Ah Cem… Özdemirler için yokluğu dertti. Varlığı hem
Civanlar’a hem de Özdemirler’e dert oldu, oluyor, olacak. Ama Sarp’ı sürekli
yakın markajında tutmasından dönüşünün muhteşem olacağını anlamalıydık. Bu
kadar süre aksiyona geçmemesinin bir nedeni olmalıydı. Evin satışa çıktığı
müzayedede Cem’in de oyuna dahil olmasından tuhaf bir zevk almıştım. Lütfü ile
kurduğu yakın ilişkiler, Yasemin’e yakınlaşma çabaları ve “yüksek sesle” olan
itirafı. Tamam dedim, orijinal bir sayko olarak Cem de aramızda artık. Ama
Cem’ciğim, her bölüm çıtayı daha da yükseğe, en yükseğe dikiyor. Müzayedeyi
iptal ettirmesi ve evi Özdemirler’e bırakmasını sevdim. Taa ki anası duyana
kadar.
Cem, görüyor ve arttırıyor!
Cem’in annesi Bahar’ı en baştan beri sevemedim. Neden?
Çünkü tokat! Başkası senin evladına tokat atsa hoşuna gider mi Bahar Hanım
Teyzeeee! Ama pardon ya, sen daha kendi oğlunun hislerine, düşüncelerine de değer
vermiyordun değil mi? Cem’in evi aldığı ortaya çıkınca oğlunu kredi kartlarıyla
mı elinde tutacaktın. (Burada Yaşar Usta’ya bağlayacağım, tutmayın kolumdan!)
Gerçekten hislerin para pul ile hesaplanmasından hoşlanmıyorum, herkes gibi.
Ona gidersen şunu unut, buna böyle davranırsan bunu asla kazanamazsın. Sonra
insanlar neden cinnet getiriyor diye soruyorlar. Bundan tabii ki, başka neden
olacak.
Alkolün faydasını mı desem, bardak doluyordu taşma
vakti geldi mi desem, bilemedim ama Cem, dengeleri yıktı, attı. (Kamu spotu:
Alkol dostumuz değildir.) Resmen tarih yazıyor ve ben hayretle izliyorum. Yürek
yemiş bu çocuk, yürrrek. Ne çabuk Cem’e inanıyorsun dediğinizi duyar gibiyim.
Yani, bazen, arada sırada da olsa geçmişin üstüne anason kokulu süngerlerini
çekmek gerektiğini düşünüyorum. Geçmiş geçmişte kalacak ki biz de önümüzdeki
maceralara bakalım. Eğer Cem, Bahar’a çektiği restte cidden samimiyse,
Yasemin’i dosdoğru seviyorsa, canımı yesin. Gözünü karartan karakteri
seviyorum. Ama işin goygoyundaysa valla hiç uğraştırmasın beni. Zaten ortalık
karışık. Konuyla ilgili süper gelişmiş grafik çalışmamı aşağı bırakıyorum.
Yazımı okuyabiliyor musunuz?
Gördüğünüz gibi artık iki çiçeğinde kafasında iki
erkek var. Her ikisi için de bu erkeklerden biri Sarp. Sarp eskiden Gül’e;
şimdi ise Yasemin’e yanık. Cem, Yasemin’e; Yasemin de Sarp’a yürüyor. Sarp ile
Gül arada kesişiyor. Gül, Kemal’i seviyor. Ama Kemal’e Sarp ile aralarında bir
şey olduğunu söyledi. Kemal, Gül’ün hislerinden eminken, en zarif haliyle
Seçil’e kapıyı gösterdi. Seçil gitti ama Gül de gitti. Sarp, ne Kemal’i ne de
Cem’i seviyor. O halde Cem ile Kemal ortak olup Sarp’ın karizmasını çizebilir.
Çünkü düşmanımın düşmanı dostumdur. İşler bu kadar düğümken Cem’in
Özdemirler’in (eski evindeki) tüm şovunun fare yüzünden bitmesine ne
diyorsunuz? Bana kalırsa Yasemin, Cem’den nasıl kurtulacağım diye çok düşünmesin,
fare beslesin. Hani şu küçük hamsterlar var ya. Onlar çok ponçik oluyorlar. Madem
Cem tiksiniyormuş, öyle yapsın. Cem, yanına yaklaşamaz.
Yazı devam ediyor...