Geçen
hafta “Seyit ve Mürvet evlenecekse evlensin.” demiştim. Bu bölüm sonunda ikinci sezon tanıtımlarında gördüğümüz nikâh sahnesini izledik. Bir nikâha
niyetlenmiştim; ama gelinler geçidi gibi bir bölüm oldu. Mürvet, isteye isteye
gelin giderken kuşkusuz Ayşe için anılarına ekleyeceği mutsuz bir gün oldu.
Duanda bile gerçeklerin farkındaydın.
Daha
en başta Emine, biricik kızını Seyit’e vermezken o inatçı kadın kararından
dönüverdi. Gerçi kız istemeydi, kız vermeydi, nikâhlardı derken Emine ayak
basmayacağı Pera’ya bile tek bölümde 2 kez gitti. Başından beri tanıdığımız
inatçı Emine, çoğu kararından çabucak döner oldu. Emine ilk kararında haklıydı ve
evlenmelerine karşı çıkmalıydı. Seyit’in gönül ilişkisini sorgulamak ona
düşmezdi; ama anne yüreği kızı için en başta, en doğru kararı verdi.
Seyit,
sonunda babasına, ona bıraktığı mirasa karşı öfkesini dışavurmuşken biraz
telkin yoluna gitseydi o zaman bu evlilik gerçekleşmeyebilir miydi? Sonu belli
olan bir hikâyede, benimkisi bir umut sadece… Seyit, sonunda Şura’yı
aldatmasını da Şura’nın suçu olarak yorumladı ya artık Seyit’e diyecek bir söz
kalmıyor.

Aklım inanmıyor; ama yüreğim “İnan.” diyor.
Bir
ara izlerken aklıma geldi de Celil ne ara Seyit ve Şura’nın arasını düzeltme
vazifesinden ayrıldı? Bence bu anlaşmazlığı Celil düzeltebilirdi; ama hikâyede
olması gereken evlilik bir an önce olsun diye tüm engeller ortadan kaldırılmaya
çalışıldı. Şura bile ilk kez bir erkekle dışarı çıktı, başka birisinin yemek
teklifini kabul etti. Bir ara Alya, duyduğu evliliği Şura’ya haber verdi; ama o
da sırf Pedro’nun Şura’ya olan aşkını öğrenebilmesi içindi; ama bunu öğrenmek
de Alya’yı Pedro’dan kurtaramadı. Alya, tahmin ettiğim gibi gönlüne yenik düşse
de mantığından asla vazgeçmeyen bir kadın. Alya sayesinde Rusya’dan gelen Seyit
Türk Robin Hood oluverdi bir anda. Oysa kahraman Alya.

Yaraları saran kadını öğrendiğine göre bu inat neden?
Mürvet’in,
Lütfü’nün evinde anlattığı kurt hikâyesi bu bölümü en iyi özetleyen sahneydi.
Kurt yaralı ve onun yarasını saracağını sanan (umut eden) bir küçük kız var;
oysaki sonradan da kendisinin öğrendiği üzere kurdun yarasını suretiyle bile
sarabilecek tek kadın var; o da Şura.
Ayşe,
acaba Güzide’nin çocuğuna sebep olduğu için biraz durulur mu? Gözlerinden akan
yaşları gördük. Bu yaşlar daha önce de Seyit için akmıştı; ama orada sadece
hırs vardı. Şimdi ise bir hata yaptığının farkına vardığını düşünüyorum. Ayşe
ve Mürvet’in bundan sonra aynı evde olacak olması şu an gözümde trajikomik bir
hadise. Gereksiz gerilimlere gark olacağız demektir.
Tina,
bir aşığın gönlüne söz geçiremeyeceğini sanırım bu hayatta, yaşayarak öğrenmeye
gelmiş bir insan. Tina’nın kardeşi için üzülmesini anlıyorum; ama bu bölümde
gerçekten Şura’nın çok üstüne geldi. Geçen bölümlerde onun için en iyi adayın
Pedro olduğunu söylerken şimdi de Serge çıktı. Bir ara Serge ile bakışırken
yüzünde bir aydınlanma oldu ama… Keşke Serge, Tina’ya birazcık ilgi gösterseydi
hepimiz rahat bir nefes alırdık.
Bu
arada Seyit, Mürvet’le evlendi; ama ikisini birlikte göremedik. Oysa bölümde,
yan yana durup aşkla birbirine sarılan gelin damat Şura ve Seyit’ti.

Benim anılarımda bu sahne kalacak.
Şura
ise Seyit’in aşkından o kadar emindi ki… Kız isteme olayını duyduğu halde bunu
küçük inatlaşmalara yordu. Gerçi bu kadarını kim tahmin edebilirdi ki? Şura o
kapıda, gözünde yaşla bir geline bir Seyit’e bakarken bundan sonra mutlu
olabilir mi? Peki ya Seyit? Seyit, Şura’yı da kendini de sonsuz bir mutsuzluğa
ve hüzne hapsetti. Keşke Serge’in mucizesi Seyit ve Şura için
gerçekleşebilseydi.