Aslı ve Ateş… Ateş ve Aslı…
AsAt!
Siz böyle kalın, hiç bozmayın, mis gibi portakal kokusu salın
kalbimize.
Ha oldular, ha olacaklar derken fazla Hollywood’umsu bir
hamle ile öpüşerek resmiyet kazandı çiftimiz.
Her ne kadar, “Kahramanlar kızı kurtarınca n'apar? Öper.” çıkışını
beğenmesem de, bu bölüm Aslı’yı evin kapısına bıraktığında avucundan öptü ya Ateş,
hah tam o zaman oldular benim için.
Çünkü Aslı kadar naif, Aslı kadar hassas, Ateş kadar kabına
sığmayan, Ateş kadar yakıcı bir aşk istiyorum onlardan.
Onlar benim masal çiftim. Geçen bölüm Aslı, Kuzey Işıkları
ile konuştukça çatırdayan, gerçeklik ışıkları sızan masal bu bölüm toparlandı.
Aslı yine Ateş’in sevdiği gibi, aşk ile baktı. Ateş, avucunun içinden öptü
koklamalara doyamadığı güzelini. Bize de yaslanıp arkamıza bu masalın tadını
çıkartmak düştü.
Diyeceksiniz ki Ateş onca şey yaptı, Alara Alara diye diye
kanırtı bizi Aslı bir mesajlaştı diye hemen hayal kırıklığına mı uğradın?
Bu masalda aşık dört kişi var; Faryalı, Kelebek, Aslı,
Haydar.
Faryalı, hayatta kalmaya çalışmış, Şule de öncesi de bu
sebeple. Onun ki can havli. Ona tek laf edemem, Faryalı’nın aşkının büyüklüğü
hepimizi yakar.
Haydar, aşkından tek başına bir ömür geçirmiş, kapısını
çalanı, halini hatırını soranı olmamış. Aşkı için kendinden vazgeçmiş.
Kelebek, bir gün olsun vazgeçmedi aşkından, bir gün olsun ah
etmedi, durdu öyle yıkılmayan duvar gibi. Çok fırtına atlattı, o duvara çok
dalga vurdu da bir gün olsun yosun tutmadı. Sonunda da kavuştu.
Aslı, o portakal ağacından düştüğü andan beri hala düştüğünü
savunan kız, uçurumlardan düşse gık demeyecek olan.
Aslı, Ateş’e Ateş’e rağmen aşık olmalı çünkü aşk böyle bir
şey. Eğer düşüşünü seviyorsan, aldığın yara izlerini seviyorsan her şeye rağmen
o kişiye aşık kalmasın. Ben aşktan bunu anlıyorum, en azından masalların içinde
yaşanan aşktan. Tam da bu sebeple, Aslı ona bırakılan –üstelik bir kısmı
odasına, evine gizlice girilerek- hediyelere bu denli tepkisiz kalıp üstün bir de o
kişiyle konuşursa, konuşmakla yetinmeyip Su’ya, “Ben, beni oyuncak eden adama
değil bundan sonra bana oyuncak alan adama inanırım.” derse benim inandığım o
masal da haliyle çatırdar.
Aslı benim gözümde aşk için kendinden geçecek olan, Aslı
benim gözümde güneşe uçan İkarus… Aslı’ya olan inancımı zedelemeyin. Bırakın
Ateş’e uçsun, kanatlarını yakma uğrunda bile olsa. Bırakın uçsun, aşk uçuşurken
aşk.
Ateş’e gelince. Uzay’ın dediği gibi; “Ben bu çocuğun ikinci aşkına
şahit oluyorum, bu sefer gerçek.”
Avucunu öptü ya hu avucunu, var mı ötesi? Yok!
Ateş sevince çok güzel olan adamlardan ama güzelliğin devamı
için aynı ölçüde ve şefkatle sevilmesi gerekiyor. Bir de omuzlarına yük üstüne
yük eklenmemesi. Ateş’in heybesinde yeterince dert, sorun, düşünce var. Birinin
dizine yattığında huzurlu uyuyamayacaksa, savaştığı aşk onun saçlarını
okşayamayacaksa Ateş’in de gücü kalmıyor. Ama biliyor artık Ateş, portakal
ağacına yaslayıp sırtını kolunu kime saracağını.
Ateş, Aslı’nı buldu. Bakın gözlerine nasıl parıldıyor.
Yazı devam ediyor.