Hiçbir tezgâhın, polisin yapamadığı geçen hafta Ferdi,
Nevizadelere yapmıştı. Ekipten aykırı tezgâh yapıp yakalanınca Derya’nın
babasını daha çabuk kurtaracak, Derya’ya da daha çabuk kavuşacaktı. Ama işler
Ferdi’nin kontrolünden çıktı. Kandemir, Ferdi’nin yediği naneyi duydu, Ferdi’yi
bir güzel haşladı ve evden kovdu. Hafta içinde konuyla ilgili beyin fırtınası
yaparken aklımı kurcalayan tek soru şuydu: Acaba Ferdi aklını başına alıp özür
mü dileyecek yoksa battı balık yan gidercilik mi yapıp “Single Nevizade” olarak
işine devam mı edecekti? Cevap bekleyen bir diğer sorunun odağında da Şehriban
vardı. Acaba, Ceyhun’u evlendirince talibi Talip’in “Benimle gelir misiniz?”
soruna ne cevap verecekti?
Bu sefer dizinin bu bölümüne uygun olarak akışı tersten
başlatıp sonunda paylaşmayı planladığım parçayı en başta paylaşıyorum: Selami
Şahin söylüyor efendim Eskimeyen Dost
Hayaticik!
O kadar kişi arasında derdi en küçük olan Hayati ile
başlamak istiyorum. Malumunuz, kaç haftadır Cemile, Hayati’nin ensesinde çocuk
da çocuk diye boza pişirmiş lakin Hayati Airlines kuleden kalkış iznini bile
alamamıştı. Bu hafta kule yine izin vermedi. Demokrasilerde çareler tükenmez. Hayati,
Servet abinin de tavsiyesiyle bu sefer denizyoluna ve deniz mahsullerine yöneldi.
Balıkları kapıp geldi. Sonuç Hayati için manidar bir yemek olan bamya. Hayati’ciğim
çok takma, tıp çok ilerledi. Yan komşularınızın ne dertleri var, bu da geçer.
Nurella:Kuşlar öldü Hayati!:(
Kendi
başını ye Maşuka!
Ceyhun’u ayrı eve çık, ayrı eve çık diyerek, Şehriban’ı
da evlen evlen, yaşlanacaksın, buruşacaksın diyerek yükselti de yükseltti. İyi
halt yedin, Maşuka. Girmesene sen anne-oğul arasına.
Ceyhun önceden ev ve düğün hazırlıklarına başlamıştı. Sırada
evin eşyaları var. Ceyhun işte güçte, zaten çok da anlamaz, Derya’nın umurunda bile
değil. İş Şehriban’a düştü. Oğluşu için Maşuka’ya rağmen mobilya alışverişini
yaptı. Bir parça hariç. Tek kişilik yatak. Hani Şehriban Ceyhun evlendiğinde,
Ceyhun’un evinde kalacak ya, o zaman yatacağı yatak. Kuzum, Şehri’ciğim
ayrılamaz ki Ceyhun’undan. Tatlı tatlı avuntular… Ceyhun misafir yatağından,
havlusundan zaten anlamaz. Es geçti, gitti hatta küçük odayı giyinme odası
planlarına bile başlamıştı. Bu duruma çok bozulan Şehriban da o gazla Talip’in
teklifini kabul etti. Burada Maşuka’nın ne suçu var diye sorabilirsiniz? Şehriban’a
ben mi dedim: yalnız yaşlanacaksın, dişlerin dökülecek, buruşacaksın,
kırışacaksın diye. Subliminal mesajlarla Şehriban’ın rüyalarına bile girdi.
Adeta bir pambık nine.
Şehriban'ı ölmeden
mezara koydu, tilililili. Ama Maşuka’nın jetonu köşeli, sonradan, zar zor
düştü. Ceyhun evlenecek gidecek, Şehriban Talip ile evlenecek, İstanbul’dan
ayrılacak. “Oh mein God!” Hemen bir numara yapıp durumu kendi lehine çevirmeyi
başardı. Ceyhun ile Şehriban’a yatak sürprizini yapınca her şey tam anlamıyla yoluna
girecekti. Tabi Şehriban Talip’in teklifini kabul etmeseydi.
Ceyhun’dan laf açılmışken: Nedir bu Ceyhun’un
kadınlardan çektiği arkadaş?! Şehriban ve Maşuka hadi neyse. Daha baş edilebilir
tipler. Derya çok başka kafada zaten. Gitti çocuk o kadar kolye aldı, Derya’nın
yüzü yine sirke satıyor. Esra’ya ne demeli? O gün senin doğum günün, kızım. Eğlenip
coşmak varken neden senin gözün Derya’nın telefonunda? Yaren’in attığı demirden
pençe kesmedi mi?
Eski
Defterler açılmaya devam ediyor.
Son iki bölümdür Yaren ve Karlos’un hikâyesinin altı ısıtılmaya
başlanmıştı zaten. İlk sinyalleri Yaren ve Karlos’un baş başa çıktığı yemekte
almıştık. Bir bıçaklanmadan bahsetmişlerdi. Geçen hafta ise Derya’nın Yaren’in
günlüğü karıştırmasıyla flashback’ler gelmeye başladı. 7 yıl öncesinde Yaren ve
Karlos yine albüm hayalleri ile yanıp tutuşurken parasızlığın bellerini nasıl
büktüğünü görmüştük. Bu hafta ise Yaren’in annesini yakından tanıma fırsatı
bulduk. Kocasından çok çekmiş, henüz öğrenemediğimiz bir rahatsızlığı olan,
kızının iyi bir evlilik yapıp hayatını kurtarmasını isteyen bir anne. Karlos’tan
ise hiç hoşlanmıyor. Acaba Yaren’in annesinin rahatsızlığı, Karlos ve
bıçaklanma ile nasıl birleşecek? (Bu hafta Kandemir’den Tuncer’e kadar herkesin
işi çok zordu. Bir de hikâyelerini dinleseydik oturup bu yazıyı yazmak yerine
ağlardım sanırım.)
Show
must go on!
Kandemir, Ferdi’yi kovmuştu ama kendisi dâhil herkesin
aklı Ferdi’deydi. Bu hafta evinin kapılarını kameralarımıza açan Tansır’ın
evinde Ferdi ile karşılaştık. Nerede kalır ne yer ne içer konusunda da sıkıntı
yok da ayrılık hepsinin içine oturmuştu. Moraller ne kadar düşük de olsa,
ekipten birisi bir süreliğine kadro dışı da kalsa işler devam etmeliydi. Kaptan’ın
mahkeme günü yaklaşırken kaybedecek vakit yoktu. Şov devam etmeliydi!
Bu sefer hedeflerinde soyadı Temiz, kendisi leş Faysal
vardı. İnsan kaçakçısı, umut taciri. Her gün binlerce insanlar, içlerinde
bulundukları şartlardan dolayı, ellerinde, avuçlarında ne var ne yoksa bu leş
gibilerine verip illegal ve kelle koltukta vatanlarını bırakıp başka
memleketlere gidiyorlar. Yoksa kim ister, vatanı geri de bırakıp bilmediği,
başına ne geleceğini öngöremediği topraklara gitsin. Faysal gibilerde böyle
garip insanları sömüren leşler. Gördük ki Faysal’ın tek olayı da bu değil. Öfke
kontrolü olmayan, orijinal bir psikopat. Yetmedi mi? Bir de haraç işi var.
Sahilde ekmeğinin peşindeki gariban balıkçıları haraca bağlamış leşoğlu leş. Yaren’in
dediği gibi bu adama goygoy ile yaklaşılmazdı. O halde çekim alanına balıkçı
olarak girip, adamı takip etmek yerini yurdunu bulmak için iyi fikirdi. Bir çeşit
vur-kaç gibi. Ama Nevizadelere öyle herhangi bir balıkçı olmak yakışmaz yani. Türkan
Şoray’ın Balıkçı Azize’sine selam çakıp Faysal ve adamlarını kendilerine yakınlaştırdılar.
Faysal ve adamları da taze balığın kokusuna geldiler.
Adettendir: Eğer ortada bir gizli aksiyon varsa bir komşu mutlaka bir yerden çıkar.
Bu sayede Kandemir ve Bahadır ufak bir takip ile
Faysal’ın yerini öğrendiler. İkinci hedef içeriye girip keşif yapmaktı. Ferdi
burunun dikine, Karlos da balıkçı şekline girince içeri girecek iki isimler kendiliğinden
ortaya çıkmış oldu: Bahadır ve Tuncer. Faysal’ın
İtalya’ya giden mülteci teknesiyle kaçma planıyla mikrofon ve paraları alıp mekânına
gittiler. Adam daha dakika bir, gol bir: Bahadır’ı dart yapıp tepesine elmayı
koydu. Allahtan Bahadır kitlendi de adam psikolojik işkenceden zevk almayan birine
işkence yapmaktan vazgeçti.
Öyle atışa...
Böyle bakış! Krizi fırsata çevirmek tam olarak bu oluyor ellam.
Bahadır ve Tuncer konuştukça Faysal durumlarından
kıllandı. Faysal tam üzerlerindekileri çıkarttırırken telefonu çaldı da
yırttılar. Üstelik Faysal'ın paraları nereye koyduğunu da buldular. Sürekli yanında
taşıdığı siyah büyük bir çanta. Faysal, ne akılsız adamsın? O kadar para
çantada mı taşınır alla sen?
Faysal gibi bir adam o kadar parayı yanında taşıyacak,
Nevizadeler o çantayı patlatamayacak, hahayt! İlk plan, geçtiğimiz bölümlerden
aşina olduğumuz bir plan. “Cam silen çocuk ve çiçekçi abla” Roller belli. Kandemir
araba yolu kesecek, adamlar Kandemir’e yardım ederken Karlos Faysal’ı kendi
arabasından indirecek, Yaren de çantayı alacaktı. Hesaba katmadıkları şey
Faysal’ın psikopatlığı oldu. Adam Karlos’a silah çekince bu plan suya düştü. O halde
sıra ikinci plandaydı. Karlos vale kılığına girip, Faysal’ın yemek yediği yerde
onu karşılayacak, kızlar da biber gazı ile Faysal’ı etkisiz hale getirerek
çantayı alıp kaçacaklardı.
Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım!
Buraya kadar herşey planladıkları gibi gitti. Yine yeni
yeniden ufak bir sorun vardı: Faysal’ın adamları peşlerine takılmıştı. Ufak bir
çatışmanın ardından izlerini kaybettirdiler derken baş başka bir şey oldu. Karlos’un
kullandığı araba, bir ağaca gümbürt! Yalnız
Yaren’e o çarpışma sırasında bir şey oldu, iyi değildi!
Aksilikler itina ile
dizilmiş domino taşlarını bir bir devirmeye devam etti. Bölümün başından bu yana Kandemir'de de bir şeyler vardı, iyi değildi.
Öksürdü de öksürdü. Tuncer ve Bahadır tekneye doğru giderken Kandemir de onları
dinlemede kalacaktı. Ateşi çıktı, fenalaştı. Tuncer ve Bahadır yardım istese
seslerini duyurabilecekleri kimse yoktu, teknenin içinde çaresiz kaldılar. Kandemir’e
oradan geçen yabancılar ve Maşuka yardım etti. Bozuk saat bile günde iki kere
doğruyu gösterir misali zamansız aramaları bu sefer Kandemir’i kurtaracak gibi.
Dik dur eğilme,Nevizadeler seninle!
Tüm bunlar olurken Ferdi burunun dikine doğru gitmeye
devam etti. Tuncer’den kendisine iş bulmasını istedi. Tuncer de ne yapsın
Golden Shot Nurettin diye bir adamı buldu. Ferdi Efendi artık kendi tezgâhını
kendi kuruyor, bak sen! Karlos, Yaren ve Derya’nın kendisini ziyarete geldiğinde
ise bu tezgâhı Karlos’a gizlice anlattı. Biliyor ki Karlos onu asla yarı yolda
bırakmaz. Bırakmaz bırakmasına da neden böyle şeyler yapıyorsun Ferdi? Kendine karşı
ne kadar dürüstsün, hatayı yaptığını kabul ede ede neden devam ediyorsun? Bak kendi
başına tezgâha kalkıştın ne oldu? Anladık seviyorsun da böyle yaparak işleri
daha da çok batıracaksın. Kandemir haklı. Madem Kandemir’i bu kadar seviyorsun,
abi, baba diyorsun bir zahmet dediklerini de dinle. Öyle banyoda klip çekermiş
gibi düşünmekle olmaz bu işler. Ekip içinde ekip kuruyorsun. Böyle paralel
hareketleri nereden öğreniyorsun, anlamadım ki? (Derya’ya ne demeli? Nevizade
oluş amacı babası kurtarmakken babası hariç her olayın başkahramanı. Ferdi’yi
doldurmalar, Yaren’in defterini okumalar. Bu hafta başta Tuncer olmak üzere
herkese ayrı ayrı çok üzgünüm. Bir de Derya’ya yükselemeyeceğim!) Neyse, ilk önce
Karlos ile altınları alacakları yeri keşfe gittiler. Ertesi akşam Karlos,
Faysal tezgâhını bitirip Ferdi ile de tezgâha girecek bu haftayı double tezgâh
ile kapatacaktı. Ama Ferdi yani bu! Karlos’un o kadar “Ben gelmeden, sakın!”, “Tek
başına iş yapma!” demesine aldırış etmeden altınları çalacağı mekâna daldı. Telefonun
çalıp Karlos’un gel demesiyle tam mekândan çıkarken yüzünde bir el fenerinin
ışığı belirdi.
Yani bu gecenin bilançosu:
Kandemir hastanede,
Tuncer ve Bahadır mülteci teknesinde mahsur,
Ferdi kendi başına giriştiği işte yakalandı,
Yaren’e kazada bir şeyler oldu, Karlos ve Derya’da
kaza yapan araçta.
Bölümü Kandemir'in ders gibi gözleriyle bitiriyorum: "Biz bir aileyiz. Aile her şeydir. Tek yürektir. Hepimiz bu yüreğe kan taşıyan damarlarız. Bu damarlardan biri kesilirse yürek atmaz olur." Bu bölümde Nevizadelerin yüreğine giden tüm damarlar tıkandı. Acil ameliyata alınmalı, baypas şart!