Rüzgâr’a gelince… Ne yazık ki Rüzgâr’ın öyküsünün altı çok boş yazılıyor… Aslında çok iyi işlenebilecek bir karakter, karikatür bir tipe döndü. Dedesi mücadele et, dedi diye kulaklarıyla duyduklarına rağmen aşkını itiraf etmeye gelen bir karakter oldu. Ne umuyorsun acaba? Sen “Ben sana âşık oldum.” diyeceksin adam da “Hadi ya, sen benim hayatımı kurtarmıştın, eh iyi madem Pelin’i boş ver ben de sana âşık olayım bari.” mi diyecek?
Hayır, “âşık oluyorum” da ne ayrıca? Bunca zamandır âşık değildin şimdi oldun, öyle mi? İyi de ne oldu da âşık oldun, bacım? Bugüne kadarkinden değişik ne yaşadın Sinan’la? Haaaa “Vay be, Pelin yeniden Sinan’ın hayatına girmiş, meydanı boş bıraktık zaaar, ben de bir âşık olayım da şartlar eşitlensin” derdindeysen o zaman da pardon ne tarafa gülüyorduk?
İlk geldiğinde diziye yeni bir dinamik giriyor diye sevinen ben, şu an karşımdaki Rüzgâr’a bakıp “Napıyoooosuuuunnnn?” diyorum sadece. Giderek amaçsız ve işlevsiz bir kimliğe büründü. Artık biz bu Rüzgâr’ı da Tolga gibi alsak mı sahneden?
Tolga demişken bu bölümün en isabetli kararı Milano’ya gönderilmesi oldu kanımca. O da uzun zaman önce işlevini yitirmiş, serseri mayın gibi dolanıyordu ortalıkta. Ondan Sinan’a bir rakip çıkmayacağı 3-5 bölümde belli olmuştu zaten. Üstelik herkesle efendi gibi vedalaşıp çekildi çocuk ortalıktan. Eh, ne diyeyim, darısı Rüzgâr kızımıza. Şöyle Afrika mı olur, Arap çölleri mi olur kendisini hasretle bekleyen sıcak iklimlere göndersek mi biz bu arkadaşı?
Susuyorsam asaletimden…
“Göndermek” deyince aklıma Ceyda düştü. Aman diyeyim onu ellemeyin, zira kendisi benim dizide en güldüğüm karakter… Yerli dizi âlemi çok kötü karakter gördü de bu kadar salağı az bulunur. Kardeşim, ilk günden beri kırk dolap çevirdin hepsi karavana! Hayır, ben mi yanlış biliyorum? Senin derdin Sinan değil miydi, kuzum? Sinan’a âşıktın, Pelin’e kaptırdın diye delirdiydin; oyunların ortaya çıktığında çıldırıp tehditler savurduydun filan… Sen hangi ara restoran sevdasına düştün? Sana ne restorandan? Büyük iş kadınısın da bizim mi haberimiz yok? Hâlâ bütün amacı, Sinan’ın restoranı ele geçirmesine engel olmak… Derdin can acıtmaksa o kuş beynine sok istersen restoranla olmaz o iş, sen direk Pelin’e yürüyeceksin. Bak, o zaman Sinan’ın canı nasıl yanıyor, nasıl kıvranıyor? Anladık kapkaççı tanıdıkların filan da var; iyi bak, sağda solda bir kiralık katil, o olmadı bir tinerci filan vardır. Sıkıştırıver avcuna üç beş kuruş, kaçırt Pelin’i ya da öldürmeye teşebbüs gibi direk bir hamle… Bak o zaman ortalık nasıl karışıyor? Bunu da mı biz öğreteceğiz yılan Ceyda’ya?..
İşin şakası bir yana, gerçekten de anlamını çözemediğim bir mantıkla hâlâ banka görevlilerine restler çeken, “siz görürsünüz!” tehditleri savuran bir zavallı var, elimizde. Şu kızcağıza da bir gıdım beyin verseniz sevgili senaristler de dizi literatürüne kötü – alık gibi manasız bir tipleme girmese…
Ben masumum öörrtmenim, Bülent saçımı çekti!
Gelelim dizinin en sevdiğim ikilisine… Bülent’in sergiyle imtihanının rövanşı, Başak’ın halı saha maçı ıstırabı oldu. Dizinin komedi ayağında en başarılı çift Başak ve Bülent… Onların hikâyesi tıkanmadan çok da güzel ilerliyor. Renkli, her an yeni bir olaya açık ve çok keyifli diyaloglarla dolu sahneler, bu bölüm de yüzümü güldürdü.
Ayrıca Başak- Süheyla ve Rıza- Sinan diyaloglarını çok sevdim. Her ne kadar dede yüzünden Rıza -Sinan yakınlığı kısa sürecek gibi görünse de halk adamı Rıza’nın erkekleri doğru tanıması ve Sinan’ı sevgili kızını emanet edebileceği adam olarak görmesi güzel bir detaydı.
Bu bölümü kısmen olaysız ve dingin tamamladık ama ben gelecek bölümün ani bir değişikliğe ve geçişlere gebe olduğunu düşünüyorum. Hem Rüzgâr hem Pelin hem de Sinan açısından önemli adımların atılabileceği fikrindeyim. Belki de uzun süredir “yarım kalan cümleler”in tamamlanma vakti geliyordur. Umarım beklediğimize değecek güzellikte bir bölümle karşılaşırız.
Not: Bu hafta “bölümün en iyi repliği” yok. Maalesef beni çarpan bir replik olmadı bu bölüm. İnşallah haftaya…
*Başlık Cem Adrian’ın Sen Benim şarkısından alınmıştır. Yorumu yazarken uzunca bir süre bana eşlik etti.