Favori karakterlerimden Önem’in bozuk para gibi
harcandığı bir bölüm izledik. Oldukça hırslı bir kadın Önem, yalnız bir anne
olarak kendi ayaklarının üzerinde durmayı başarmış ve hatta işinde de başarılı
olabilmiş. Üstelik bütün bunların arasında pırlanta gibi bir evlat yetiştirmiş.
Bunca zaman Öykü’yü korudu, kolladı. Yeri geldi azarladı, görmezden geldi, ama
yeri geldi akıl hocası oldu, en büyük destekçisi oldu. Bu davranışlarıyla benim
gönlümü kazanmıştı allah için. Amma velakin, Önem her seven kadın gibi sevdiğini
kıskandı. Hissettikleri ve gördükleri de yanlış değildi hani. Bülent’in aklı
ince ince Meral’e kayarken, Önem ruhunun derinliklerindeki “Şeyma”yı çıkardı
gün yüzüne. Konu kıskançlıkla kalsa iyiydi de, işin içine bir de insanları
küçük görme eklenince tadı kaçtı. Mahalle de mahalle dedi durdu, ve kendince
intikam aldı o mahalleden, hem de bunca zaman emek verdiği Öykü’yü nasıl
yaralayacağını hiç düşünmeden.

Defilenin kulisinde in-cin top oynarken(!), Karagöz Hacivat gibi didişen Öykü ve
Şeyma’nın saç saça baş başa birbirine girip, sahneye Cennet Mahallesi kıvamında giriş yapması ile başladı herşey. Defile
oldukça başarılı geçmişti ve Şeyma’nın tüm oyunlarına rağmen Öykü başarılı
olmuştu. Ya ne yapsaydı Şeyma, bunu Öykü’nün yanına mı bıraksaydı :) Ancak
ilahi adalet tecelli etti, neyse ki en azından Şeyma’nın gerçek yüzü şahitler
huzurunda gözler önüne serildi. Bundan sonrası artık Mete’nin hafızasının
kapasitesine bağlı, üç vakte unutursa şaşırırmıyız, tabi ki şaşırmayız.

Diyeceksiniz ki Şeyma’da Mete’ye kendini unutturacak
göz var mı? Yok elbet. Üstüne bir de açık kalan telefondan Burcu’nun
söylediklerini duydu mu sana. Şeyma’nın ON düğmesine basıldı. Entrikalar
silsilesi başlasın, hurray !
Şeyma Öykü'ye daha beşikten düşman !
Ancak bu defa hevesimiz kursağımızda kaldı. Önce
Emre’nin suratına çarptığı gerçekler, sonra da Olcay’dan duydukları ile bir
defa daha imana geldi Şeyma. Bilmiyorum bu ruhsal medcezirlerle bu kız daha kaç
sene yaşar, hırpalanıyor yazık. Yaşadığı pişmanlık Şeyma’ya soluğu Öykülerin
evsahibinin kapısında aldırdı. Ne yaptıysa onun için yaptığı o kıymetli tek taş
yüzüğü Öykülerin borcuna karşılık ev sahibine verdi. Neyse, Meteciği yenisini
alır, olmadı Rıza alır.
Bu arada biz Şeyma’yı kazandık derken Mete’yi
kaybettik galiba. Kendini barlara atan Mete, Öykü’ye çok benzediği gözümden
kaçmayan kıza istemem derken meğer yan cebime diyormuş. Feneri bir şekilde
kızın evinde sördürdüğünü gördük Mete’nin. Hadi biz gördük neyse ama, İstanbul’daki
bir milyon binanın arasında, aynı anda, aynı yerde, aynı saatte bulunan Şeyma’da
görmesin mi? Yüzük de gitti, adam da gitti, hadi bakalım.

Tüm bu olayların arasında, bir de CSI dizilerine profil
olma kapasitesinde bir Derin’imiz var artık. Bakışlar pek bir deli deli. Loş
ışıklar altında Öykü’nün fotoğrafına “derin derin” bakan ve ardından karanlıklara
gözü dalan, seri katil potansiyeli yüksek bir karakter. Sergide fotoğrafı olan
lise öğrencisi kızın sağlığından endişeliyim, bir arayıp sorasım gelmedi değil. Öykü ve liseli kızda olduğu gibi, insanların hassas zamanlarında yanında biten Sweet November’ın Sara’sı tarzında, pek kerkese yardımcı olacakmış gibi
bir hava sezemedim ben açıkçası. Bahse girerim arkadaşın evinin duvarlarında da bir fotoğraf koleksiyonu vardır. Üstüne üstlük, Ayaz Derin karşılaşmasında Ayaz’ın
fotoğraflara yüzeysel bakışı Derin’i iyice tetikledi gibi. Ama biz seyirciler ters köşe severiz. Hadi
ters köşe yapın bizi. Melek gibi biri çıksın Derin.
Öykü’yü mutsuz görmeye dayanamayan Ayaz yine müthiş
bir planla hem Öykü’ye yardımcı oldu, hem de biz yine ekran karşısında keyifli
dakikalar geçirdik. Öykü’lerin çıkarıldıkları evi geri alabilmek için yeni
taşınan genç evli çifti ziyaret etti Öykü ve Ayaz, ya da Cenifır ve Zaya mı
demeliyiz, ya da Kübra ve Doğaç.
Çifti tanıyıp zayıf taraflarını öğrenmeye çalışan
ÖyAz, çiftin arasını en hassas konu olan “kayınvalide” konusuyla açmak isterken
kendi ayaklarına doladılar konuyu. Sonuç olarak çiftin, özellikle kadının batıl
inançlara saplantısını, korkularını farkettiler ve böylece sahneye Emre ile Burcu çıktı.
Nihal Işıksaçan ve Mehti Aras Aydın'a gelsin alkışlar 
Öykü’lerin evini kiralayan çiftin evine giden Emre
ve Burcu, daha önce o evde oturmuş, ancak evdeki paranormal aktiviteler
nedeniyle evden kaçmış çifti mükemmel oynadılar. Gizlice ÖyAz’ı da eve alan
Emre ve Burcu, konuyu hepten X-Files’a bağladı. ÖyAz paranormal aktivite
taklidini abartınca, evin erkeği sesin geldiği odayı, ÖyAz’ın odada olduğunu
farketmeden üzerlerine kilitledi. Böylece ÖyAz Öykü’nün yatağında, Ağva sahilindeki şezlonglardan
sonra birlikte ikinci gecelerini geçirdiler. Keyifli sahnelerdi.
Aynı anda Meral ve Bülent, Önem’in evine gece yarısı
habersiz yaptıkları çıkartma ile Önem’in bardağını taşıran son damlayı
bıraktılar. Meral’in verdiği basın toplantısı fikrini gözleri parlayarak kabul eden
Önem, elbette toplantının içeriğinde ufak bir değişiklik düşünmüştü. Öykü ve
Olcay’ın da katıldığı toplantıda, Öykü’yü olanlara rağmen affedip bir şans daha
vermek istediğini söyleyen Önem, bunu Öykü ve ailesini basın önünde küçük düşürecek
cümlelerle yaptı. Olcay’ın dahi şaşkınlıkla izlediği sahnelere Öykü’nün tepkisi
ise Önem’in beklemediği şekilde oldu. Önem’in verdiği evin anahtarını masaya
çarpmış görünse de, aslında Önem’in kafasına atmış kadar oldu Öykü. Aile olarak
içinde bulundukları durumda Öykü için oldukça zor bir hareketti bu. Ancak Şeyma’nın
da dediği gibi, Öykü saf ama aptal değil. Ve böyle bir teklifi kabul edip
ailesini ayaklar altına aldırmayacak kadar da gururlu.
Peki şimdi ne olacak?
Öykü ve Önem’in arası hiç olmadığı kadar gerildi,
Ayaz arada kalacak. Acaba annesinin tarafını mı tutacak?
Derin bu fırsatı kullanıp Öykü’ye yaklaşacak görünüyor,
Ayaz durumdan rahatsız. Derin ÖyAz’ın arasını açabilir mi?
Şeyma hem yüzüğü, hem de Mete’yi kaptırdı. Bunun da
hesabını yine Öykü’ye keser mi?
Bunların cevabını 16. Bölümde göreceğiz elbet ama siz
ne düşünüyorsunuz? Yoruma yazın, bekliyorum.