Kemalettin Tuğcu mu yazdı acaba benim kaderimi?
Elbette Poyraz Karayel’in hiç unutamayacağımız şekilde kocaman bir twist’le bitmesini istiyorum. Sadece, bu dizide daha beklenmedik sonlara alıştırıldık biz. Nevra Hanım’ın eşi ve büyük oğlu arasındaki ilişki zincirleri gibi mesela. Kadının Çınar’ı daha çok seviyor oluşunun bir nedeni olmalıydı ve senaryo başından beri planlandığı şekilde bu konuyu Nevra’nın Sadık nefretine bağladı. Kendisiyle henüz empati kuramıyorum ama sergilediği hissizlik hoşuma gitti. Kocasına olan nefreti -geçmişi ve kendi ailesiyle olan ilişkileri düşünüldüğünde- anlaşılabilir olduğundan cinayet sahnesi o kadar ‘uç’ değildi belki; ama öz çocuğu, karşısında kanlar içinde can çekişirken Nevra Hanım’ın kendi itibarını düşünerek Yavuz’la sohbet etmeye çalışması, nasıl söylesem bilmiyorum, kötülüğün ve hırsın başka bir tanımıydı. Ortamın soğukluğunu hissettim izlerken. Nevra gerçekten dümdüz, saf kötü mü yoksa onun da yaralarını görecek miyiz diye düşündüm. Senaryo şaşırtıcı, Ayda Aksel zaten çok başarılı. Her haliyle güzel vuruştu yani. İçindeki yeni gölgeye merhaba de, Poyrazcım Karayel.

Sayguner Ailesi dağılmış bulunmakta. Melis babasının ölümüyle yıkılıp tesellisini Fatih’te bulacak sanırım. Çınar deseniz zaten aşırı saflık ve iyilikten sakat kalmış durumda. “Bir tek sen hayal kırıklığına uğratmadın beni Ayşegül” diye ağlayıp sızlanıyor ay vallahi tahammül edemiyorum sana Çınarcım, keşke ölseydin. Ayşegül sıkışıp kalmış evde, Çınar’ın vaziyetinden çok kendi vaziyetine üzülüyor ki haklı. Ayşegül- Poyraz sahneleri tatmin etmiyor çünkü eyvallah diyaloglar güzel de, hep uzun uzun bakışıp ağlaşmalarla son buluyor. Bir şu ikisinin eski evlerindeki ilişkilerini, bir de Zülfikar’ın ilk sezondaki henüz karikatürizeleşmemiş halini özlüyorum zaten. Bir de eski Mümtaz’ı. Ve Zafer’i. Begüm ve Sadrettin’i. Sema’nın mütemadiyen değişen evini ve Sefer’le ilişkilerini tabii. Necip Abi’nin 29. bölüme kadar aynı kalan mekânını. (Dekor muydu orası yahu? Bilen, gören, eden var mı?) Bir de Ayşegül’ün mavi arabasını özlüyorum.

Nevra Hanım’ın ‘piyasa değerlendiriyorum’ oturuşu.

Bu dizi çarşamba akşamlarımızı kutsallaştırmaya daha ne kadar devam eder bilmiyorum; ama hayatımın çok önemli bir parçası haline gelmiş olduğu gerçeğini hiçbir şey değiştiremeyecek zannediyorum ki. O nedenle, gittiği yere kadar biz de gidiyoruz gibi görünüyor. Bakalım…

Çınar’ın, hasta yatağında eski emniyet müdürü mü artık her neyse, Bülent Bey’le birtakım işler çevirip Poyraz’ın mezarını açtırması da hikâye sonlandırılıyor mu acaba diye düşünmemin bir başka nedeni. Adamın ‘Ölüler mezarlarında olurlar.’ ve ‘Poyraz Bey’in mezarı boş.’ muhteşem önermelerinden ‘Bence Poyraz Bey yaşıyor.’ muhteşem çıkarımına ulaşmasını hayretler içinde izledim. Sonra biraz güldüm. Zira böyle saçma tümevarım görülmemiştir Bülent Beyciğim, yine de haklı olduğunuz noktasını görmezden gelmem doğru olmaz.

Böyle işte Karayel’ci. Sen de birtakım haksızlıklar olduğunu düşünüyor ama her şeye rağmen çarşambaları bir başka seviyorsan, haftaya tekrar görüşelim. O zamana kadar kendine iyi bak.

Hoşça kal. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER