"Bana benzemek istemiyorsun o yüzden mi tasarımı bıraktın?" cümlesine gelelim! Defne sana benzememek için değil Ömer! Seni hatırlamamak, hayalini kurmamak, yumuşamamak, sadece unutmak için çizmiyor! Senin tarafından sevilmediği için, ondan aşkınızdan vazgeçtin diye çizmiyor! Yine kendinden, yine hayallerinden vazgeçmiş bir Defne var elimizde! Keşke çizseydi, keşke kendinden bu kadar kolay vazgeçemeseydi!
 
"Şu Defne büyümedi gitti." diyenler size haberim var! Defne büyümüş! Üzüle üzüle, yıkıla yıkıla büyümüş hem de! Kolayca hayır demeyi öğrenmiş, mecbur kalmadıkça da konuşmamayı, sessiz kalmayı öğrenmiş, sesindeki heyecanıyla paniklememeyi öğrenmiş! Dik durmayı, hayatına ani dalış yapanlara artık hemen kanatlarını (Kopmuş dahi olsalar.) açmamayı öğrenmiş. Gözleri bile ıstırapla bakıyor! Annesizlik, babasızlık ve Ömer'sizlik onu büyütmüş! Çekinmeden hatalarını da haykırabiliyor! Yalanı yok, kandırması yok, oyunu yok! Dümdüz bir yolu var kendince şimdi! Defne öğrendikleriyle kendini azad etmiş!
 
"Azad etseydiniz." Evet, etseydi, timsah gözyaşları akıtan yengen! Ama yapmadı! Karabasan gibi çöktü kızın üstüne. Ah Ömer keşke bir yıl değil, düğün günü sen de onların tepelerine çökebilseydin! Oyun kurup, Defne'ni ve seni piyon yapanların asıl yanına sen bırakmasaydın! En sonunda Defne'nin düştüğü cendereyi anlayabilmene, onu koşulsuzca koruma teşebbüsüne ve ona hak vermene çok sevindim!
 
Tek üzülen Defne mi? Elbette değil! Her hikâyede birilerine mutlaka kendinizi yakın hissedersiniz. Ben de bu hikâyede kendimi hep Defne tarafında buldum. Ömer'i, yaşadıklarını, duvarlarını, yalnızlığını, prensiplerini, mağrur duruşunu, güçlü karakterini hep anlamaya çalıştım! Hak verdiğim zamanlar oldu. Yalanın ortasına çekilmesine, sevdiği kadınla sınanmasına kayıtsız kalmadım! Kırılgan yanına, hassas noktalarına ben de üzüldüm! Zaten Defne'yi de Ömer gibi ruhu kırgın bir adamı iyi edebildi diye daha da benimsedim! O buz gibi evin duvarlarını, yalnızlığı ile baş başa yaşayan o adamın hayatını, kalbini, güneş gibi aydınlatan o ışıl ışıl kızı ve onların katıksız aşkına hayran kaldım! Bu yüzden de oyun detayını fazla düşünmemeye çalıştım. Çünkü orta da gerçek bir aşk var sonuçta! İlk tanışma, ilk kıvılcım ve ilk beklenmeyen öpüşme ile başladılar alev almaya! Zaman için de de kavrulmaya devam ettiler.
 
Zaman bana göre her şey, özel anlarla süslendiği müddetçe daha yaşanır, daha hatırlanır güzel bir süreç! Geri alınması mümkün olmayan bir olgu. Sınırları bilinmeyen bir gizem. Uzunluğu kısalığı tahmin edilemiyor. Hayatınıza gözünüzü açtığınız anda akıp giden bir nehirmiş gibi kendinizi bu sürecin tam ortasında buluyorsunuz! İşte sırf bu yüzden zamanlarımızı sevgiyle, mutlulukla, iyimserlikle, doğrulukla bezemek gerekiyor! Biz kıymet bilersek zaman da bizim kıymetimiz bilir unutmayalım!
 
"Defne, Defne'm^^..." sözü yürek titreten cinstendi. Senindi Ömer! Sen de onun! En umutsuz gecesinde aşkının kollarına kendini güvenerek koşulsuzca bırakan; kendinden önce yine seni seçen, ürkek kalbini, titreyen ellerini, senin ellerine teslim eden kadındı o! Gözlerinle konuşabildiğin Defne'n! Unutmamış olmalısın ki şimdi buradasın Ömer! Geldin!
 
En güzel cümleyle de bitirelim! "Birbirimizin fikirlerine saygı duyalım.", yargılamadan, incitmeden orta zeminler bulabilmek önemlidir! Bir anlık öfkelerle yıllarla, aylarla, günlerle kurulmuş dostlukları harcamayalım!
 
Hayatınızda ki "Sol yan" larınıza sahip çıkın! Kimine göre sol yan anadır, kimine göre evlat, kimine göre baba, kimine göre eş kimine göre de dosttur.  Bu örnekler tükenmez her kimse sol yanınız kıymetini bilin! Sevin, sevilin, kollayın ve üzmeyin!
 
Kısa Notlarım:
*Koriş'im çok haklısın! Ömer ve kuru kız birlikte çok güzellerdi, iyilerdi!
*Nero, bir geri dur! Yaklaşma!
*Sadri Usta hep sen örnek ol hepimize!
*Serdar bir gözükme gözüme!
*Nihan açık sözlülüğünden hiç vazgeçme!
*Ömer, kışkırtmalarınla nasıl destek verdin Defne'ne. Nasıl panter kesildi sunumda! Bas damarına, tahrik et, doğru yoldasın Ömer:) Bir kıvılcımla bir inatla başlar her şey!
*Pamir karakterine hala alışmaya çalışıyorum! Dans sahnesini de sevmedim!
*İSO elbette dostunun yanında yer alacak, destekleyecek, herkes bırakmışken Defociğini o bırakmayacak!
*Defne senin adın lütfen Albertine olmasın, olmaz!
*Seda karakterini sevmemek mümkün değil. Hem anne olabilmek hem de çalışan bir kadın olabilme çabası güzel bir örnek.
*Sinan ve onun travmalarına kimse dokunmasın harikalar.
*Gelelim Ömer Bey'in odasındaki kaktüslere! Bu detaylara ve verilen mesajlara bayılıyorum! O zaman neymiş kaktüsün anlamı biliyor musunuz?

Gönüllerin bir olmasıymış! Yüreğe serpilen sevginin bardaktan boşalırcasına değil de kendini doyura doyura azar azar sindirerek sevgiyi kopmayacak bağlarla birbirine bağlanmasını sembolize etmekteymiş. Güçlü sevgi kökleri varmış! Dikenleri ayrılıklara rağmen kavuşabilmeyi ve hiç solmadan yeşil kalan, devam eden aşkı temsil edermiş! Son bulmayacak aşkın sembolüymüş! Ne diyeyim bu şahane detayı bana fark ettiren Aylin Memiş Hanıma çok teşekkür ederim! O zaman vakit ayırıp yazımı okuyan tüm okurlarıma birer sevgi kaktüsü=DefÖm kaktüsü gönderiyorum!
 
Mutluluk ve sağlık hayatınızdan eksik olmasın!
 
Sevgiler... KA Perilerim-Severlerim
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER