Jenerikte
kendisinden "kötü adam" diye bahsedilen Nadir Erciyesli'nin neden ve
ne türden bir kötü adam olduğunu bu bölümde görmeye başladık. Ulaş'ın yarasının
kaynağına da indik biraz biraz. Ateş'in geçen hafta biraz çıtlatılan derdi,
babasının onu okumak için İngiltere'ye gönderme planıymış meğer.
Nadir Bey zamanında
Ulaş'ı da yollamış İngiltere'ye Ulaş'ın -ve muhtemelen annesinin de- rızası
olmadan ve benim anladığım kadarıyla Ulaş oradayken annesi vefat etmiş ve Ulaş
son günlerinde annesinin yanında olamamış. Hatta belki de daha kötüsü, Ulaş'ın gönderilmesine
tepki gösterdiği için Nadir Bey bir şey yapmış annesine…
Ulaş'ın Ateş'i
yollamamak için her şeyi yapabileceğini anladık, bu noktada da Yusuf'la
tanışıklığı bir ortaklığa dönüşebilir belki. Ama elleri kirletmeden. Gerçi
Ulaş'ın Nadir'in oğlu olduğunu öğrendiğinde Yusuf derhal geri basacaktır ama
herhalde o uzaklık fazla sürmez. Gürsuyu Mahallesi bütün bu ilişkilerin
güçlenmesini sağlayacak.
Tabii bu arada
Yusuf'un Nadir'le derdi ne ve bu çekişmede kim haklı, onu öğrenemedik henüz.
Buralar dizinin trajik tarafları ve ne kadar az görsek o kadar iyi diye
düşünüyorum ama hikâyenin bu kısmını bilmeye de ihtiyacımız var. Şirketlerarası
çekişme mafyatik hesaplaşmalara dönüşmedikçe ve silahlar konuşmaya başlamadıkça
sıkıntı yok bence.
Tanışmıyormuşuz gibi çek pampa!
Son sahneyi
fragmanda gördüğümde iki dileğim olmuştu, ilk olarak 'umarım hayal ya da rüya
değildir' demiştim, değildi çok şükür. İkinci dileğim de bunun son sahne
olmamasıydı. O konuda yanıldım maalesef. Geri dönüşü epeyce zor olan bir
noktada kaldık ama fragmandan anladığım kadarıyla Ulaş yine de terk etmiş değil
Azize'yi, eşşek tepsin diye boşa konuşmamış. Fakat yine de bu iki sahne
arasında bolca açıklamaya ihtiyacımız var bizim, Ulaş'ın da koca bir özüre…
Ulaş tepkisinde ve Azize'ye söylediklerinde o kadar haklı ki,
"ayrılmayalım" dileğine katılamadım izlerken…