Geçen hafta
daha ilk fragmanı gördüğümüzde bu gecenin sonunda olacakları öngörmüştüm.
Mevzuya en sondan girecek değilim de Feride’nin yüzü azıcık gülse sonunda hep
hüsran olduğunu zaten biliyordum. Böylesi bir ters hamle beklemiyordum ama artık o sekiz aylık zaman atlamasına yaklaşabilmek için ne olacaksa bir an önce
olsun istiyorum.
Kaç kuruşluk mal var ki burada?
Evvela Mahir,
bu kabadayılardan ne kadar değerli bir şey çalmış olabilir, anlayamadım.
Benim gördüğüm bir kamyon dolusu elektronik eşya vardı. O yıllarda en fazla
televizyon, buzdolabı falan olması gerek bunların da. Hesaplayan adamlar gibi
yapmak istemem ama o kadar kabadayıdan herkesin payına diyelim ki on tane mal
düşse, şimdinin bir birim fiyatıyla hesap edersek eğer ortaya bir araba parası
çıkmıyor. Neden böyle bir şey yaptım? Çünkü adamlar orada Mahir’i indirmek
yerine "mallarımızı ver" davası yapmak için biraz fazla zengin değiller mi? Hadi
Mahir’i indirmek ağır olur da dört kabadayı bir Mahir’e neden pabuç bıraktılar?
Daha doğrusu bu durum nasıl Mahir’in kabadayıların aralarına girmesini
sağlayacak? Kabadayı jargonu kullanamadığım için tam ifade edemeyebilirim ama bence
o adamların Mahir’i o odadan silkeleyip atmaları gerekirdi. Ha Mahir bizim gözbebeğimiz
onu küçümseyecek adamın alnını karışlarım ama o kabadayılar böyle düşünmüyorlardır
herhalde.
Bu havaların kime oğlum! Biz kaç yıllık hanım ağayız.
Gözbebeğimiz
dedim ama mahallede öyle göstere göstere yaptığı yardımları da yadırgadım
doğrusu. Mahir ki kendisine borcu olan komşusunu rencide etmemek için yolunu
değiştiren Nazif Kara’nın izinden giden bir adam. Neyse artık beğenmesek de alışacağız
bu Mahir’e de yavaş yavaş. Görüldüğü gibi her olayda Mahir’e söylenecek bir
kusur buluyorum. Sebebi de -bunu belki yüzüncü kez söylüyorum ama- onun
kabadayı olmasını istememem. Tamam, oldu bile biliyorum. Bunun dışında Mahir ne
zaman ki gerçekten büyük bir kabahat işlese, o zaman da herkesin Mahir’e
söyleneceğini bildiğim için Mahir’i koruyasım geliyor. Örneğin bu Belgin
mevzusunda Mahir bayağı av durumunda, kadının kabadayı aleminden biri olduğunu
bilmiyor çünkü. Sıradan, hanım hanımcık bir kadın olmadığını anladı da, bu
sebeple öyle bir teklifte bulunabildi ya zaten, yine de mahalleden, belalı bir
kadın olarak görüyor onu yalnızca. Ne teklifi olduğuna değineceğim en sonda.
İkna olmuş bir Mahir.
Uzun zaman üzerine Mahir'i gülerken gören Feride.
Bu bölümün
en güzel anları, Mahir’in ondan vazgeçmediğini öğrenen Feride’nin, Mahir’i de
buna ikna etmek için gösterdiği olağanüstü çabayı izlediğimiz anlardı. Feride
öyle şefkatli, öyle incelikli hareketlerle yürüdü ki Mahir ne kadar dirense de
o sevgiye kapılmaktan alıkoyamadı kendini. Ama ne yazık ki Mahir aşkına yenilse
de –bu da onun lafıdır- sabah olduğunda kollarında uyuyan sevdiğini kokladı ve
bırakıp gitti. Oysa ki en çok da birlikte uyanırlar, kahvaltı falan hazırlarlar
yani beyinlerine kan giderken de birlikte mutlu bir zaman geçirirler diye
umuyordum. Mahir ne yaptı? Kalktı Yasin’e gitti, "biz aşkımıza yenildik ama
sonra ben pişman oldum" diyemedi tabii de Feride ondan tamamen vazgeçsin diye
yardım istedi. Yasin gelip aynı şeyi Songül için söyleseydi nasıl bir cevap
verirdi acaba? Hayır, Mahir’e söylenmeye başlamayacağım çünkü burada
arkadaşının ilişkisine hele ki ayrılmakla ilgili bir durumda, burnunu sokmaması
gerektiğini düşünemeyen, bir de onca olasılık arasından en kesin ama en çiğ
olanını seçip Mahir’in önüne süren Yasin’edir kızgınlığım. Hatta burada Mahir
sevdiceğine böyle bir yanlış yapamayacağını söyleyip benden bir artı puan bile
aldı.
Bu kadar yemeği kime yaptın Feride? Neyse ki hamsili pilav, kediler bayram edecek.
Feride
ertesi güne yalnız uyanmış da olsa, kendini mutluluk oyununa öyle bir kaptırdı
ki, o mutlu oldukça sonunda üzüleceğini bilsek de biz de kaptırdık kendimizi.
Bir gün de olsa kendi evinde, sevdiği adamla bir geleceği olabileceğinin
hayalini kurdu Feride. Evi temizledi, yemek hazırladı, Mahir’in gelmesini
beklemeye başladı. Mahir geldi gelmesine de Feride de hayallerinin yıkılacağını
Mahir geldiğinde anladı. Yine de bir gece önceki “al beni” performansına eş,
biz mutlu bir aile oluruz performansını sergilerse belki bu defa da işe yarar
sandı. Kadınların tutunduğu bir dala dair kurduğu hayallerini yıkmak sanıldığı
kadar kolay değildir. Mahir’in tamam artık bu oyunu bitiriyorum der gibi Feride’ye
“kendine başka bir hayat kur, ben de öyle yapacağım” demesi, Mahir’e söylenmeme
limitimi en çok zorlayan anlardandı. Feride gayet acıtıcı sözlerle karşılık
verdi de bana gerek kalmadı ama Mahir’in basıp gitmesine de engel olamadı.
Neymiş? Kadınlara böyle bakmayacakmışsın, öpüyorlarmış.
Mahir, Feride’yi
uzaklaştırmak için Yasin’in sunduğu kıskandırma taktiğinden başka şansı
olmadığını anladı ve bir gün öncesinde hayatını kurtardığı ve can borcunu
ödemek isteyen Belgin’e “benimle sevgili numarası yapar mısın?” teklifinde
bulundu. Mahir’in ağzına bile yakışmayan bu cümleyi uygulamaya kalkması ve
Mahir’in bunu beceremeyeceğini anlayan Belgin’in ipleri kendi eline alarak
Mahir’i öpmesi ve tabii ki Feride’nin bunu görmesi, Feride’nin de Mahir’in de
hayatına düğün arabasına konan bombadan sonraki ikinci bomba olarak düştü.
Mahir, ilk bombanın
aldığı canların intikamını alayım derken, ikinci bombanın kırdığı kalplere de
bir çare bulacaktır diye umuyorum. Bunları da artık sezon finalinde
gösterilen sekiz ay sonrasının gelmesinden sonra göreceğimizi düşünüyorum.