Safety of Objects filmini
bilir misiniz?
Kara Para Aşk’ın yeni
bölümü bana bu filmdeki tartışmayı hatırlattı. Özetle, filmin ana fikri ‘hiçbir
şey sanıldığı gibi elinizin altında güvende değildir’ idi. Bir dakikada değişir
her şey denir ya; filmde anlık olaylarla değişen hayatların hikâyesi
anlatılıyordu. Dizinin bu bölümünde de biraz bunu gördük. Başta Metin olmak
üzere Ömer, Hüseyin ve Tayyar ellerinin altında güvende tutukları, emin
oldukları şeylerin bir anda değişmesine şahit oldular.
Metin yakalandı mı, kendini mi yakalattı emin değilim.
Tayyar, Metin’i avucunun içine aldığına o kadar
emindi ki gözünün önünde kaçırılınca nereye sataşacağını bilemedi. Yine
bilindik stres atma yöntemini uyguladı. Kasap misali, Metin’i elinden kaçıran
adamı kesti biçti ve geri dönüşüme yolladı. Ömer Komiser, Metin’i konuşturmaya
çalışa dursun Metin’in bacanağından tek isteği vardı. O da Nilüfer’i, karısını
görmek. Ömer’le bir anlaşma yaptılar. Tayyar’a karşılık, Nilüfer’le yüz yüze
görüşmek istedi. Metin, Nilüfer'den çok
emindi ama Ömer’in ağzından kendi karanlık geçmişine dair ayrıntılar duymak, hapse girecek olmasından daha çok mahvetti. Nilüfer’in, Metin’in en
mahrem sırlarını fütursuzca ortaya dökmesi Metin’i deliye çevirdi. Saygın
Soysal’ın usul usul çaktırmadan işlediği, son dakika Nilüfer’e patlama sahnesi
başarılı bir sahne idi. Evde kediler dahil sıçradık; o derece beklemiyorduk.
Nilüfer zaten çok güçsüz bir kadın. Gözünde kahraman
yaptığı adamın, bu şekilde onu suçlaması pek tabii ağır geldi. Allah vere de
Aslı gibi kafayı resetlemese. Onunla aynı durumda başka biri daha var: Mert.
Mert için de babası en sağlam kaya idi. Geçen bölüm, o kayanın bir buz dağı
olduğunu ve bu buzdağına dair bildiğini sandıklarının ne kadar eksik olduğunu
gördü. Şuanda Nilüfer de, Mert de Titanikzedeler. Aynı acıları paylaşıyor
olmaları onları yakınlaştırabilir de beraber Jack misali sulara gömülebilirler
de. En çok ihtiyaç duydukları ise onlara destek olacak aileleri ama ne Mert’in
babası ne de Nilüfer’in ablaları bu desteği verebilecek konumda değiller. Çünkü
işleri başlarından aşkın. Kendi hayatlarının enkazlarını temizlemeye çalışırken
Mert’in ve Nilüfer’in enkaza dönüşüyor olmalarını görmeyecekler bile.
Flashbackle Elif'i aşağı ittiğini görsek ne güzel sahne olurdu.
Tüm bunlar olurken Tayyar en güvendiği adama,
Hüseyin’e koştu. Bu bölüm Hüseyin’deki değişim sizi de şaşırtmadı mı? Hüseyin
vicdanını iyice sessize almış. O kadar rahat ve sanki kendisi için normal bir
şeymiş gibi suç işlemeye devam etti ki, vicdan azabıyla yanan ama
çıkaramadığı sesi gözlerinden fışkıran Hüseyin’i hatırlayınca şok oldum. Saygın
Soysal gibi saçlarını kazıtsa, Hüseyin tam bir sayko olur. Bu bölüm bir Tayyar’ın,
bir Hüseyin’in saykolukları olmasa çekilmezdi cidden. İçine sıkıştığı kapan
daraldıkça, korkudan sesi de çok çıkmaya başladı. Ancak bu durum Hüseyin’in hata
yapmasına neden oluyor. Hüseyin paçayı sıyırdıklarından o kadar emin
ki ne Arda’yı görebildi, ne de Ömer’in tuzağını.
Bölüm bize bu değişimlerle ‘en zayıf halkan kadar
güçlüsündür’ sözünü hatırlattı. Her insanın zayıf bir noktası vardır. Hüseyin’in
zayıf halkası da kadınları yani eşleri. Geçen bölüm telsizi saklayan ikinci eşi yüzünden Metin’in
yakalanmasını engelleyemedi, bu bölüm Melike’nin dili nedeni ile şüpheleri
üzerine çekmeyi durduramadı. Kolay değil, tost ayran ile öğün geçiren polisin
bankada 20 bin TL’si var. Hem de Sami amirin köstebek arayışları devam ettiği
sırada ortaya çıkan bir para. Şimdi Melike'nin diline dolansın diye Andaç Ailesi'ni o kadar zor durumda gösterdiniz de evde kitap yakacak kadar zor duruma birden nasıl düştü bu insanlar? Sibel'in hesapları donduruldu tamam da babadan gelen emekli maaşı da mı yok?
Öte yandan, her ne kadar Nilüfer’i ölesiye seviyor
olsa da Metin’in zayıf halkası annesi. Tayyar, Hüseyin işbirliği ile Metin’in
annesini kaçırdı. Bu nedenle Metin tam itiraf edecekken Ömer’e yeni bir şart
koydu: annemi kurtar!
Levocan'ın sürprizini ancak vurularak alt edebilirdi Ömer.
Şimdi bir ara verelim ve bölümün başına geri
dönelim. Bölüm geçen sezonun bence en başarılı ama kıymeti bilinmeyen
Kayıp dizisi gibi başladı. Dizinin son
sahnesini ilk önce gördük ve sonra 16 saat öncesine döndük. Ancak keşke o son
sahneyi ima etselerdi, ne olacağını bilmeseydik. O son sahneyi en başta görmek
ve üstüne bölümün hashtagi, bölüm öncesi tüyoları nedeni ile bölümde heyecan
yaratacak unsur bırakmadı. Yine de bir ihtimal vuran kişi gözükmediği için tüm
bölümü ‘Hüseyin vurdu galiba’ diye izledim.
Boşuna 'Yürüyen Kalp' denmiyor. Ne hissediyorsa yansıtabiliyor.
Geçen yazımda, ‘ilk sezondaki çekim tekniklerini
kullansalar keşke’ demiştim. Bu bölüm, sanki beni duymuşlar gibi ilk sezondaki gibi
kaliteli slow motion teknikleri, saatlere yapılan odaklama derken, bir nebze bölüm
heyecanı korunmuş oldu. Ancak o son sahnenin tek yıldızı vardı: Engin Akyürek. Onun
dışında vuran kişi sürpriz çıkmadı, Ömer’in vurulacağı ta başından belli idi. Fona eko koymak, yavaşlatmak, bilindik “beni bırakma!” sözleri,
sahnenin duygusunu bence veremeyen Tuba Büyüküstün derken, sahne komik bir hal aldı. O
sahnede gerçekten Ömer’in öleceğini düşünen var mıdır acaba? Esas oğlanın
ölmeyeceğini bildiğimiz halde, salya sümük izlediğimiz sahneler çok olmuştur
ama bu son sahne onlardan biri değildi. Bir de üstüne ATV ‘dizi keyfi
devem edecek’ şeklinde reklam verince, neyin devam edeceğini merak ettim
gerçekten.
Onlar saatlerce bakışsınlar, ben de saatlerce bu fotoğrafa bakabilirim.
Tüm bu kargaşada Elif ve Ömer aşklarını dolu dizgin
yaşarken, olan Pelin ve Arda aşkına oluyor. Yalnız bu bölüm, yine harcanan
karakolda öpüşme sahnesini ve dağılmayan masayı not düşüyorum (Geçen bölümde de
mutfakta öpüştüler, tezgah sağlam kaldı). Birbirlerine bakarken oda alev alacak
ama işte bu da bizde beklenti yaratıyor sayın senaristlerim. Levocan, Aslı sana
çok güzel yazıyor bir onu görsen belki kalbin o kadar kırılmaz. Levocan’ı
gördükçe neden hep bu karakteri çok iyi anlıyorum da esas oğlanla esas kızın
aşkını içselleştiremiyorum diye sorup duruyorum ama cevabım hazır çünkü ben de
bir Levocan’ım (ama bir Bahar değil not düşmek isterim.) aşık olduğumu hep
uzaktan izleyebildim. Ömer ve Elif aşkı sahneleri o kadar samimi geliyor ki gerçek anlamda nefes alıyor insan. Onlar her birbirlerine sarıldıkça, evde bulduklarımıza (Allah'tan iki kedim var çeşit oluyor) sarılıyoruz ama bakışmaları, sevgi sözcükleri, her fırsatta birbirlerine kaçıyor olmalarını seviyorum.
Not: Elif'İn kırmızı elbisesine bayıldım. Nereden bulabileceğimizi bilen varsa yorum düşsün lütfen.