İyi ki doğdun Mehmet Cevher. İyi ki doğdun minik mucize. İyi
ki doğdun; iyi ki anneni iyileştirdin, babanı olgunlaştırdın. Cevher ailesine
bir güneş gibi doğdun. Sen geldin, güzellikler saçtın her yana. Ve aşk seninle
doğdu Memo! Sen olmasan Hülya ve Kerim yan yana gelemezdi, HülKer olmazdı.
Aşka, anneliğe, dostluğa, kardeşliğe, sevgiye...
Hülya’nın yoksunluklarla örülü çocukluğuna bir sihirli
değnek gibi dokundun Mehmet. Hülya değişti, değiştikçe çevresini de değiştirdi.
Hülya Cevher, dokunduğu her yeri mucize olarak sayabilen bir kadın. Kalbi kocaman.
Kalbi, rengarenk balonlarla neşe dolacak kadar güzel. Düğme, senin bu annen var ya, ufacık şeylerden mutlu olabilen bir kadın. Sen de gelince mutluluğu nasıl da katlanır, düşün bakalım.
Burcu Biricik'le Sibel Melek Arat'ı yan yana izlemeye doyamıyorum.
Hülya’nın kalbi neşeyle dolsa da bir köşesinde kırgınlıklar,
pişmanlıklar ve korkular yatıyor. Korkularıyla arasına sağlam bir duvar ören
Hülya, belki de Düğme’nin mucizesiyle korkularını yenecek. Korkularını
yenmesinin tek bir yolu var, o eşikten geçmek. Fakat Hülya, o kapının kolunu
tutacak güce sahip değil henüz. Biraz geçmişinin yaralarıyla, biraz Düğme’nin
verdiği cesaretle tutacak o kolu elbet. Ve yüzleşecek.
Hem aşık, hem de sakar olmak. ^^
Bu yüzleşme sadece Hülya’yı değil, Kerim’le Mehmet’i de
etkileyecek. Ve elbette minik Düğme’yi de. Kerim, Hülya’ya bile bile zarar
vermez. Ama ya bilmeden bir şeyler söylerse? Ya yaralarına dokunursa Hülya’nın?
Görünen köy, dokunacağını gösteriyor. Şimdi bir de Hülya’nın üzerine yapılan ev
var. İyi bir Hayat Şarkısı izleyicisi bilir ki, o ev boşuna ortaya çıkmadı.
Gönlüm bu zorluğu birlikte aşmalarından yana, bunun için de Kerim’in bir
şeylerden haberdar olması lazım tabii.
Bayram Bey'den torununa ağırlığınca altın. Annesine ev, babasına çeyrek altın. Bakıcısı unutulur mu hiç? Unutulmaz.
Cevher Ailesi’nde doğum günü sevincine de ortak olduk.
Aslında biraz da buruktu ortam. Ceren’e çok üzülüyorum, Ceren’i
umursamamalarına daha çok. Zaten annesi ayrı telden, babası ayrı telden çalıyor
şu çocuğa biraz daha hassas davransanız keşke. Bunu yapabilecek incelikte
insanlarsınız, çocuk delirsin diye mi bekliyorsunuz anlamıyorum.
Hülya’nın dışarıya çıkarken “Ceren’i de alalım.” demesi çok
güzeldi mesela. Hülya ve Kerim zaman zaman dış güçlere maruz kalsalar dahi
mutluluklarını koruyabiliyorlar. Kavgaları bile güzel. Monotonluksa monotonluk,
hangimizin hayatı monoton değil ki?
Kerim’in Burçin’le tanışması da tam zamanına denk geldi.
Kerim, dışarıdan cool görünse de içinde bir Bayram Cevher yattığının
farkındayız. Ve gitgide babasına benzediğinin de. Rahatsız mıyım? Hayır. Bayram
Cevher güzel insan.
Arda'yı okutayım da CEO yapayım en iyisi, Hüseyin istifa etmeye gelmiş herhalde.
Hayat Şarkısı, zaaflarıyla beraber sevdirdi karakterlerini.
Bayram Cevher’i de zaaflarıyla sevdik; önce bey oldu, sonra baba. Ve her
seferinde ayrı bir tatla gösterdi babalığını. Arda, tüm zıpırlığına rağmen
güzel kalpli bir çocuk. Elinden tutsan, başını okşasan, gözlerinin içi
gülüverecek. Bayram Baba, ona da babalık yapıp okutacak ya onu, bende bir
bayram havası. “Yeterince yüklenirsen başarının kapıları gevşektir, hemen
açılıverir önünde." Bir Bayram Cevher nasihatı geldi Arda’ya. Haydi canım
Arda, yüklen kapılara.
Ortalık yangın yeriyken en çok Bade kızın canı acıyor.
Bayram Bey’in olanca güzelliğinin arasında unuttuğu bir şey
var ama. Keşke artık onun da farkına varsa. Bade, olanları anlamadığından
değil, herkesten iyi anladığından ağladı Bayram Bey. Kızının yüzü gülse de,
kalbinin derinliklerinde eksiklikler gizli. Herkesin elinden tutuyorsun ya,
kızınla da biraz ilgilensen.
Yazı devam ediyor...