Aşk, sevmek, beğenmek, hoşlanmak. Hatta daha da alta inersek
içinin gıcıklanması, yüreğinin neşeden küt küt diye atması. Bunlar ne kadar
güzel, hoş, beğenilesi durumlarsa tam zıttı olan acı, hüzün, gözyaşı, yüreğinin
telaşı, içinin korkudan küt küt diye atması da normaldir. Aynı anne babanın
çocuğu gibi düşün. Birbirlerini sevmeseler de aynı evde olmak zorundalar.
Aşk ile, YiDen ile bitirmiştik son sahneyi. Oysa şimdi
acıdan bahsediyoruz. Neden? Niçin? Kim? Kafadaki sorular, elde cevapsız kalıyor.
Deniz pişman. Yiğit kendini suçlu hissediyor. Tuna ortada yok, İrem hala kötü.
Sadece burası olsa yeterli. Cemal garip, Gazi aşık, Neşe hırslı, Buket değişik.
Veeee hepsine tek tek geleceğim.
Yaşasın içine Deniz kaçmış Yiğit sahnesi^^
Yiğit dergiye aslında iş aşkı değil ilk aşkının hasretiyle
geldi. Sonuçta Amerika’da kalıp, gayet güzel başarılar alabilirdi. Go Flamingo’ya
geldiğinden beri en gözle görülür işi 3 kızı işten atmak oldu. (Nasıl
içlenmişsem ve nasıl cevapsızsa Ela - Eda - Vera'nın ani gidişi hala yazıyorum.) Diğer
tüm önemli gelişmeleri Deniz halletti. Deniz’in işe alınmasındaki faktör de
Tuna idi. Bunların hepsi aşktan, acıyı dindirmekten. Gurbet özlemi, Deniz
özlemi, dergi bahanesiyle hooppppp Yiğit burada. Elbette çok da iyi oldu, pek de
iyi oldu. Şimdi gelelim 12. bölümden başlayan YYD’na. (Yeni Yiğit durumu.^^) İrem
ile nişanlandın; ama aklın, fikrin Deniz’de. İrem’i ilk aşkın olarak
biliyorsun; ama Deniz seni anlıyor, dinliyor, heyecanlandırıyor. Yurt dışında
kimse ilgini çekmesin, sen gel ilk aşkını bulduğunda asistanını öp. Demek ki
çekim gücü çok fazlaymış. Demek ki olay ilk aşkımı buldum işi değilmiş. Hem ben
de çok mutluyum Yeni Yiğit’e. Ne güzel değişti, aşk onu nasıl da güzel yaptı.
Mesela gözleri daha güzel görünmüyor mu? Mesela sesi daha hoş çıkmıyor mu?
İçine hafiften kaçan Deniz’i ile daha sevimli durmuyor mu? Bence on numara
duruyor. Deniz’i öpmesi de bunu kanıtladı. Ve şu anda içindeki acının şiddetini
azaltmaya çalışıyor. Tamamen vicdan meselesi. Yoksa bir dakika durmaz ve Deniz’i
çeker alır.

Sakın İrem ile olma Tuna!
Deniz nerelere esiyor?
Öncelikle Deniz, Tuna’yı sevgilisi olarak görmüyor. Hayat
yolunda yanında yardımcısı olarak görüyor. Destekçisi, olmayan abisi,
bulunmayan kankası, İrem’e söyleyemeyecek olduğu konuları paylaşacak dostu
olarak kodlamış. Tuna ise ilk defa kalbinin olduğunu hissettiren kadın olarak
görüyor. Üzülmemek için kaçıyor, üzülmemek için işi dalgaya alıyor. Deniz’in istese
de istemese de kalbi Yiğit Balcı'da. Belki zamanı geri sarmak istiyor, belki o
ilk buluşma anına dönmek istiyor. Henüz yapamıyor olması da İrem, İrem , İrem.
(Kırk kere 'İrem defol.' desem olur mu?) Deniz’i kendi kendiyle konuşurken yakalasak.
Eminim ki şunları söyler: “Aptal Deniz, tüm olacakları göz önüne alıp neden
Yiğit’in karşısına çıkmadın ki?” “Safsın kızım sen, ne olacaksa olsaydı. Şimdi
yaşadıkların daha mı iyi?” En kısa zamanda gerçeklerin çıkıp, ilerleyen Deniz
bölümlerini daha bir merakla bekliyorum. Rüzgar Deniz’i güzelliklere
sürüklesin.
Yazı devam ediyor...