O ahu gözlerden ateş çıkıyor artık
Kabadayı alemi ile ilgili hiçbir şey umurumda değildi, ben yalnızca ateş gibi bakan bir çift göz gördüm bu bölüm. Silah kaçırmışlar da, parmak koparmışlar da, Mahir’i aralarına alacaklarmış da… Hiç biri umurumda değildi. Bir kişi tek bakışıyla, tabiri caiz ise racon kesti, o da Hakime Feride Şadoğlu’ydu.
Ben Mahir olsam, o adamların arasına girmeye uğraşmaktansa Feride’yi yanıma alır, öyle çözerdim bu düğümü. Zira o kadar kabadayının halledemediği işi, Mahir kendi başına süper zekasıyla hemencecik halletti. Feride de hukuki işlerini hallederdi. Hukuki işlerini dediysem, Mahir’i kayırmak gibi anlaşılmasın; Mahir’in yakaladığı ya da Mahir’e zarar verecek kötü insanları hapse tıkmak gibi şeylerden bahsediyorum. Çünkü ben Mahir’in bu kabadayı bozuntularıyla hiçbir şey çözebileceğine inanmıyorum. Evet, inanmıyorum ve istemiyorum da.

Tek istedikleri bu mutluluktu.

Bu dizinin adı başından beri Karadayı’ydı doğru. Çoğunlukla sonucundan bir şey elde edemese de sürekli Mahir’in cengaverliklerini izledik bu da doğru. Ama biz bir de çok samimi bir Kara ailesi izledik. Paranın, gücün, silahların hiç birinin aralarına girmesine izin vermeyen bir Kara ailesi izledik. El bebek gül bebek büyütülmüş, bakan kızı bir hakimenin onlardan biri olmak için can attığı bir aile vardı. Nerede şimdi o aile merak ediyorum. Biz artık o aileyi, arada bir Mahir gibi kapının kenarından gözetliyoruz o kadar.

Mahir’in en büyük şansı ve şanssızlığı; kafayı yakıp da bir yola girdiğinde yol arkadaşı olarak karşısına çıkan kadınlar. İlkinde babasını kurtarmak için girdiği yolda karşısına Feride gibi bir ahu gözlü çıkınca hem aklı karıştı hem gönlü aydınlandı. Şimdi ise intikam için kendini yakmayı göze alarak atıldığı dünyada karşısına çıkan hanımağa Belgin, belki biraz işlerini kolaylaştıracak ama feleğini de şaşırtacak. Tek Mahir’i şaşırtsa zerre gam yemem hatta hak etti bile derim ama Feride aklıma geldikçe bu durum iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor gözümde.

Her ateş böyle söner mi?

Aile, sıcaklık, samimiyet, doğruluk, naiflik bunlar diziye ısınmamızı sağlayan şeyler ama pervane gibi peşine düştüğümüz bir ateş var asıl dizide, o da Mahir ve Feride sevdası. Her ne kadar şimdilerde Mahir’de eskisi gibi göremesek de bu sevdayı söndürmeye yetecek bir su değil o yanında gezen hatun. Sahi biz niye Mahir’de göremiyoruz bu sevdayı artık? Canı yanıyor, acı çekiyor denmesin artık zira İlknur’u bile gülerken gördük. Mahir ona ettiği intikam yemininin peşinden koşana kadar, gitsin bir kardeşini görsün. Belki de alacağı intikamdan çok abisine ihtiyacı vardır.

Ne zamana kadar böyle arkasından bakmaya dayanabileceksin?

Sevda diyordum. Merak etmekteyim, Mahir’in hayat gayelerinin içinde yıktıklarını toplamak da var mı? Ya da şöyle söyleyeyim; Feride bu kadar üzgünken, Mahir yediği haltın farkına varıp da onun gözlerine bile bakamazken, nasıl düzelecek bu durum? Şimdi tam da Feride gitmeye karar vermişken, Mahir istediği gibi özgürce karanlık aleme girebilecekken, ne olacak? Mahir girdiği yoldan vazgeçip Feride’yi kalmaya ikna mı edecek? Yoksa Feride kendini yenemeyip gitmekten vaz mı geçecek?

Umarım Mahir alengirli işler çevirirken derya deniz olan aklını kullandığı gibi sevdasını kurtarmak için kalbini de kullanır.

Not: Bakmayın böyle söylendiğime, yatıp kalkıp Karadayı diyorum aslında. Hele ki geçen hafta inci inci dizilip ödüllerini alan büyün Karadayı ekibi ile nasıl gururlandım anlatamam.
 
 
 
 

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER