“Sen benim yarım kalan cümlelerimsin” *
Şirinlik yapma bana! Bir ayağım Adana, bir ayağım İzmir benim. Çaktım mı duvardan kazırlar!..
Bölüm etiketi “ilham perim” olsa da benim için bölümün motifi “papatya tacı”ydı. Geçen hafta, Pelin’in Sinan’a getirdiği papatyalarla bu kez taç olarak karşılaştık. Bilirsiniz tüm çiçeklerin bir anlamı olduğu söylenir. Papatya da “temiz, saf bir sevgi” ifadesidir, çiçek dilinde. Pelin’in Sinan’ın kapısına bıraktığı temiz sevgi, bu kez Sinan’ın emeğiyle birleşip baş tacı olarak döndü, Pelin’e. (Subliminalin dozunu fazla mı kaçırdım? İnanmak istediğime mi inanıyorum bilmem ama çok hoşuma gitti bu detay benim.)

Aslında sevginin dışa vurumu için ille “Seni seviyorum.” cümlesine ihtiyaç yok. Hatta çoğu zaman yerli yersiz sarf etmekten içini boşaltıyoruz o cümlenin. Ancak Pelin bir kadın ve tüm kadınlar gibi hissettiğini, gördüğünü, yaşadığını mutlaka duymak istiyor, duymak ve onun somut ifadesi olan bir öpücükle algılamak. Oysa Sinan, hem bakışıyla hem şiirleriyle hem söyledikleriyle hem de bu bölüm küçük sürprizleriyle iki kelimeyle hissettirebileceğinden çok daha derin sezdiriyor o sevgiyi Pelin’e. Gel gör ki kadın yüreği emin olmak ister; sezmek değil, bilmek ister. Ancak duyduktan sonra emin olur ve yüreğindeki frenden çeker ayağını.
 
Yorma beni, okuyuver gözlerimden…
 
Sinan, Pelin’in duygularından emin. Rüzgâr’a “ Ben Pelin’i yıllar sonra neden sevdim, biliyor musun? Benim için ne kadar çabaladığını, neler yaptığını gördüm çünkü.” diyecek kadar emin hem de… Çok da haklı… Baştan beri bu aşkın çabalayanı Pelin oldu. Sinan, geriye çekilip o çabayı zevkle izleyen taraftı.

Amacım Sinan’a haksızlık etmek değil. Olması gereken de buydu. Yıllar önce darmadağın ettiği adamı, şimdi toparlayıp parçaları yapıştırması gerekiyordu Pelin’in. Önce güven vermeli, Sinan’ı onu sevdiğine ikna etmeli, onun yanında olduğunu hissettirmeliydi. Bunu da mükemmel yaptı. Bugün Sinan, Pelin’i hayatta en önem verdiği şeylerden biri yani mesleği için “ilham perisi” olarak görüyorsa bu Sinan’ın değil Pelin’in çabasının ürünüdür. Üstelik bu noktaya gelene dek hiç sızlanmadı. Kırılsa incinse de, yarasını sarıp ayaklarının üstünde yeniden durarak, pes etmeyerek, inatla savaştı -ki kabul edelim biz kadınlar için çok zordur bu- sadece güçlü bir kadın olduğundan değil, gençliğinde yaptığı yanlışın ne denli büyük acılara sebep olduğunu bildiğinden bu kadar kararlıydı. Bir kez daha, başta kendisi kimse için hayal kırıklığı olmayacaktı.

Niye söylüyorum bütün bunları? Çünkü bence yeni bir yol ayrımına geldik. Pelin eline o nikâh cüzdanını aldı. Ya açıp bakacak ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak ya da son anda gerçeği öğrenmeden yeni bir yola girecek. 12 bölümdür Pelin’in mücadelesini izliyoruz; şimdi, tam da burada bir düğüm atılmalı. Her iki durumda da bir değişim gelecek ve dizi yeni bir ivme kazanacak gibi geliyor bana.
 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER