İlk aşkını bulduğu için bir sevinmeler. Eski günleri hiç unutmamalar, kitapları aramalar, çay yapma istekleri, yemek teklifleri. Daha neler neler… Bir dakika araya girmezsem çatlarım. Sahi Yiğit bunca sene hiç mi başkasına âşık olmamış? Evlensin demiyorum da ilk aşkım da ilk aşkım diye mi dolanmış Amerika’da? Ama Deniz de âşık olmamışşş yeağğğğğğ, demeyin. Deniz’in durum malum. Babasının iflası, çalışmak zorunda olması, sadece eski güzelliğini değil öz güvenini de kaybetmesi. Kardeşi bile dalga geçerse kim sevsin kızı, kimi sevsin Deniz? Neyse neyse devam edeyim.
Deniz’in küçüklüğüne benzeyen (Belki de aynı kızdır, seçemedim ben. Bilen ses etsin.^^) kız kardeşi Pırıl ile tanıştık. Cadaloz, pek bilmiş, İrem > Deniz diyen ergen kardeşimiz. Yalnız itiraf edeyim sevdim ben Pırıl Aslan’ı. Kuafördeki çocuğun da bakışını görmedim değil. ^^
Ve gelelim, bizim Tuna’ya. Gittikçe daha çok seviyorum da sanki az mı görüyorum? Tuna’nın olmadığı ofisi düşünemiyorum. Tuna varsa ofiste kimse yaşlanmaz. Bir de Asena Hanım. Asena Hanım da bayağı enerjik. Arada uğradığı için pek göremiyoruz. O zaman ne diyoruz? Tuna ile Asena sahneleri de isterim bol bol. Gözlerimizi ayıramadığımız sahneler olur. İçi çikolata parçacıklı kek adeta. Üzerine de vişne sosu. Ne diyordum? Bizim Tuna. ^^
Bizim Tuna oley^^
Yine günlerden İrem & Tuna ^^
Deniz ile uğraşmasına tam kızacağım bana bi’ gülme geliyor. İçinde ne yürekli bir adam var. Ne kadar anlaşılmayı bekleyen çocuk var. Yalnız Tuna Deniz’e sevdalanıyor mu bana mı öyle geliyor? Şu sıralar kalbiyle mantığı farklı. Stajyer Deniz’i herkes gibi görürken, saf halleri Tuna’yı çekiyor. Üstüne içindeki yardımsever Deniz’i de görünce “Hayatımın Kadını mı acaba?” sorusu da içini kemiriyor. Bir de işin İrem boyutu var ki evlere şenlik. İrem ile baş etmek pek de kolay değil Tunacan. ^^
Go go go Flamingo…
Hayat sadece kare as üzerinden ilerlemiyor. Tam beklenen hareketler. Yavaş yavaş… İnceden inceden…
Ofis kısmında Çaycı Gazi bastı gaza demiştim ya. Az demişim. Adam takma isimle izdivacını yapmak üzere yola çıkmış. Neşe Hanım şimdilik yan çizmiş olsa da ilerleyen zamanlarda büyük olaylara gebe o kısım, not alın. Bu hafta Cemal ve Buket’te gelişmeler vardı. Cemal rolünde sağlam adımlar atıyor da Buket biraz geç kalıyor. Karakteri üzerine henüz giyememiş. Cemal’in Buket’e pasında gol bekliyorum, sürekli aut, sürekli aut… Buket yedeklerde mi beklese?
Sona gelirken, bir sonraki bölümü beklerken…
İrem, kardeş hasretini Deniz ile gidermiş, güzel. Aşkı için ise yanlış sularda dolaşıyor, yanlış. Deniz’in bir saklanıp yalan söylemesiyle nasıl da ilk aşk yön değiştirdi? Dümen kimde? Kaptan kim? Sürekli aşağılanmak kimin hoşuna gider? Düşünsene biraz, kendini Deniz’in yerine koysana. O senin arkadaşındı. Üstelik ilk aşkın!
Büyük Pırıl & Yiğit buluşması.
Anlayacağınız durumlar karışık. Pırıl’ın gelmesiyle de kördüğüm oldu. Pırıl, yakışıklı, çekici bir enişte adayı gördüğü için mutluluktan havalara sıçrasa da Deniz için tam tersiydi durum. Gitme o kafeye Deniz, madem gittin hemen çık git diyesim geldi, diyemedim. Heyecan dolu final, peşine hareketli fragman geldi. Bayram sonrası yeni bölümde görüşmek üzere.
Sevgiler, güzel yarınlar…
Tek derdimizin “Ne kadar harçlık topladın?” olacağı bayram sabahları olsun. Şimdiden iyi bayramlar.