Bu sezonun en sürpriz sonlu bölümünü izledik. Finalin,
sürprizi gibi altında sakladığı anlamlar da çok güzeldi çünkü finaldeki
Carrie’nin tepkileri kafamda Brody’nin hatırası ile bağdaştı. Evet, bir hafta
geçmiyor ki ben konuyu Brody’e bağlamayayım. Yüksek müsaadeleriniz ile ben bu
final sahnesini de Brody’e bağlayacağım. Ama finalden önce bölümden ve Quinn’in
yükselişinden bahsetmek istiyorum.
Hislerim sahici bakışlarım delici
Bu bölümde de Quinn’in Carrie’ye verdiği muhteşem
ayarları devam etti. Carrie, Aayan’a kurguladığı yalancı baskın için ilk
Quinn’in kapısını çaldı. Bu görev için Quinn’in Carrie’ye söylediği “giyinmek
opsiyonel o zaman” lafı, beni kahkahalara boğdu. Artık itiraf etmeliyim ki
içimde ufak bir Quinn Fan Club filizleniyor. Bu hafta konu Quinn merkezli
değildi ama çevresinde dönen olaylara verdiği tepkiler onun karizmasını iyice
yükseltti.
Uww çok casusum
Dizide Quinn’in karakterli adam duruşuna tezat,
kişiliksiz adam olarak var olan Dennis Boyd ise sanki casusluğu can korkusundan
yapmamış gibi bir hava, bir endam ile Carrie hakkında öğrendiklerini Tanseem’e
sattı. Carrie’de bipolar bozukluk olduğu ve Carrie’nin Aayan’ı saklamak için
güvenli ev tuttuğu bilgisi artık Pakistan İstihbaratındaydı. Bu bilginin
Carrie’nin planlarını bir şekilde suya düşüreceği belliydi ama nasıl olacağını
tahmin etmesi gerçekten güç oldu bu sefer.
Aayan yollarda
Tekinsiz John
Carrie, Dennis’in kendisinin arkasından ucuz casusluk
yaptığından habersiz Aayan üzerinden Haqqani’ye ulaşma planını uygulamaya devam
etti. Carrie’nin sahte baskın düzenleme isteğine Quinn alaycı yaklaşınca. O’nun
yardımına tekinsiz John koştu. Tekinsiz diyorum çünkü 6. Bölüm oldu hala
John’un derdini, tasasını, umursamaz hallerini anlayamadık. Bu yüzden iyi midir
kötü müdür, birisinin adamı mıdır hala büyük bir soru. Ancak Carrie ve Aayan’a
düzenlenen sahte baskında etkili oldu. Çünkü Aayan, üzerinde takip cihazı ile
amcası Haqqani’ye sığınmaya giderken, bilmeden CIA’yi de adım adım peşinden
götürüyordu.
Beklenmeyen son
Sıkıysa beni vur!
Biz zavallı Aayan’ın kalbi Carrie tarafından kırılacak
diye beklerken, amcası tarafından fiziksel anlamıyla beyninden vuruldu. Yaptığı
tek hata, bir insanı sevip ona güvenmekti, bu da canına mal oldu. Hâlbuki O,
tüm ailesini bir bombalama ile kaybettiğinde bile hayata küsmedi, kimseden
nefret etmedi. Hiç intikam duygusu beslemedi. Ailesinin tümünü kaybettiğinde
bile insanları kurtarmak için doktor olma hayallerini ertelemedi. Aayan’ın son
saatlerini tıpkı çocukken amcasıyla yaptığı gibi dağlarda huzurla geçirmesi
onun en umutsuz anda bile yaşamayı sevdiğini gösterdi. Belki de bu iyi yürekli
çocuğun, çevresinin ne kadar kirlenmiş olduğunu, Carrie’nin onun duygularıyla
nasıl oynadığını öğrenmeden ölmesi, onun mutlu sonu oldu.
Yine acılar bana.
Quinn’in yükselişi adım adım ilerlerken, Carrie ise
Aayan’a oynadığı oyun ile benim için ‘karizmatik karakterler’ top listemde arka
sıralara gerilemişti. Ama bu bölümün final sahnesi ile aslında Carrie’nin
kalbinin tahmin ettiğim gibi taş kesmediğini görmek ona tekrar sempati duymamı
sağladı. Peki final sahnesini, Brody’e neresinden bağladığıma gelirsek; Carrie’nin
tıpkı Brody’de olduğu gibi kişisel bağ kurarak davaya dâhil etmiş olduğu bir
kişi öldü. Bu da Carrie için ikinci bir vicdana azabı demekti ama Carrie’nin iş
disiplininde vicdan azaplarına yer olmadığı için Saul’un da içinde olduğu
kamyoneti bombalayacak kadar gözü döndü. Quinn bir kez daha arabadakinin Saul
olduğunu hatırlatarak devreye girdi. Carrie’ye başladığının da gerisine
düştüğünü kabul etmek kaldı. Çünkü O, artık hem Saul’u rehin vermiş hem de en
önemli haber kaynağı Aayan’ı kaybetmiş olarak yoluna devam etmek zorunda.