Geçen hafta Ali Yusuf’un karakola getirilmesiyle
kapatmıştık. Yerli diziler için ilginç bir bölüm sonuydu. Tüm hafta boyunca “ay
kahramanımıza ne olacak?!” telaşından ziyade “şu kıza haddini bildirse de bir
keyiflensem” bekleyişi hakimdi. Belki çok farkına varılmadı ama daha ilk
haftadan cesur bir hamleydi. Senaryo ekibini tebrik etmek gerek.
Yüzleşmeyle başladık... Aslıhan suçlamasını tekrarladı ve
Ali Yusuf yalnız görüşmek istedi. Görüşmenin sonunda Ali Yusuf tekrar
dışarıdaydı. Tabi ki özgürlüğünü kutlama gibi lüks ona çok uzak. Sado’nun
isteğiyle tekrar işe koyuldu. Bu seferki vaka karısını döven muhtemelen ünlü
bir futbolcu. Ali Yusuf’un durumu anladığı anda “karısını döven adama” yardım
etmek istememesi kadına şiddetin ayyuka çıktığı günümüzde güzel bir mesajdı.
Şu gözlüklerden bir tane de sen mi alsan Sado?
Sado yine altından girdi üstünden çıktı, kız kardeşinden
bahsetti ve hem indirdiği mafya babasının hesabını kapatı hem de Ali Yusuf’u
kadını tedavi etmeye ikna etti. Sado’nun aslında birini ikna etmek için iki çift lafı
yeter. Fakat Ali Yusuf’dan bir türlü emin olamıyor ve lafı uzatmasının, ikna
için fazla fazla çabalamasının tek açıklaması da kendini Ali Yusuf’un yoldan
çıkmayacağına ikna etmek.
Saliha ise her zamanki meydan okuyan sözleri olmasa da
tavrıyla çalışma odasından gürültüsü gelen babasının karşısına geçti. Konu bu
sefer de taşeron işçiler... Belli ki Günahkar çeşitli sorunlara dili yettiğince
değinecek. “Etliye sütlüye karışmayayım sadece birbirimize bağıralım”
dizilerinden olmayacak.
Saliha kadrolaşmanın gerekliliğini anlatmaya çalışsa da
Fikret Bey’den ültimatomu yedi. “Oğlum da var, karım da var tek alternatif sen
değilsin!” dedi. Kapı arkasından Aslıhan bunu duyar da zevkten 16 köşe olmaz mı?
Saliha sekiz yıl önce de bir gece vakti Aslıhan evlerine geldiğinde ültimatom
yemişti. O zaman da aslında konu paraydı, şimdi de para. Fikret Bey’in parasına
dokunmasan iyi adam aslında. Sadece fazla mutsuz görünüyor.
Keyfi yerine gelen Aslıhan bu sefer avucuna almak için
değil, kaybetmeye başlamış Saliha’yı keyifle izlemek için yanına gitti. Saliha
yine koz vermedi ve konuyu karakoldaki yüzleşmeye çevirdi. Bu noktadan sonra
tamamen bir Aslıhan şovu vardı. Öyle bir senaryo yazdı ki Saliha bile dondu
kaldı. Tam bu noktada bitirseydi sorun yoktu ama sonrasında uyuşturucu
sabıkasıyla tehdit edip her an ipini çekeceğini söylemesi, “sen benim dişime
göre değilsin” demesi cesaret değil aptallıktı.
Aslıhan aşağılama zevkini tatmak için tüm kartlarını açmayı
tercih etti. Saliha artık Aslıhan için her zamankinden daha tehlikeli. Aslıhan’ın
da zayıf noktası bu. Sonuç odaklı değil. Mızrağı son kez sokmadan düşmanının mezarının
üstünde zafer dansları ediyor. Aklıma Game of Thrones’deki Oberyn Martell ile
Mountain karşılaşması gelmedi desem yalan olur.
Sabah olduğunda şehrin iki farklı noktasında iki kişi aynı
şeyi yapmak için hazırlanıyordu. Biri, diğerinden habersizdi ama haberi olan
belli ki planı önceden kurmuş. Ali Yusuf, Saliha hakkında genel bir fikir elde edecek
kadar araştırma yapmış. Belki de gogıllamıştır ama işe yaramış. Ormanlık bir
arazide motoruyla düştü Saliha’nın peşine. Saliha’nın karakteri gereği altta
kalması mümkün değildi ve o noktadan sonra bize görsel bir keyif kaldı.
Gerçekten güzel sahnelerdi. Ta ki Saliha’nın uçurumun kenarında o şekilde
tutunduğu ana kadar.
Kimse düşmedi ki ip var orda ip
Aslında nasıl olduğuna takmadım ama Ali Yusuf uçurumun kenarındaki
insana yardım kolu bilek güreşi yaparmış gibi uzatılmaz kardeşim. Saliha 50
kilo ya vardır ya yoktur. İki elinle tutsan çekmekle kalmaz bir de tutar arkaya
atarsın. Yine de Saliha’nın kurtarılması ve Ali Yusuf’un kolye için yaralanması
güzel düşünülmüş bir sahneydi. Mesela fragmana bakıp Ali Yusuf’dan kadınları
etkileme taktikleri bekleyen ben tüyoyu direkt aldım. Bir kadını etkilemek
istiyorsan onunla soluk soluğa kalacaksın. Tabi ben uçurum kenarlarında dolaşmam
ama koşuya çıkabilirim en azından.
İlk sahnelerde biraz gördüğümüz ve çok etkili bir karakter
olmayacağını düşündüğüm avukat bey konusunda yanılmışım. Benden önce uyanan
olduysa helal olsun diyorum. Meğer Saliha, Aslıhan’a şantaj yapan adamı
araştırması için birini görevlendirmiş bile. Avukat da herifi bülbül gibi
öttürdü. Konuşturmasına hayran kalmadım. Fakat o, zengin bir ailenin yanında
fakir bir çocuk olarak büyümüş olmanın ve tırnaklarıyla kazıyarak avukat olup
hala o zengin aileye hizmet etmenin ve yemeğini hala alt katta mutfakta yemenin
getirdiği kompleksi yansıtması inanılmazdı. Karşısındaki insan ondan daha alt
kademedeydi ve avukat konuşurken yüzüne bile bakmıyordu. Hep açlığını çektiği o
üstün olma duygusunu bir anlık tadıyor olmanın verdiği inanılmaz keyfi yüzünden
okumamak imkansızdı.
Avukat, adamı konuştururken Saliha her şeyden habersiz
hastanede bekliyordu. Neyse ki Ali Yusuf’un önemli bir şeyi yoktu. Saliha, Asli
Yusuf’un ‘kaba’ tespitini haklı çıkarırcasına aldığı teşekkür minvalindeki
hediyeyi bile hemşireyle yolladı. Tabi bunu yaparak Ali Yusuf’a bir kez daha
buluşma fırsatı verdiğinden habersizdi. Avukata öten adam da şirket girişinde
hiçbir bağlantıya ulaşamadığını söyleyince Saliha oradan da eli boş dönmüş
oldu. Saliha’ya kızgın kor diyordum ama beni hayal kırıklığına uğratmaya
başladı.
Saliha ne kadar formsuzsa Aslıhan o kadar formdaydı. Fikret
Bey’in kızına söylediği sözlerden de cesaret alarak işe giderlerken onu nihayet
evliliğe ikna etti. Aslıhan gollere doymuyor bu bölüm. O andaki Avukat’ın yüz
halinden artık hepimiz anladık ki Aslıhan’a aşık. Herkes Aslıhan’ı seviyor
maşallah.
Tüm bunlar olurken futbolcu, eşini yine dövmüş. Yine
gittiler tedaviye ki Ali Yusuf kadının hamile olduğunu öğrendi. Doğal olarak
zorla da olsa, Sado’nun araya girmesiyle ambulans getirttiler. Valla gelecekte
Ban Ki-moon’dan sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine adayım Kara
Sado! Kıbrıs’dan, Filistin’e kadar pek çok konuda denemek lazım adamı. “Bak
şimdi İsrail, senin ayarın yok. Filistinliler de burada yaşacak...”
Bu araba kaç basıyo? Çok yakıyo mu? Vergisi ne kadar? Hı?
Ali Yusuf hamile kadınla birlikte hastaneye gidip onu
beklemek istese de kader onu başka yere çağırıyordu. Saliha ile karşılaşmaya...
Saliha o sokakta arabasından inerken Afrika steplerine ilk kez ayak basmış taze
belgeselci gibi meraklı ve heyecanlıydı. İkisi de aslanı güzel bir şey sanıyor.
Güzel olmasına güzel de aslan avcıdır, sen av. Yerler tatlım seni orada...
Saliha bu sefer öncekilerden farklıydı. Gardı daha da düşmüştü.
Açıklamaya çalıştı, “ben teşekkür etmek için..” dedi ama Ali Yusuf’dan gerekli
cevabı aldı. Ali Yusuf arabaya binerken Saliha öylece kalakalmıştı ama bu
aldığı cevabın etkisinden çok “nasıl direneceğim bu adama?” çaresizliğiydi. Tam
bu noktada yetkili abiye de seslenmek istiyorum. Belki de sinema tarihinin
yıpranmamış ve asla yıpranmayacak en güzel klişelerinden biridir ellerin rast
gele üst üste gelmesi. Ali Yusuf kapıyı açmış, Saliha kapıyı tutmak için
davranmış, o eller nasıl üst üste gelmez? Sırf elleri üst üste getirmediniz
diye yazı fazladan bir paragraf daha uzadı sizin yüzünüzden.
Aslıhan attığı gollere ara vererek biraz da çalışmaya karar
vermiş. İş yemeğindeydi ama bir sözleşmeyi unutmuş. Avukat götürdü ve yemek
dönüşü onunla eve dönecekken Aslıhan’ın canı yine gol atmak istedi. Avukat
bildikleriyle sorun çıkartabilirdi. Aslıhan, Avukat’ın ona olan aşkının gayet
farkındaydı. Nasıl olmasın ki, yüzleşirlerken bile Avukat öyle savunmasız
bakıyordu ki Aslıhan’a ancak aşık bir erkek böyle bakabilir. Yusuf, “ben seni
kendimden çok sevdim” demişti ya, Avukat’ın aşkı da hiç yabana atılacak gibi
değil.
Memlekette girişimci olsa şuraya bi çay ocağı açar ama nerde...
Hiç beklemediğim şekilde Avukat’a bütün geçmişini kısaca
anlatmaya başladı Aslıhan. Avukat öyle masum dinliyordu ki sabahki gülümseyerek
adam öttüren Avukat’dan eser yoktu. Kedi yavrusuna döndü adam. Anlattıkları aslında
avukatın hayallerinin yıkıldığı andı. İstediği her şeye sahip bir kadına ne
vaad edebilirsin ki? Avukatı bitirdi ama ona şovalyesi olarak yanında durma şerefini
sundu. Bu kadar aşık bir adamın seçme şansı dahi yok. Bu kadın çok tehlikeli...
Hiçbir plan mükemmel işlemez ve buna sebep olarak hep Allah’ı
gösteririz. Halbuki hiç de öyle değil. Eve geldiklerinde Avukat biraz daha
toparlamıştı ve gereken soruyu sordu “bana nasıl bu kadar güveniyorsun?”
Cevabını hepimiz biliyoruz ama cevabın sonundaki o öpücük yok mu? Ölümcül bir
hataydı. O ana kadar bir sanatçı edası ve becerisiyle yürüttüğü plana müthiş
bir darbe vurdu. Öpücüğü Ali Yusuf’un görmesi önemsiz. Ne olacak ki? En fazla
biraz daha sinir olur. Fakat dokunmanın tadını alan Avukat o öpücükle kalmak
istemez. Hep daha fazlasını isteyecektir. Kendimden biliyorum. Biz erkekler
öyleyizdir.
Kara haber tez duyulur demişler. Hastaneye kaldırılan kadın
çocuğunu kaybetmiş. Bunu duyan Ali Yusuf durur mu? Soluğu futbolcunun evinde
aldı. İçeri girdi ve “birazdan canın çok yanacak” dedi. Adamı eşşek sudan
gelene kadar sopayla dövdü. Yağlarım erimedi desem yalan olur. Anladık ki artık
hemen her bölüm bir tane “birazdan canın çok yanacak” anı olacak. Hepsini
merakla bekleyeceğim.
Ela nerede yahu derken Sado sağolsun sayesinde yüzünü
gördük. Sonrasında Sado’dan aldığı paralarla ilk işi Halil’e bağlama almak
olmuş. Aslında geçen bölüm de
birbirlerine yakıştırmıştım ama zamanla çıkar herhalde demiştim. Senaryo ekibi
beni bekletmeye kıyamamış daha ikinci bölümden öpücüğü dudaklara kondurmuş. Pek
de güzel olmuş. Bu kadar mutsuzluğun ortasında bıcır bıcır bir aşk içimizi açar
en azından.
Öpücüğün de etkisiyle olacak Ali Yusuf akşam için
sözleşmelerine rağmen öğle yemeği için soluğu şirkette almış bile. Öğle yemeği
için aşağı indiklerinde önce Fikret Bey ve Avukatla karşılaşıp masalarına
oturdular. Hemen ardından Aslıhan da masalarına eklendi. Masaya bak! Fikret Bey
hemen sorguya başladı. Ali Yusuf’un verdiği cevaplar hoşuna gitmedi ki hemen
hiçbir kız babasının da hoşuna gitmez. Ah Saliha ah... Sen daha burcunu bile
bilmediğin adamı babanla aynı masaya oturt sonra kalkalım da kalkalım. Suratına
suyu yedi tabi. Rezilliğin bini, bir para... Fikret bey ileri gitti diyebiliriz
ama bu ilk ileri gidişi değil. Saliha’ya karşı anlayamadığım bir öfkesi var.
Çıkar kokusu...
Aslıhan lafı koydum diye çok üzülmüş müdür acaba? Demese miydim öyle..
Masadaki herkes kalktıktan sonra Aslıhan, Ali Yusuf’u
asansörde yakaladı. Hani yukarıda kartları açık oynama hatasından bahsetmiştim
ya bu sefer aynı hataya Ali Yusuf düştü. Aslıhan’ın zarfını öyle güzel yutup
tüm niyetini açıkça ortaya döktü. Aslıhan’ı tedirgin ettiğini sandı. Aslıhan’ın
duruşu da onu gösterebilir ama benim tanıdığım Aslıhan bu laflardan tedirgin
olmaz. Çıktığı yerden inmemek için sonuna kadar savaşır ki bu konuda Ali Yusuf’dan
daha tecrübeli. Mesele bu kadarla kalsa iyi... Bir de zamanla içinde büyüyecek nefret
var. Onu geldiği yerden indirmeye çalışacağı için değil. Ali Yusuf’u her
gördüğünde işlediği suçun, çekmesi gereken ızdırabın, duyması gereken minnetin
o hiçbir şey demese bile yüzüne vurulacağı için büyüyecek bir nefreti var.
Kimse her an yüzüne vurulan bir ayıbıyla beraber yaşamak istemez. Hele Aslıhan,
asla...
Çıkışta Saliha’yı onu beklerken buldu. Aşk için her şeyden
vazgeçmek gibi uç bir adımı çok kısa sürede attı ve geri tepti. Hatasını
anlayınca harika bir manevra yaptı. Ayrıldılar ama veda öpücüğünü erteledi. O sonuna
kadar yaklaşıp bir anda geri çekilmesi eminim ekran başındaki her kadını
eritmiştir. Saliha’yı da eritti. Ali Yusuf da biraz daha zaman kazanmış oldu.
Ali Yusuf’a arka koltuğa bakma nasihati veren Sado kolayca
paket olmuştu. Ne yapacak? Can havliyle Ali Yusuf’u aradı ve başının dertte
olduğuna dair şifreli mesajı verdi. Kod: Melemen... Ali Yusuf’un nasıl yumurta
kıracağını göreceğiz gelecek hafta...
Not: Yazı inanılmaz uzun olduğu için okuyan herkesten özür
dilerim. Gelecek bölümlerde kısaltmanın bir yolunu bulacağım.