Kaçak Gelinler'i ne
kadar çok sevdiğimi her hafta dile getiriyorum zaten ama bu hafta
tekrar söylemek istiyorum. Çünkü; yayınlandığı saatler
boyunca ve bölüm sonunda yüzümde bir gülümsemeyle buluyorum
kendimi her seferinde. Diziyi izleme amacım da 'eğlenmek' olunca,
alan memnun satan memnun hesabı oluyor. Sevgimi bir kez daha dile
getirdiğime göre çok uzatmadan yoruma başlayayım. Yazacak çok
şey var çünkü. Unutacağım ve atladığım ayrıntıları
yorumda belirtirsiniz artık.
Dizi başlamadan
önce twitter kullanıcıları için verilen bölüm tagı
#HayallerGerçekOlsa olunca bir an fragmanda gösterilen öpüşme
sahnesinin hayal olmasından korkmadım değil. İzleyici olarak en
sevmediğim senarist huylarından biridir bu. Gösterir ama elletmez,
umutlanıp utandığınızla kalırsınız izlerken. Neyse ki bizim
sevgili senarist grubumuz bizlere acımış olmalı ki, haftalardır
beklediğimiz olay sonunda gerçekleşti. Evet, neden bahsettiğimi
siz de anladınız. İşte bu yüzden, yorumuma ŞebSel'den ve bu
sahneden başlamak istiyorum.
Sittin sene benden itiraf beklemeyin diyen Şebnem, isyanında çok haklı..
Geçen bölümün
sonunda Şebnem'in itirafının Selim'in değil de başka birinin
kulağına gideceğini yazmıştım zaten. Beklenen oldu ve o güzelim
itirafı, Mahmut görünümlü Kenan duydu. Hayaller Selim İnan,
gerçekler Mahmut repliğiyle Şebnem tam da bizim duygularımıza
tercüman oldu orada. Sahnenin devamı baya komikti ama Şebnem
nereden bilsin adamın hırsız olduğunu? Alnında yazmıyor ya.
Onun aklını Selim almış, varsa yoksa Selim ve onun Aydan'la
buluşmasını engellemek. Araba Şebnem'in umurunda mı? Şebnem'in
değil ama Selim'in baya umurundaymış. Arabalardan anlamam ama
Selim'in dediğine göre; sıfırını 65 bine alamadığımız için
bir yüz bini rahat gözden çıkarmak gerek. Eh ben olsam ben de o
adamların peşinden giderdim polisi beklemeden.
Peki Selim gider de,
Şebnem durur mu? Durmaz tabii. Onu yalnız bırakmak istememesinin
altında yatan neden çok güzelken neden sürekli Selim'i bir itme,
uzaklaştırma çabasında anlamıyorum gerçekten ben. Önceden
sevdiğini kendine bile itiraf edemediğinden böyle diyordum ama
şimdi böyle davranması bir garip geldi bana. Sürekli kendiyle
savaş halinde, papatya falları gibi seviyor sevmiyor tarzında
davranıyor. Orada adamlar tarafından kaçırılmışsınız ama
hala sen ben derdindesiniz ikiniz de. Karakter olarak birbirlerinin
aynası gibiler, sanırım onca anlaşamamazlığın sebebi bu. İki
inatçı keçi ve köprü hesabı.
Çok tatlı değiller mi yahu?
ŞebSel'e ara verip
bromancelerimden bahsetmezsem olmaz. Önder, son bölümlerde biraz
daha pasif bir karakter olmaya başlamıştı. Bir iki sahne hariç
neredeyse figüran kıvamındaydı. Özgür'le ikisinin sahnelerine
bayılan ben bunun eksikliğini çokça hissediyordum. Dedektif
Gadget, Sherlock Holmes gibi Amerikanvari ajan halleriyle
eksikliklerini çokça telafi ettiler. Devamı gelir umarım.
Güneş'te gitti acilinden bir kız lazım Önder'e, yazık.
Fırat Albayram' ı
ben ilk kez böyle bir komedi dizisinde izliyorum ama bundan sonra
sıkı takipçisiyim. İster Sertan Erkacan, ister Fırat Altunmeşe
olsun karşılıklı sahneleri çok iyi. Özgür-Önder forever ama.
Selim, sen hayırdır canım ya?
Kaçırılma
sahnelerini geçiyorum ama orada bir sahneden bahsetmezsem olmaz. Bir
burun kaşıma sahnesi nasıl bu kadar tatlı olabilir? 40 yıl
düşünsem aklıma gelmezdi böyle bir şey. Kimin aklına gelip
yazdıysa, kalemine sağlık. Parmak güreşleriyle, burun kaşıma
gibi ilginç sahneleriyle ortaya değişik ama bir o kadar güzel bir
çift çıkardınız ki bunun için kendi adıma teşekkürü bir
borç bilirim.
Dizide kısa versiyon, nette uzun versiyonu yayınlandı bu sahnenin. Bu uygulamaya bayıldım.
Gelelim en son
sahneye. 20 bölümdür beklediğimiz olay sonunda gerçekleşti.
Selim'in bir yerden sonra patlayacağını düşünüyordum ama bu
kadar dolduğunu hiç bilmiyordum. 20 bölümdür iyi sabretmiş.
Şebnem'in gelgitleri, sevmiyorum deyip etrafında pervane olması,
bir kıskanıp sonra sen kimsin demelerinden o kadar çok sıkılmış
ki, düş yakamdan demeye kadar vardırdı bu işi. Sakın yanlış
anlaşılmasın, Selim'e her ne kadar çok kızsam, önce o itiraf
etsin sevdiğini desem de Şebnem idare edilmesi çok zor bir kadın.
Ne şiş yansın, ne kebap deyip çocuğu maymun etti kaç haftadır.
Haklı isyanının sonucunun yukarıda eklediğim videodaki sonucu
getireceğini bilse, eminim bunu haftalar önce yapardı. Risk aldı
ve sonunda kazandı. Kendisini hem bu yüzden, hem de Aydan olayında
bu kadar net olduğu için tebrik ediyorum.
Sahneyi oynayan
Selin Şekerci ve Furkan Andıç'a da bir iki laf etmezsem olmaz
tabii. Selin'in Şebnem karakterine olan katkısı yadsınama bir
gerçekti hep ilk bölümlerden beri. Karakteri o kadar inandırıcı
oynuyor ki, insanlar onu Şebnem sanmaya başladılar bir süre
sonra. Furkan ona göre biraz daha pasif kalıyordu Selim karakteri
konusunda. Ama bu son sahnede Selin'den bile güzel bir performans
sahnelemiş. Sinirlenince çıkan damarları, ses tonu, sesinin
titremesi gerçekten müthişti. Kaçak Gelinler tarihindeki en iyi
performansı buydu bana göre. Ayrıca sinirlenince baya bir korkunç
oluyor, bilmem farkında mı?
Ayrıca geçen hafta
ŞebSel kavga sonucu aşk itirafı yapsın diyen benim de kalbimin ne
kadar temiz olduğu ortaya çıktı. Malum olmuşsa demek..
İkili olarak müthiş
uyum içinde oldukları bu sahne için ikisinin de emeğine sağlık.
Pankart 10 numara 5 yıldız ahaha.
Bu bölüm diğer
bir kavuşan çiftimiz de Müfit ve Seniha'ydı. Tüm aksiliklere
rağmen güzel ve hoş bir evlenme teklifi oldu. Kızların dediği
gibi 'öğretilmiş romantiklik' tarzında bir evlenme teklifi oldu
diye düşünürken, aldatılma olayı ve pankartın yanlış
yazılmasıyla işler değişti. Yakın zamanda güzel bir düğün
görürüz artık dizide gelin ve damadın kaçmadığı.
Kâinat'ın
ailesinin gitmesine sevindim. Bu tarz bir işte fazla düz bir
karakterdi hepsi. Müfit ve Seniha büyükler ve aile kontenjanına
yeter de artar bile. Darısı Ege'nin başına.
Sonunda beklenilenin
gerçekleştiği ve gelecek bölümün fragmanına bakılırsa daha
çok güzel sahneler izleyeceğimiz bir bölümün daha geride
bıraktık. Bölümde emeği geçen herkesin emeğine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere.
Kitapkurdu
Kaçak Gelinler 22. Bölüm Fragmanı;