Geçen bölüm yıkılan hayallerinin altında kalan 3 kız kardeşimiz ve dili
tutulasıca babalarını, bu bölüm karakolda yakaladık. Tüm saflığıyla, ifadesini
alan polis memurunun yüreğinin hassas yerlerine dokunan Saadet’imiz, tahmin
ettiğimiz gibi dünyası başına yıkılmış halde ama, içinde yine de kandırılmış değil
sevilmiş olduğuna dair küçük bir umut var. Bölüm boyunca Saadet gibi bizim de
gözlerimiz her köşe başında, Asrın’ı arayıp durdu, ama boşuna. Karşımıza tek
çıkan, “bu sezon da amma hırsız-polis-safgüzelkız aşk üçgeni yaptı”
hislerimizin muhatabı polisimiz oldu. Asrın’a kafayı takmış acar polis, bölüm
boyu Saadet’i takip etti. Belli ki bu takip, ilerleyen bölümlerde Saadet’in
gönlüne talip olmakla sürecek.
Düğün gecesi sonrası, olaylar oldukça hızlı gelişmiş. Bir sabahta; aldatıcı
ortak Alev Hanım ofisini taşımış, Sevda ve kopya verici asistan okuldan
atılmış. Bu ne hız! Sevda’nın atılışı tabi ki Tibet’in annesinin işi… Sevda’nın
durumları düzeltmek için yaptığı, Tibet’e planı çok zekiceydi. Onu affetmesi
için gidip çocuğa yalvarmak yerine, ilgisiz davranıp Tibet’i kendine çekti.
Alkol duvarını aşmış kılkuyruk Tibet’se, kırılmış erkeklik gururunu, bir kadına
güç kullanarak tamir etmeye kalktı.
"Son Tibet bükücü" Bedir
Sevda'nın iyi başlayan planı tam bir felaketle sonuçlanmak üzereydi ki,
hikâyemizin kahraman çocuğu Bedir, masalsı bir şekilde bir anda ortaya çıktı,
birkaç yumrukla Sevda’yı oradan kurtardı. Bu arada Sevda’nın nerede olduğunu
bulmasıyla, kendisinin iyi bir sosyal medya kullanıcısı olduğunu da öğrendik.
Saadet’in bir süre hiç konuşmamasını çok sevdim, daha bile uzatılabilirmiş.
Kızcağızın dilinin açılmasını sağlayan Enişte Beyimiz Deli Yılmaz’ın da, aile
içinde aslında ne büyük bir eksiği kapattığına tanık olduk. Yılmaz; eşi
Servet’in, ilişkilerinde izin vermediği müdahaleleri, baldızlarının hayatında
yaparak ailesini sahipleniyor. Tavırları zaman zaman çok itici olsa da niyetini
bildiğimizden gözümüze batmıyor, sevdik galiba biz bu Yılmaz’ı… Böyle başına
buyruk ama gerektiğinde abuk çözümler sağlayan bir deli üyeye, tüm ailelerin
ihtiyacı var galiba değil mi? Zira mantık her zaman çözüm getirmiyor. Saadet’in
haline üzülüp Asrın’a saydırırken bıraktığımız Yılmaz’ı, bir süre sonra kendine
kızarken bulmamız hoş bir ayrıntı olmuş. Aslında başkalarında en çok
kızdıklarımız, kendi hatalarımızın da bir parça yansımasını içerir değil mi? Bu
arada Servet’in gebelik raporunu bulan ve açmayıp ona geri veren Yılmaz, sen de
ne meraksızmışsın ya!
Karakterlerin derinlerine inip analiz etmek için vakit daha çok erken olsa
da, hikâyemizin kahramanlarını yavaş yavaş tanıyor, nerede ne yapacaklarını az
çok tahmin etmeyi başarıyoruz. Şimdiye kadarki akış; pek ters köşelerle
karşılaşmayacağımız yönünde… Son sahnede hamileliği yerine boşanmayı istediğini
söyleyen Servet'in dışında...
Aralara serpiştirilen ince hayat derslerinden ilkini, ablamız Servet’in
Saadet’e “aşkın hata yaptırabilirliği”ne ilişkin konuşmasıyla aldık. Aramıza
yeni katılan, huysuz babanın bilmiş arkadaşı ufaklığımızın ağzından duyduğumuz
“bir kadın uzun uzun susuyorsa hayret alamet değildir” cümlesi de “kadınları
anlayamıyorum” diyenlerin ilk ders konusu olarak kulağa küpe olsun. Haftanın 3.
dersini ise Muzaffer Amca’dan aldık, kısa ve öz; “Acıma yetime…” diye!
Sığsın Alev, sığ!
Geçen hafta Alev hakkında yorum yapmayı içim o kadar kaldırmamıştı ki
hiçbir şey söyleyememiş, bu haftaya bırakmıştım. Şimdiyse söyleyeceğim tek şey
var; Sığsın Alev, sığ! Bir de Servet'e bulunduğun ithamlarda her ne kadar biraz
haklı olsan da, o lafları etmek senin hakkın değildi, bu ne yüzsüzlük? Servet’i
onunla aldatan Yılmaz’a da iki çift lafım olacak elbet. “Bende Servet’te
olmayan ne var” diye soran Alev’e “işte bu soruyu asla sormadı Servet” diyerek
belki dünyanın en doğru tespitini yapmış olabilirsin ama, onu seçen de sensin.
Diyeceklerim bu kadar.
Gönül İşleri Düğün Organizasyon Ltd. Şti.
Bölümün yan hikâyesi yetimlerin düğünü de genel akış gibi biraz masalsıydı
tabii… Yine de sonda izletilen düğün sahnesi bölümün gri havasını biraz
dağıttı. Üç kız kardeş artık düğün organizasyonlarını beraberce yapacak. Sinem
Kobal’ın daha önceki işlerine göre oldukça yol aldığını gösteren hali, Timuçin
Esen gibi zarif bir adamın sevimli hanzoya can vermesinin inandırıcılığı, eh
son kahramanımız Bedir’i her bölüm bir kuple de olsa üstsüz görüşümüzün
cazibesi ile Gönül İşleri iddiasını hala koruyor bence…