“Sar beni, aşkının ateşiyle sarmala… Öyle bir sar ki,
sevginle ısınayım. Öyle bir sar ki, yaralarımdan arınayım. Sar beni Kerim, beni
bir daha tek başıma bırakma.”
“Sev beni, kalbinde bana yer aç… Öyle bir sev ki, aşkınla
büyüyeyim. Öyle bir sev ki, kendimi bulayım gözlerinde. Sev beni Hülya, beni
bir daha tek başıma bırakma.”
Sevdiğini ılık süt ve çiçeklerle uyandıran Kerim. <3
Kerim’in onu sevmesi Hülya için bir mucizeydi, Mehmet’in annesi olması da. Fakat şimdi mucizelerin en büyüğünü yaşıyor Hülya; canından
can Mehmet’i abi oluyor. Şaşkınlığıyla, heyecanıyla, ultrason fotoğrafını seven
parmaklarıyla, gülen gözleriyle her bir zerresine kadar mutluluğu hak ediyor
Hülya. Daha kanayacak çok yarası olsa da, bu mucize ona öyle iyi geldi ki.
Derin bir nefes aldı sanki, biraz güç topladı.
Birlikte yaşlanalım mı tatlı kız?
Karadere… Anıların dili olsa da konuşsa. Hülya ve Kerim’in
ilk defa birbirlerinden kaçamadığı yer. Hülya’nın Cem’den sonra ilk defa birine
güvendiği yer, Kerim’in kendini bulduğu yer. Ve şimdi HülKer’in bir mucizeyi
paylaştığı yer oldu Karadere. Bir zaman sonra bebeklerinin koşturup oynadığı
yer olur mu? Neden olmasın.
Ne kadar gerçek, ne kadar güzelsiniz...
Bebekleri olacağını duyar duymaz ayağa fırlayıp, “Bir kız
çocuğu istiyorum.” diyen Kerim Cevher sen ne güzel adamsın. Tazecik sütlerle,
yumurtalarla besleyecektin sevdiklerini ama ne yaparsın hamilelik de zor iş.
Hülya, hamileliğinin pek de kolay geçmeyeceğinin sinyallerini verdi. Ee Hülya
Cevher’den de başka bir şey beklemiyorduk, değil mi?
Cem Karcı'nın tablo gibi öpüşme sahnesi çekmesi. ^^
"Senin olmadığın bir hayatta damla damla kururum
ben." diyen Kerim’in sevgisi daha ne kadar gerçek olabilir? Adam iliklerine
kadar, saçlarının lülesine kadar seviyor. Hem de öyle güzel seviyor ki, içi
içine sığmıyor. Kız çocuğu istemesi üzerine, “Ayarlayabilir misin?”
diyebildiği çılgın bir kadını seviyor Kerim. Belki de Hülya’yı en çok bu yüzden
seviyor.
Şimdi bu fotoğrafta dört kişi mi var yani? :)
Hülya ve Mehmet’i görünce “Ben de kızımla sohbet edeceğim.”
diyecek kadar da hazır yeniden baba olmaya.
Hülya ve Kerim’in hamilelik sürecini izlemeyi de sabırsızlıkla
bekliyorum. Çünkü Hülya değil, HülKer hamile. ^^
Sürekli bir yoklama hali...
Hamilelik, özel bir durum. Hem fiziken, hem ruhen. Ama Hülya
için bin kat daha özel bu yaşadıkları. Hastanede yine Hülya'ya özgü bir şekilde
sıyrılıp dışarıya attı kendini ama elbette bu mesele burada kapanmayacaktı.
Zeynep, kendince çok haklı. Ama ona birazdan geleceğim.
Hülya, Nilay’dan doğruyu öğrenebilecek mi? Yoksa birlikte biraz daha çırpınacak mıyız bilemiyorum. Ama Hülya’nın yükü çok ağır, onu
biliyorum. Melek, belki kendince iyi bir şey yaptığını düşünüyor ama bu yaptığı
fedakarlık değil. Melek, küçüklüğünden beri fedakarlık etmiş hayatından,
Hülya’ya anne olmuş. Ama fedakarlık yapa yapa kalbini de kurutmuş.
Hülya, “Ama benden de geriye hiçbir şey kalmadı.” derken
dönüp de kardeşinden eksilttiklerine bakmalıydı Melek. İşte o zaman
fedakarlıktan bahsedebilirdi. Melek, ‘annecilik’ oynamaya o kadar alışmıştı ki,
kendisine yeni bir bebek bulmuş oldu Hülya'nın bebeği sayesinde. Çünkü Hülya, kozasından çıkmış,
kendi yolunu bulmuştu çoktan; Melek'in annelik yapacağı bir Hülya'sı yoktu artık.
Melek için de üzülüyorum. Çünkü bu durum çevresine zarar
verdiği kadar kendine de zarar veriyor. Bahar meselesi ortaya çıksa ve Melek de
bir yandan acı çekip bir yandan kendi yoluna baksa. Çünkü normal değil bu yaşattıkları...
Yazı devam ediyor...