu unuttu onlara karşı. Oysa Arda gibi kuşku ile bakabilse, hepsinin tek tek yanlışını görecek.
Senaristlerden sadece Tayyar’ın olduğu bir bölüm
istiyorum. Flashbacklerle kurulu bir bölüm çok muhteşem olurdu. Çünkü Tayyar ne
zaman ve nasıl bu kadar güçlenmiş bilmek istiyorum. Bıraksan tüm ülkeyi
parmağında oynatacak. Her istediğini yaptırabilecek ve her mevkideki insanı
satın alabilecek bir gücü var. Ve biz bu gücün nasıl kurulduğunu bilmiyoruz.
Sadece bu ilişkinin Baba Demir ile bir bağlantısı var diye düşünüyorum.
Bahsettiğim bölüm öyle bir bölüm olmalı ki Tayyar’ın Binbir Surat Atilla Arcan
misali her duruma ayrı bir ifade takınmayı nasıl öğrendiğini görebilmeliyiz.
Zira komiser Ömer’e karşı sakinliğini koruyan Tayyar’ın Hüseyin karşısında
kaplan kesilmesinin, böbreğe ihtiyaç duyduğu için Fatih’e kur yapmasının
arkasında acayip bir geçmiş olmalı.
Bölümün şekerleri ise yine Arda ile Pelin oldu.
Sonunda Arda’nın gözyaşlarına sebep olmuş olsa da Pelin içindeki aşkı daha
fazla tutamadı. Tabi bunu en olmadık yerde, Aile Mahkemesi’nde, yapmış olmasaydı
daha iyi olurdu. Bugün aşk itiraflarını almış olan Arda’nın başına kötü bir şey
gelecek diye korkuyorum. Hüseyin’in peşini bırakmayıp, tüm kuşkularında haklı
çıkması O’nu Hüseyin’in yeni hedefi haline getiriyor ki Sibel’den gördük bu
ölüm demek.
Velhasılıkelam heyecanı, dramı ve aşkı dozunda bir bölüm izledik. Geçen hafta "hikayedeki dram nasıl ilerleyecek?" diye sormuştum. Bu bölüm ortalık yine çok karıştı ve buradan bizi bir kaç bölüm daha idare edecek gizem ve aksiyon çıkar diye düşünüyorum.