Arkadaşlar İyidir: Hesapsız faturalar...
Gencecik bedende, yüreğinden de ağır olan duyguları barındırmak. Seviyorum demek. Birine ağız dolusu sevdiğini söylememek. Bu kadar zor olmamalıydı. Yaşamında ayakta kalabilmek için sevdiğine, sevdiğini söyleyememek. Gönlümüzün aldığı, dilimizin diyemediği bize yasaklı olana bakmak haram gelmemelidir. Severken, düşlerinde canlandırırken, geleceğine ışık tutarken bunların hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini bilmemektir. Başına balyoz iner. Aslında hiç sevmemişsindir. Düşlememiş gibi yaşamını süründürmeye devam edersin. Peki ya içindekilerin? Tüm bu olanlar benliğini kanser hücresi gibi sararken, başkalarına karşı oyunun ne kadar geçerli sayılacak? İçindekileri paylaşamadan boğmayacak mı?
 

Gidenlerin ardından dur(!) diyememek

Eren hâlâ kim olduğunu, kim olmak istediğini ve kim olacağını bulamamışken arafta kalması şaşırtmayan durum oldu. Gizem’in agresif tavırları, abuk hareketleri, olmayacak bir zaman diliminde sürpriz yumurtadan çıkar gibi insanların karşısına geçmesi Eren’e değişik geldi. Hayatına yağmurdan sonra açan güneş gibi gökkuşağına çevirdiğini zannediyor. Hâlbuki o renklerde binbir çeşit duygu barınıyor. Gizem, Eren’in hayatına aynı ânda hem yağmuru hem de güneşi açtırıyor ve bu nedenle vazgeçilmez bir unsur hâline geliyor. Pekâlâ, işin aslı bu mu? Yani gerçekten Eren, bunu mu istiyor?
 

Bi' öpüjektik, onu da hiç ettiler

Kendini tanımayan adam ne istediğini de, ne olduğunu da bilemez! Seda’nın hayatına, bugün Yunus veya başka bir erkek girse kıskançlıktan deliye döner. İtiraf edemediği sevdasının faturasını ağır bir şekilde ödemeye çalışır. Peki, bu hâldeyken iki yakası bir araya gelir mi? Köpek gibi Seda’yı severken, gözlerinin içine bakarken ve hattâ öperken neyin diyetini yaşıyor? Kimseye yaptıklarının hesabını vermek zorunda değilken, yüreğine sus demesi Eren'in kişiliğine aykırı değil mi? Kazak gibi değiştirdiği arabaları, yalıları, tekneleri, parası olmayabilir. Bunlar olmadığı için de, O'nu düşünen ve seven arkadaşları yüzüstü bırakmaz. Eğer, hakiki duygular barındırıyorlarsa kimse O’na sırtını çevirip de; “Sen fakirsin!” demez. Oynadığın diziler, çevirdiğin filmler gerçek dost ve arkadaşlar için önemli değildir. Eğer, arkadaş ise tüm bu olanlara tenezzül etmez. Hani Arkadaşlar İyidir diyorlar ya; hakikatli arkadaşsa iyidir. Zorda olduğunda küçük düşürmez. Lakin Eren, arkadaşını seçebilmeyi öğrenseydi Gizem’i hayatının hudutları içine sokmazdı. Kendini tanısaydı sevdası dile geleceğinde boğazındaki yumruyu dokuz boğumundan geçirmezdi.


Salih'in de açığını yakaladım ya, bundan böyle sırtım yere değmez 
 


Beşinci bölümün bir kazananı varsa o da Neslihan Yeldan’dır. Çok değil, Arkadaşlar İyidir karşımıza geçeli beş bölüm oldu. Beş bölüm olmasına rağmen Neslihan Yeldan, Candan’ı öyle bir bürünmüş ki mimiği, jesti veya elinin bir hareketi dahi sırıtmıyor. Candan’ı sıkılmadan, pür dikkat izlettirmeyi başarıyor. "Acaba sahnenin şu saniyesinde ne yapacak?" düşüncesiyle izleyiciyi çekmeyi başarıyor. Candan aslında derin bir karakter. Geçmişte, yani Gizem’in babası ile evliliğinden çok önceki günlerde yaşadığı travmaları deli gibi merak ediyorum. Bizler daha önceden Candan’ı kızını piyano dersinden voleybola, voleyboldan yüzme kursuna yetiştiren, kızının arkadaşlarının anneleriyle popülerlik yarışı yapan bir kadın olarak tanıdık. Bir de buz dağının görünmeyen yüzene bakalım. Candan kızına olan sevgi ve ilgisini göstermeyen, topraktan gelip toprağa gideceğine inanan ve kefenin cebi olmadığı için de; har vurup harman savuran kadın profilini de içermekte.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER