Bölüm etiketi
“ilham perim” olsa da benim için bölümün motifi “papatya tacı”ydı. Geçen hafta,
Pelin’in Sinan’a getirdiği papatyalarla bu kez taç olarak karşılaştık.
Bilirsiniz tüm çiçeklerin bir anlamı olduğu söylenir. Papatya da “temiz, saf
bir sevgi” ifadesidir, çiçek dilinde. Pelin’in Sinan’ın kapısına bıraktığı
temiz sevgi, bu kez Sinan’ın emeğiyle birleşip baş tacı olarak döndü,
Pelin’e. (Subliminalin
dozunu fazla mı kaçırdım? İnanmak istediğime mi inanıyorum bilmem ama çok
hoşuma gitti bu detay benim.)
Aslında
sevginin dışa vurumu için ille “Seni seviyorum.” cümlesine ihtiyaç yok. Hatta
çoğu zaman yerli yersiz sarf etmekten içini boşaltıyoruz o cümlenin. Ancak
Pelin bir kadın ve tüm kadınlar gibi hissettiğini, gördüğünü, yaşadığını
mutlaka duymak istiyor, duymak ve onun somut ifadesi olan bir öpücükle
algılamak. Oysa Sinan, hem bakışıyla hem şiirleriyle hem söyledikleriyle hem de
bu bölüm küçük sürprizleriyle iki kelimeyle hissettirebileceğinden çok daha
derin sezdiriyor o sevgiyi Pelin’e. Gel gör ki kadın yüreği emin olmak ister;
sezmek değil, bilmek ister. Ancak duyduktan sonra emin olur ve yüreğindeki
frenden çeker ayağını.
Yorma beni, okuyuver
gözlerimden…
Sinan,
Pelin’in duygularından emin. Rüzgâr’a “ Ben Pelin’i yıllar sonra neden sevdim,
biliyor musun? Benim için ne kadar çabaladığını, neler yaptığını gördüm çünkü.”
diyecek kadar emin hem de… Çok da haklı… Baştan beri bu aşkın çabalayanı Pelin
oldu. Sinan, geriye çekilip o çabayı zevkle izleyen taraftı.
Amacım
Sinan’a haksızlık etmek değil. Olması gereken de buydu. Yıllar önce darmadağın
ettiği adamı, şimdi toparlayıp parçaları yapıştırması gerekiyordu Pelin’in.
Önce güven vermeli, Sinan’ı onu sevdiğine ikna etmeli, onun yanında olduğunu
hissettirmeliydi. Bunu da mükemmel yaptı. Bugün Sinan, Pelin’i hayatta en önem
verdiği şeylerden biri yani mesleği için “ilham perisi” olarak görüyorsa bu
Sinan’ın değil Pelin’in çabasının ürünüdür. Üstelik bu noktaya gelene dek hiç
sızlanmadı. Kırılsa incinse de, yarasını sarıp ayaklarının üstünde yeniden
durarak, pes etmeyerek, inatla savaştı -ki kabul edelim biz kadınlar için çok
zordur bu- sadece güçlü bir kadın olduğundan değil, gençliğinde yaptığı yanlışın
ne denli büyük acılara sebep olduğunu bildiğinden bu kadar kararlıydı. Bir kez
daha, başta kendisi kimse için hayal kırıklığı olmayacaktı.
Niye
söylüyorum bütün bunları? Çünkü bence yeni bir yol ayrımına geldik. Pelin eline
o nikâh cüzdanını aldı. Ya açıp bakacak ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak
ya da son anda gerçeği öğrenmeden yeni bir yola girecek. 12 bölümdür Pelin’in
mücadelesini izliyoruz; şimdi, tam da burada bir düğüm atılmalı. Her iki
durumda da bir değişim gelecek ve dizi yeni bir ivme kazanacak gibi geliyor
bana.
Yazı devam ediyor...