Bölüm öncesinde birçok kişiye
haber verdim, hatta twitter’da da paylaştım; “güzel bir aşık adam izlemek
istiyorsanız bu akşam MedCezir tam
bizlik” diye. İyi ki demişim, iyi ki yüzümü kara çıkarmadın Yaman, ne güzel
hissettirdin duygunu, iyi ki varsın aşk!
Altınkoy çizgisinden Tozludere çizgisine...
Bu aşkın harika sahnelerinde
dağılıp kaybolmadan önce, bölümde neler olduğuna şöyle bir bakalım. Geçen
bölümün son sahnesinde, saati çalanın Kenan olduğuna uyanmıştı Yaman. Ama önce Mira
ve Mert’le beraber “kötü adamlardan” kaçışı sorunsalı çözülmeliydi. Neyse ki
sonunda Orkun ve Altınkoy gençleri de olaya dahil olmaya tenezzül ettiler. Bu
arkadaşları, ellerinde sopalarla, sokak kavgasına koşan mahalle çetesi
kıvamında göreceğimizi söyleseler inanmazdık herhalde.
"Seni çok seviyorum ama bırak" deyip kalbimizi kanatlandıran bir adet Yaman Koper
Başarılı bir hamleyle
kendilerini kurtardılar ama Yaman elbette bununla yetinmedi. Mira’nın “beni
seviyorsan gitme”sine verdiği cevap, bu bölümde görmeyi beklediğimiz o aşkından
yanan adamın bizi ilk dağıtışıydı: “Seni çok seviyorum ama bırak!” Arabalarına
taktıkları polis sirenleriyle adamların kaçması sağlandı, Orkun’cuğumuz da
hasretinden yanıp tutuştuğu saatine kavuştu. Ama Yaman için hikâye yine burada
bitmedi, Kenan’la görülmesi gereken bir hesap vardı.
Yaman'ın dağıtışları vol II
Bu hesaplaşmaya, en şiddete
karşı olanımız bile “vur vur birkaç tane daha da, aklı başına gelsin” şeklinde
eşlik etmiştir herhalde, değil mi? “Yine başımı öne eğdin, belimi büktün, hayatımın
içine ettin, içine” diye haykıran Yaman’ın duygularını, tüm kalbinde
hissetmeyen yoktur değil mi? Bu da Yaman’ın ilk 10 dakika sonlanmadan bizi
ikinci dağıtışıydı. Böylece Nevin’in de Altınkoy’a dahil oluşu gerçekleşti. Kenan
olmadan, Nevin’in tek başına da Yaman’ın hayatını karıştırabileceğine tanık
olmaya hazırlanın, şuraya yazıyorum. Nevin’i sakinleştirmek için “ne o öyle
adam kaçırma, şantaj falan, dağ başı mı burası” diyen Sedef’e sevgilerimle
beraber, B12 vitamini de gönderiyorum. Belki o zaman hafızası tazelenir de,
adam kaçırmalar için nur yüzlü saykomuz Tan’ı ve daha birkaç bölüm önce bizzat
gidip tehdit ettiği adamları hatırlar(Tuğçe’yle Mert’i kaçırmalarından daha
bahsetmedim bile).
İlk kez lanetini gösteremedi bu ağaç, doğru düzgün konuşabildiler.
Haftalar sonra ilk kez bu
ağaç lanetini yitirdi, Yaman’la
Mira öfke ve kırgınlıklarının esiri olmadan duygularını birbirlerine
anlatabildiler. Yaman’ın, “yanında kara leke gibiyim” edebiyatını hiç sevmeyip,
ezikçe bulsam da, ona hak vermemek mümkün değil. Öyle içten anlattı ki duygularını,
bu kez ona kızamadım bile. “Hani seni kendimden koruyacaktım?” sorusu aslında
Mira’ya değil kendine sorduğu soruydu. Evet, Mira’yı kendinden korumak için
çıktığı yolda kaybolmuştu Yaman. Onu üzmemek için attığı adımlar, Mira’yı gün
be gün eritmişti. Mira o anda tarihin en doğru tespitlerinden birini yaptı:
“Benden kopmak için oyununu öyle güzel oynadın ki, sonunda buna kendin de
inandın”. Yaman gerçekten de Faruk’un başlattığı bu süreci kendi elleriyle kırıp
dökmüştü farkında olmadan. Kendini ondan, Mira’yı kendinden koparmaya o kadar
kanalize olmuştu ki, asıl zararı bu şekilde verdiğinin farkına varamadı.
Aşk için gözyaşı döken adam mı? Mmmm, çok tatlı:)
Bu kez Mira dağıttı Yaman’ı,
“kendinle ne kadar gurur duysan az” diyerek. Ve ilk kez hıçkırıklar içindeki
Yaman’ın gözyaşlarına teslim oluşunu izledik. Dağıldık, Yaman 3. kez dağıttı
bizi, çünkü aşka ağlayan bir erkeği görmek üzücü olduğu kadar çekiciydi de…
Mira’nın tesellisi ise Sedef
oldu. Artık nasihat vermeleri Serez malikanesi sınırlarını aştı, Mira’ya
ulaştı, iyi ki… Yaman’a verdiği pes etme, erteleme, vaz geçme nasihatlerini de
hepimizin aynasına post-itliyorum.
Tuğçe'cim gel vazgeç ondan, baksana senin halinden hiç anlamıyor bu Mert!
Gelelim Tuğçe’ye. Bu kızın
haline gerçekten çok üzülüyorum, Mert’i iyice saplantı haline getirdi. Geçen
bölümdeki açık arttırmada Mert’le yemeğe çıkma teklifini satın alıp, Eylül’ü
kıvranırken görmemize sebep olduğu için sevinsek de onun adına çok üzülüyoruz.
Zaten gittikleri yemekte de, Mert’in aralıksız konuşması ve sürekli Eylül’den
bahsetmesiyle, Tuğçe bir ara mangala kafasını sokacak sandım ama “kötü adamlar”
bir kez daha sahneye çıktı. Ellerinden saati çaldıranlar bunu karşılıksız
bırakmayacaklardı tabi, Tuğçe ve Mert’i
kaçırdılar. Fazla idealize bir durumla Nadir sayesinde polis onları çevirdi ve
Mert’le Tuğçe kurtuldu. Ancak bu kısacık aksiyon, Mert’in bunu yıllarca
anlatmasına engel olmayacak tabi… Olan Tuğçe’nin gecesine oldu, Mert’se
Tuğçe’yi anlamaktan çooook uzakta…
"Ufacık hatanda Asude'ye dönersin."
Yaman’la Mira’nın efsane
dağılış/dağıtışlarına geçmeden yaşlı kurt Asım Şekip Kaya’nın masaya geri
döndüğünün müjdesini verelim. Nadir’i işlere dâhil ettiği için Sude’yi
vasiyetinden çıkaran Asım, belli ki Sude’nin Kenan’la yaşadıklarından bihaber.
“En ufak hatanda her şey biter” uyarısındaki “ufak hata” kısmını Kenan
parmağının ucuyla dolduruyor değil mi? Gerçi bu uyarı artık niteliğini kaybetti.
Biz hep Sude’yle beraberliklerini belgelediğini düşündüğümüz Kenan’ın
intikamını beklerken, onları izletip kaydettiren Nadir’miş. Sude’ye şantaj
yaptı ve bu sayede ince ince Asım Şekip Kaya’nın işlerine sızmayı başardı. Asım
Şekip hapisten kurtulabilmek için Nadir’in yardımını kabul edip, hisselerinin
bir kısmını ona verdi. Şeytanla işbirliği diye buna diyorlar işte. Asım-Sude-Nadir
işbirliği de artık öyle kolay bozulmaz, biri birini satarsa hepsi kodesi boylar…
Bu arada Nadir’in de Leyla’yı evliliğe ikna etme şeklini öğrendik, görsel bir
cv niteliğindeki işkenceli cinayet görüntülerini izleyen Leyla, tüm tezgâhlara
uymak durumunda olduğunun farkında. Yaman’la markette karşılaşmalarıyla da Nadir’le
evlenmiş olduğu öğrenildi. Bakalım neler olacak…
Dünyanın en şapşik ama
sevimli çifti olan Deniz’le Selim’in durumu ise çok vahim gerçekten. Deniz’in
bu kadar kasmasına ne gerek vardı anlayamadım açıkçası. Canım geçen bölüm
Selim’le yakın markaj jakuzi keyfi yapan (herhalde o oteldeki jakuziyi es
geçmemişlerdir), sen değil miydin? Şimdi bu hiç el ele tutuşmamış liseli
halleri neden? Bir de adama ilan-ı aşk ettin resmen, ay çok şapşiksin
gerçekten.
Anneye sarılan adamın çekiciliği ve Mert'e verdiği tarzsın oyu ile Yaman bu haftanın 3 yıldızını alıyor. Mira'nın Yaman'ı yavru kedi kıvamına getirme keyfi.
Tamam, artık her şeyi bırakıp
hepimizi dağıtan can alıcı kısma, Yaman’ın aşkına geldim. Yaman’ın ne kadar şirin
ve tatlı olacağı, daha evdeyken Mira’nın peşindeki kedi yavrusu hallerinden
belliydi. Sedef’le Mira’nın gittiği yere gitmek için instagram hafiyeliği bile
yapmış, tatlım. Tam da Sedef’le onu konuştukları sırada Mira’nın arkasına
yaklaştı Yaman. “Bir daha olmayacak” cümlesini takip eden 15 dakika, hepimizde yoğun
kalp çarpıntısı yarattı değil mi?
Yaman’ın af dilemelerine,
Mira’nın verdiği cevaplar yine sonuna kadar doğruydu. Yaman farkında olmasa
bile, Mira’nın peşinden koşmasına alışmış, onun her zaman kollarını açıp
kendisini bekleyen taraf olmasını kanıksamıştı. En başından beri aşklarının
yürüyeceği yollardaki taşları, elleriyle dizmişti Mira çünkü… Ne diyebiliriz
ki; Yaman Mira’ya en ağır sözleri ettiğinde bile, Mira hep aşkla baktı ona… Ben
bugüne kadar Yamira aşkına hep Mira’nın gözünden baktım. Belki kadın olmaktan,
belki de Mira’nın aşkına daha çok sahip çıktığına inandığımdan… Yaman’ın
gerekçelerini haklı buldum elbette, geçmişi hiç peşini bırakmadı, hiçbir zaman
kendini Mira gibi aşkın kollarına fütursuzca bırakamadı Yaman… Ama geçen bölüm,
Mira’ya inşaatta sarıldığı andan itibaren Yaman’ın kalbiyle de hissettim aşklarını…
O sarılmada, bana iliklerime kadar hissettirdi pes etmeyeceğini…
Bu hafta hangi sahneyi 687643 kere izleyeceğimizi hepimiz biliyoruz.
Pes etme, vazgeçme, erteleme…
Ben an itibariyle Yaman’ın aşkından bildiriyorum size… Yaman, Aşk Kırıntısı şarkısının her sözünü,
kalbimize sıcak korlar şeklinde atarken, Mira şarkının kendine düşen kısmıyla “ya
ya evet, kız haklı” hisleri yarattı. Ama Yaman öyle güzel bir aşık adamdı ki,
ne Mira’nın haklılığını, ne Yaman’ın geçmişinin adım atmayı zorlaştıran
prangalarını gördük, sadece bir güzel aşık adam ve nefesinin havalandırdığı
Mira’nın saçları... Gözlerinden aşkı,
pişmanlığı, samimiyeti akan, gülümsemesinin baştan çıkarıcılığıyla dağıtan
Yaman’ın, bunu kaç kez yaptığını saymaktan vazgeçtiğim andır artık bu… Ve MedCezir tarihinin en unutulmaz
sahneleridir kuşkusuz... Yaman’ın aşkının rüzgârı,
hepimizi savursa da, Mira’nın unutamadığı o anların haklılığı da bir gölge gibi
peşlerinde gidiyor. En ufak bir bocalamada Mira’nın gerçekleri, Yaman’ı alabora
eder diye korkmadım dersem yalan olur. Mira’nın hala bilmediği kısımları da
hesaba katarsak, Yaman’ın yaptıklarının affedilmeyecek yanı yok. Ama unutmak
değil, affetmek. Çünkü bir kadın affetse de genellikle hiç unutmaz.
Bize bunlarla gelin
Affettirme turlarında, yaptığı
besteyi vermek için Mira’nın sınıfına giren Yaman, bir kez daha şirinlik
seviyesinde pick yaptı. Orkun’la didişmeleri, Mira’ya söylediği “sana yakın
olmak için”lerle, aklı peşindeki belalarda olmadığında Yaman’ın nasıl biri
olacağını gördük. Keşke… Yaman’ın bestesini çalmak için sahnedeki piyanoya
koşan Mira bu kez kendiyle savaşan olmuştu. Yüreğiyle… Gözyaşlarıyla süren bu
savaşa Yaman bir kez daha elinde kocaman bir aşkla geldi.
“Gitme…
Bana bunu yapma…
Affet...
Elimde değil!
Çok pişmanım… Bırak sesim kalbine dokunsun…
Aramıza duvarlar örme ne olur…
Bu gerçekten şahane bir şeydi
ama… Bana yaşattığın o geceyi unutturacak bir müzik yok…
Gözlerinde gördüğüm o nefreti
hafızamdan silemem, kalbimin kırığını yok sayamam.. Olmaz… Senle ben artık biz
olamayız…
Yapamam, affedemem. Sen de ne olur artık karşıma çıkma. Konuştukça
içimdeki yarayı daha çok kanatıyorsun…
Yapma…”
Bazen her şeyi unutup, sadece teslim olmak gerek...
Bazen sözler biter… Hani o
ekran lafı var ya “geri dönülemez bir yola gireceksin” diye, işte o geri
dönülemez, çıkmaz yola girersin. İleri adım atmaya çalışsan gidecek yolun yok,
geri dönmeye kalksan olmaz… İşte o zaman kelimeleri, yolu, hatta zamanı ve mekânı,
her şeye bir yana bırakıp, bambaşka bir boyuta geçmenin vakti gelmiştir. O anda
vereceğin karar, o kadar belirleyicidir ki... Bir seçim yapman gerekir.
Yaptığın seçim; aşka teslim olmaksa artık kelimeleri bırakırsın, içindeki
ateşin dudaklarından onun dudaklarına akmasını seçersin. Yaman da bunu yaptı.
Aşk, kendini kaybetmektir biraz da...
“Aklım, mantığım, içim, ruhum
bana yok olmaz dedi, artık içim kaldırmaz” dediğin anda, kendini aşkın
kollarında bulursun, başka her şey silinir. Eğer aşksa yaşadığın, o zaman mantığının
sesine karşı koyar ve bırakırsın kendini... Umarım Mira da bunu yapar. Çünkü aşk;
hesaplanan, tartılan bir şey değildir hiçbir zaman... Bir ipte yürürsün çoğu
zaman, altında ağ yokken hem de ve dünyadaki hiçbir haz, hiçbir zenginlik, hiçbir
güvenli liman, o duyguyu yaşatamaz. Çünkü aşkın doğasıdır mantıksızlık. Çünkü
aşkın şanındadır tehlike... Çünkü aşkın kendisidir; o gözlerde, dudaklarda
kendini kaybetmek... Mira, bölümün son
saniyelerinde, aşkına teslim olmuş görünüyordu, umarım öyledir. Henüz olmasa
bile Yaman’ın vazgeçmeyeceğini, Mira’nın bir gün affedeceğini bekleyeceğiz. O
zamana kadar da pes etmemesini dilediğimiz Yaman’ın aşkının tadını çıkaracağız.