Efendim bir Cumartesi gecesini daha, bu sefer Kertenkele’nin beşinci bölümüyle tamamladık. Dizi reyting’lerde oldukça iyi bir grafik çizerken, bir yandan da “ay vallahi bu sefer yakalanacak!” diyen izleyicisini ekrana kilitliyor… desem de çok inanmayın. Beş bölümdür giderek artan bir “şans” ile Kertenkele her seferinde zor durumlardan tüymeyi başarıyor. Bu durum öyle bir hal aldı ki, bu kadar olasılık hiçbir uzayda ard arda dizilip denk gelmez dedirtiyor. Buna daha sonra değineceğim.
Bu bölümde Zehra ile Ziya’nın daha çok yakınlaştığını, Ziya’nın aslında ne kadar iyi biri olduğunu gördük. Şirret yenge Tülin yine Çağatay ile planlar peşinde koşarken vasıfsız eleman Şevket Ziya’yı utandırmaya devam etti. Hale bu ansızın ortaya çıkan aşktan halen şüpheliyken, Ünsal halen Kertenkele’nin peşini bırakmıyorken, Ekrem beyin vasıfsız oğlu Ferruh halen bir varlık gösterememişken ve dahi eğreti polis Levent Selin’i taciz etmeye devam ederken… dizi henüz yeni yeni açılıyor fakat bu kadar çok tekrar eden desen görmek seyirciyi bir noktada sıkmaya başlıyor.
Şüpheci Hale işbaşında
Bu bölümün en iç açıcı noktası, Müberra hanımın, artık evlatlık olduğunu öğrendiğimiz, kızı Betül’deki değişimdi. Betül Ziya hocanın yetim ve öksüz olduğunu öğrendi ve ardından Ziya hocanın çok üzerine gittiğini, ona katı davrandığını düşünüp bir anda yumuşayıverdi. Burada bir ikiyüzlülük sezmedim değil. Birinin yetim ve öksüz olması ona farklı davranmayı gerektirmemeli.
Ayrıca çok ince düşünülmüş detaylardan biri de Kertenkele’nin bir flashback sahnesinde karşımıza çıktı. Sahnede anne ve babasıyla oynayan Kertenkele ve kız kardeşini görmemize rağmen anne-babanın yüzleri hep gizliydi. Çocukluğunda, anne-babasının yüzünü hatırlayamaması söz konusu olduğu için bu şekilde çekilen bu sahne aslında diziye özen gösterildiğinin de kanıtı. Normalde yabancı yapımlarda alışık olduğumuz bu numara pek yerli yapımlarda kendine yer bulamıyordu.
Yine Tülin karakterini canlandıran Mehtap Bayri’nin inanılmaz performansı, karakterine çok uygun kostüm ve makyaj tasarımı gerçekten izlenmesi gereken değerler olarak öne çıkıyor. Buna Sera Tokdemir’in beni oldukça şaşırtan ama her geçen bölüm artan müthiş performansı da eklenince dizi bir anda bu oyuncuları izlemek istediğiniz bölümler ve aralara serpiştirilmiş diğer karakterler haline geliyor.
Öte yandan, her bölüm ufak ufak saçmalanan noktalardan bu bölümde de bir iki tane bulunuyordu; Kertenkele’nin denize atladığı yerin yakınında aynı gece bir ceset bulunması, camiye teftişe gelen müftülük görevlisinin bir yakını vefat ettiği için Kertenkele camiye gelmeden geri dönmesi, Kertenkele’nin dövme yapmayı öğrenmesi ve morgda yatan ölüye gidip dövme yapması ve dahi Komiser Ünsal’ın bunun sonradan yapıldığını anlamaması izleyicilerin beklentileriyle biraz alay eden türden senaryo öğeleri olmuş.
İşin en kötüsü, bu yazımın başlığına da konu olan şey; Çağatay, güya evde Ziya’yı rezil edecek bir plan buluyor; profesyonel bir oyuncuyla anlaşıyor ve eve Ziya’nın köyden gelen (eski?) karısı olarak gelip cıngar çıkarmasını sağlıyor. Yani binlerce yıldır bu topraklarda tekrar tekrar kullanılan bu ucuz temanın kabak tadı vermesi bir yana, nasıl Karadayı’da Mahir asla ölmeyecekse, Kara Para Aşk’ta Ömer vurulsa da hiçbir şey olmayacaksa, Kertenkele de o tekdüzeliğe yavaş yavaş gelmeye başlıyor. Bu noktada dizinin daha özgün temalarla devam etmesi temennimiz.
Önümüzdeki hafta Kertenkele’nin laf cambazlığıyla bu oyundan da kurtulacağını öngörmek kolay. Ayrıca Levent Selin’e sarkıntılığa devam edecek, Hale ile Ünsal tam barışacakken tekrar ayrılacak, Seval Ziya ve Zehra’yı gördüğü her an Nurella suratı yapmaya devam edecek, camide ne işi olduğunu anlamadığım Erol bey skeptik agnostik tavırları sürdürecek, din ile alakası olmayan mahalleli hiçbir şeyi sorgulamadan bu insanları “sen koskoca hocadan daha mı iyi bileceksin,” temasiyla susturacak, Şevket safi sorun olmaya, Ferruh vasıfsızlığına devam edecek. Bunları hava durumu sunucusunun illeri saydığı gibi sayabiliyor olmak bir dizi için pek iç açıcı bir durum değil, fark ettiğiniz üzere.
Şiir okuyup içlenen Ziya hoca
Umarım haftaya Kertenkele vaaz olarak kıssa anlatıp ya da şiir okuyup bırakmaz; ilk bölümde olduğu gibi hırsızlık yaşantısından çıkardığı dersleri dinin prensiplerine göre anlattığı zekice kurgulanmış sözler duymak iyi olurdu.
Önümüzdeki hafta daha az zorlama, daha az klişe olayların olduğu bir bölümün ardından tekrar görüşmek üzere, esen kalın :)