“Tamam, sen 9 ay karnında taşımış olabilirsin ama 10 aydır
benim koynumda uyudu o.”
Ah be Hülya'm, ah...
Hikayemizin özü, şu cümlede gizli aslında. “Doğuran mı
annedir, büyüten mi?” kavramını eviriyoruz, çeviriyoruz, her durumda farklı
cevaplar alıyoruz. Yüzyıllar geçse de bu sorunun tek bir cevabı olmayacak.
Çünkü hayatımız, aynı soruya verdiğimiz binlerce cevaptan damıttıklarımızdan
ibaret.
Mehmet ve annesi ^_^
Kimine göre doğuran anne, kimine göre büyüten… Kimine göre
Hülya haksız, kimine göre Filiz. Kimine göreyse bambaşka cevapları var bu
sorunun. Bana göreyse çok bilinmeyenli bir denklem bu hikaye…
Çok acıdı...
"Keşke onu ben doğursaydım. Eğer bir gün bir çocuğum
olsaydı onun Mehmet olmasını isterdim…" Bu iki cümle kalbime ok gibi
saplandı, gözümden damlalar yuvarlandı, yutkunamadım. Hülya’nın Mehmet’i var
diye göremiyoruz yaralarını. Ya da aslında görüyoruz da görmek istemiyoruz. Çok
derinden geliyor acıları. Sarmak istesen saramıyorsun. Hani neresine dokunsan
daha az acır bilemiyorsun. Belki de Hülya da bilmiyor…
Hülya ve Mehmet’in ayrılma ihtimali bile tüylerimi diken
diken ediyor. Öyle güzeller ki, o kadar güzel olabilirler…
Geçmişi Hülya’nın en büyük acılarının açığa çıkacağı anlara gebe. Geçmiş, geleceğe
gebe olur mu? Olur. Geçmişe dokundukça doğacak Hülya’nın acıları. Geçmişe
dokundukça dindireceğiz sancılarını, sileceğiz gözyaşlarını.
Uzak mılar, yoksa yakın mı?
Bahar meselesi büyük bir muamma. Orada, kıyıda köşede
kalmış, unutulmak istenmiş belki de çok küçük ama önemli bir detay gizli. Biliyorum ama
göremiyorum. Kimse göremiyor. Görsek, dokunabileceğiz Çamoğlu kardeşlerin kalplerine.
Melek neden bu kadar sakin? Melek neden bu kadar tepkisiz? Bahar, Hülya’nın
kızıysa nasıl oluyor da Bahar ve Hülya yan yana geldiğinde inceden bir sızı
oturmuyor kalbine? Peki, Bahar başkasının kızıysa, Hülya’nın bebeği nerede?
Haluk Bey’in hikayeye girmesiyle taşlar yerine oturacak elbet, elimiz bomboş
değil artık. En azından Bahar’ın Melek’in kızı olmadığı konusunda kesin bilgiye
sahibiz. Daha önce o bile muallaktaydı. Peki, Melek’i Bahar’ı Haluk Bey’e
vermekten alıkoyan ne olmuş? Ya da öncesinde neden Bahar’ı evlatlık vermek
istemiş? Fakat para mevzusu önemli bir detaydı. İşin içinde paranın olmaması
benim açımdan bir hayli önemli.
Hülya ve Melek arasında duvarlar var. Hem yıkılmaya müsait,
hem de bir kale gibi sapasağlam. Bu duvarlar yıkılmak üzereyken daha ağırları
örülecek üzerlerine sanki. Çok hızlı ilerliyoruz, yakında Bahar meselesinin
ayak seslerini daha yakından duyacağız belki de.
Bahar, Mehmet ve Hülya arasındaki ilişki çok önemli.
Hikayemiz biraz daha açılsın, üçünü uzun uzun konuşalım istiyorum ama şu anda
elimizde çok seven bir anne, çok sevilen bir bebek ve daha çok sevilebilecek
bir başka bebek var. Melek, Bahar’a daha sıcak; aradaki o mesafeyi daraltmış sanki.
Bu durum Bahar için sevindirici. Çünkü hiçbir bebek sevgisizliği hak etmez.
Bahar da Mehmet kadar mutlu bir bebek olmalı…
Yazı devam ediyor...