İnsan ruhu iyilikle beslenmeli
ve büyümeli. Ruhumuza iyi gelen güzel insanlar, etrafımızdan hiç eksik
olmamalı. Lakin biliyoruz ki dünya, şimdilik böyle bir yer değil. Belki hiç
olmayacak ama asıl mesele ümidimizi kaybetmemekte. Ekrana yansıyan her hikayenin
içinde, mutlaka hayatın içinden bir şeyler buluruz. Gerçekle bağını koparmamış
hikayelere ısınmamız da bu yüzden daha kolay olur. Kendi dünyamız için hayal
ettiğimiz şeyler, isteriz ki dizilerde de olsun. İyiler kazansın, kötüler ıslah
olsun gibi mesela.
Bakışarak anlattınız,
anlaştınız.
Bahar ve Ateş aşkı da, kurduğumuz bu güçlü bağ nedeniyle, çok
sevdiğimiz ve sahiplendiğimiz bir aşk. Ne de olsa her anında beraberdik. Bu
hafta Efsun, farkında olmadan Bahar ve Ateş arasında gelişen güzel anların fitilini
ateşledi. Bahar’ın Onur’un evinde olduğunu Ateş’e söylemesiyle başlayan gergin
gece, Ateş’in sahildeki o güzel
konuşmasıyla sonlandı. Bahar ve Ateş bu sayede barıştılar.
İçine ateş düşen kadın
böyle bakar!
“Bakayım ateşin var mı
sevgilim?”
Her yere baskısı
yapılacak kadar sevimli bir çizim.
Ay hadi inşallah!
Bu barışmayla
birlikte oldukça keyifli ve romantik sahneler izledik.Bu mutluluğun uzun
sürmeyeceğini tahmin etmiştik aslında. Çünkü bu ilişkiyi bozmak için and içmiş
bir Efsun var karşımızda. Efsun’un Seçil’in söylediği bir cümleden yola çıkarak,
Nuran’ı da arkasına alıp, hamile olduğu yalanını söylemesi ve Bahar’ın buna
inanması bana biraz fazla geldi. Şu bir gerçek ki sınanmaktan, köşesi bucağı
çekiştirilmekten yorulan, sadece Bahar ve Ateş’in aşkı değil. Biz de yorulduk. İzlediğimiz
onca güzel sahnenin daha tadını çıkaramadan yine bir yalana tosladık. Bahar’ın
Efsun’a inanması, evi terketmesi, Ateş’ten ayrılması da biraz rutin bir hal
aldı. Elbette ki Bahar Efsun’u bizim tanıdığımız
kadar iyi tanımıyor. Yalanlarının çoğundan haberdar değil. Ama Efsun’un
söylediği büyük çaplı her itirafa çok kolay teslim oluyor. Bütün gerçekleri
sadece izleyici bildiği için bu durum insanı biraz yıldırıyor. Sonra bir bakıyoruz
ki, televizyonla konuşmaya başlamışız. Bu arada şunu da belirtmeliyim ki,
Bahar’ın bilmesi gereken öncelikli gerçek, Ateş ile Efsun’un beraber olmadığı
gerçeğidir. Bahar’ı şu an üzen tek şey bu çünkü. Atahanların kızı olduğunu
öğrenmek Bahar’a çok da iyi gelmeyecek. Aksine onu daha çok üzecek olayları
başlatacak. Bu durum Ateş için de zor olacak. Bir Atahanlı ile evli olmak
isteyecek mi bakalım?
Acı verme kadına artık!
Atahanlar’ın mutfağında kuru fasulyenin pişmediğini
düşünen Hasret ile Mehmet Emir’in buluştukları esnaf lokantası sahnesinden pek
etkilenmedim.Sahi zengin insanların salaş mekanlarda mutlu oldukları doğru mu
gerçekten? Hasret’in 20 yılını mahvettiğini söyleyen Mehmet Emir, telafi
konusunda fırsat isterken, sadece parasını kullandığının farkında mı acaba? 20
yılı telafi etmek zaten çok iddialı bir konu. Ayrıca bütünlemeye kaldığı dersi kurtarmaya
çalışırken öbür dersten sınıfta kalmak da pek umurunda değil. Evliliği ciddi
şekilde tehlikede çünkü.
Kadına ters bakmaktan
yorulmadın Mehmet Emir.
Ayten Hanım’ın mutlaka bir bildiği vardır ama Hasret’i
yemeğe çağırma fikri de Fulya’yı daha fazla üzmekten başka bir işe yaramamış
gözüküyor. Mehmet Emir’in, karısının yanında Hasret’e aşkla bakmasını, Hasret’i
bir dükkanın başına geçirdiğini yemekte söylemesini ve Hasret masayı
terkederken uzunca bir süre elinden tutmasını yakında gemileri yakacağına
yordum. Bölüm sonunda, gelecek haftanın fragmanının gösterilmesini seviyorum,
yerinde bir hareket. Ancak fragmanın da biraz fikir vermesinden yanayım.
Gelecek haftadan tek beklentim, bu hamilelik mevzusunun çözülmesidir. Çünkü Efsun’u
çocuğa isim düşünürken görmek, istediğim son şey.