Sanırım yavaş yavaş The Vampire Diaries temposuna ısınmaya
başlıyorum. Onca olaya rağmen sakin bir bölümdü diyebiliriz. Geçen hafta
bahsettiğimiz gibi Damon bütün bölüm boyunca Elena’nın peşinden koştu durdu.
Aslında kimi zaman farkında olarak, kimi zaman farkında olmayarak 6 senedir
aynı şeyi yapıyor.
Enzo, Matt ve Stefan
neredeyse bütün bölüm boyunca Tripp’le uğraştılar. Meğer Tripp’in konuşmaya bu
denli direnmesinin sebebi, ekibiyle kurdukları acil durum planıymış. İşe yaradı.
Tripp’in adamları Caroline’nin annesini kaçırınca takas durumuna geçildi.
Aslında her şey olağan gidiyordu ama Enzo herkese bir sürpriz hazırlamış.
Enzo’yu sevmeye başladığım andı diyebilirim. Hoş, çok Damon vari bir hareketti
ama olsun. Tripp kendisi bile farketmeden vampir olmuş ve Mystic Falls sınırını
geçer geçmez ölmeye başladı. Son iki bölümde gördüğüm Tripp dahi gözümde ölümü
haketmişti. Kim bilir öncesinde ne haltlar yedi. Ayrıca Enzo’nun gözlem yeteneğini
de çok sevdim. İki dakikada çözdü Caroline’nin Stefan’a olan aşkını. Saygı
duymadım desem yalan olur.
Cadı madı ama iyi kız aslında..
Bonnie ve yanındaki oğlan doğal olarak bütün bölüm boyunca
1994’den kurtulmaya çalıştılar. Aslında fena yıllar değildi. Hani ölümsüz olsan
takıl oralarda. Anladığım kadarıyla yanındaki oğlan gerçekten kötü biri. Öyle
ki Bonnie günümüze dönememek pahasına oğlanı orada tutmayı seçti. Tabi yine de
ayıcığını ve büyüsünü yollayıp bir şekilde oraya kamyonla adam yığmaya da
çalışmadı değil. Doğrusu oğlana hak vermiyor değilim. Ayrıca anlamadığım şey ki
biri beni aydınlatsın; Bu çocuk vampir mi? Nasıl ölümsüz oluyor? Ayrıca bu
çocuk saykoysa ve insanları öldürüyorsa 94’dekileri de öldürebilir. 1994
yılında yaşayanların canı can değil mi? Gerçi etrafta dikkatimi çeken insan da
olmadı ama herhalde şu pek anlamadığım araf durumlarıyla ilgili olsa gerek.
Bonnie’nin oyuncak ayı mesajını da Damon aldı. Artık ne yapar bilemiyorum...
Alaric ise, hem tekrar insan olmanın keyfini çıkarttı hem de
çapkınlık turları attı. İnsan olmanın keyfini anlayabilmiş değilim. Şahsen
bunca yıldır insanım ve hiç keyifli bir durum değil. Bence Alaric, durumunun
geçici olduğunu, önünde sonunda başına yine saçma sapan bir şey gelip ne bilim kurt adam falan olabileceğini bildiği için insan olmaktan keyif alıyor.
Bunu anlayabilirim bak... Bu arada güçlerini bırakmış cadıya aranızda
ısınabilen var mı sahiden? Ne zaman maskesi düşecek çok merak ediyorum.
Karakterlere de söylemek istediğim iki çift lafım var
elbet...
Damon! Dizide gördüğüm en mantıklı adamsın ama bir o kadar
da kendine karşı acımasızsın. Kendinde affedemediğin yan neresi bilmiyorum.
Benim izlediğim dönemlerde de bunu bulamamıştım ama artık affet. Yoksa tembel
görünmekten mi korkuyorsun? Zira +1 gecelik çabalamanın sonucunda dönüp gitmen
aslına bakarsan tam bir tembel işi. Elena’ya anlattığın bütün o “Sonsuza dek
acını yaşardım.” lafları da hikaye oluyor bu durumda...
Lütfen sever misin artık beni!..
Stefan! Caroline’ye resmen işkence ediyorsun. Hafız niyetin
ciddi değilse kapama dükkanın önünü. Çünkü dükkanın önünden her geçtiğin an bu
kızın kafası allak bullak oluyor. Açıkçası şu an ortadan kaybolsan Caroline
dışında hiçkimse seni özlemez. Caroline de bir süre sonra unutur. Damon zaten
günün birinde çıkıp geleceğini bilir. Hayli gereksizsin şu an farkında mısın?
Caroline! Gönül bu bacım işte, ota da boka da... Damon’dan
nefret etmenin sebebi en ufak bir karşılık dahi görememen. Tamam bir elma
hikayesi var ama aşık insana bunu anlatamazsın. Ben seni anlıyorum. Bu arada
Stefan’ın yüzüne saydırış şeklinle, yengeç burcu olduğunu düşünmeye başladım.
Yanılıyor muyum?
Elena! Eski Damon’u hatırlayamıyorsun ama yenisine sıfırdan
aşık olacaksın diye korkmuyor değilim. Tüm o alaycı konuşmalar, çişi gelmiş de
çaktırmamaya çalışıyormuş gibi hafif hafif sallanmalar, mavi gözler falan aman
diyim bak. Sonra Damon bundan da bir mana çıkartır yine gider.
Matt! Bu saflıkla nasıl hayatta kaldığını her geçen bölüm
biraz daha fazla anlayamıyorum. BBG evinde her hafta sonuncu gelen, kimsenin
rakip görmediği için elemeye kalkmadığı etkisiz yarışmacı gibisin. Hala
sanıyorsun ki bir iyi taraf var, bir de taraf kötü var. Hayat gridir Matt! Yani
herkes hem kötüdür, hem iyidir. Saf kötü ve saf iyi çok az bulunur. Tripp
kötülük yapıyor diye karşı tarafa geçtin, karşı taraf Tripp’e daha fenasını
yaptı. Senden başka da şaşıran olmadı. Büyü artık!
Enzo! Geçen bölüm de karşılaşmıştık ama tanışmak bu sefere
kaldı. Sanırım dizinin pek de iyilerinden değilsin. Yine de sevdim ben seni.
Tespitlere devam...
Hangisinin omuzları daha geniş?
Liam! Seni izlerken artık üzülmeye başladım. Yok, doğru
kelime bu değil. Acımaya başladım... Düşmüşsün bir Elena’nın peşine gözün
hiçbir şeyi görmüyor. Elena her ne kadar yüzüne gülse de, öpmene izin verse de,
yürüken birden sana dönüp gülümsese de ve en önemlisi hayatının aşkını unutsa
da kızın gözlerini görmüyor musun? Gözleri bas bas bağırıyor “Ben başka bir
adama aitim.” diye. Sana bu kurları yaparken ve Damon için “Sevmiyorum, o bir
yabancı.” derken dahi partinin ortasında ‘sevmediği’ adam için seni dımdızlak
bıraktı. Erkeklerin hayatının çoğu başkasına ait kadınların peşinde koşmakla
geçer. Sen de kotanı dolduruyorsun belli ki...