Geçen hafta sette
rahatsızlanıp hastaneye kaldırılan Selin Şekerci'nin yokluğundan
mıdır bilinmez Şebnem sahnelerinin aralara serpiştirilip, sürekli
bölündüğü bir bölüm izledik. Buradan kendisine geçmiş olsun
dileklerimi yolluyorum ki, o da setlere geri dönmüş zaten.
Allah güldürsün böyle diyeceğim ama sizin iş zor gençler..
Bir reklamla şöhret
olan 'ünlülere' gönderme niteliğinde sahnelerle başladı bölüm.
Ege'nin planıyla çıkan gazete haberinden ötürü röportaja gelen
gazeteciler yüzünden Can duyması gereken açıklamayı alamadı
Kâinat'tan. Geçen hafta Kâinat, bu hafta Can ikisi de birbirine
güven duygusunun 'g'sini duymadıklarını göstermiş oldular böylece.
İlişkide açık olmak tabii önemlidir ama ilk gördüğüne inanıp
basıp gitmek Can'a hiç yakışmadı bence. Sevgili olana kadar bir
iyilik yapayım diye peşinden ayrılmıyordun kızın. Şimdi, ''ben
gidiyorum Kâinat.'' Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu derler adama.
Kız açıklama için peşinde dolandı tüm bölüm, eh sende az
koşmadın ama konumuz bu yanlış anlamanın fazlaca uzamasıydı.
Özgür ve Âlmilla
sayesinde tam barıştılar dediğim anda ortaya baba ve borç
faktörü çıktı. Ben demiştim zaten, araya aile faktörü girince
işler bozuluyor. Normalde olsa kabul etmeyeceği dizi teklifini para
yüzünden kabul ettin. Ettin de, neden bunu Can'a söylemezsin
Kâinat? Ege yüzünden aranız daha dün açılmış, senaryoyu
bilmiyorsun etmiyorsun, parayı aldın imzayı da attın. Ya senaryoda
yazılanlar ne olacak? Türkan Şoray kanunlarım mı var diyeceksin?
Sende bu saflık Ege'de de bu akıl varken Can'ın yüzünün güldüğü
sahneleri ve bu çifti çok beklemeyelim derim ben.
Melek yüzlü şeytan!! Ege demişken, bu
bölümün kazananı kendisiydi. Nermin'i tehditle istediğini
yaptırmaya zorlayan o, Kâinat'la ne olduğu belirsiz senaryoya imza
atan o, Can'ı sinir eden yine o. Şöhrette geldi değmeyin keyfine
diyeceğim ama onun suyu yakında kaynar. Nermin'den baya umutluyum
ben.
Ne hayalerle aldı bu gülü ağzına çocuk kim bilir..
Âlmilla diye menü değiştirdi çocuk hiç bakma öyle.Özgür'ün bu
dizide rolü ne dediğim günleri hatırlıyorum da, resmen kendimden
utanıyorum şuan. Şebnem'den sonra dizide en çok sevilen karakter olmaya
koşar adım ilerliyor Özgür. Fırat Albayram'ı kesinlikle bir
komedi filmi ya da dizisinde görmek istediğimi daha önce
belirtmiştim zaten ama tekrar etmekte fayda var. Bu bölümün
yıldızı kesinlikle oydu. Âlmilla ile barışmasının gazıyla
yaptığı sürprizler, hazırladığı yemek, haberi herkesle
paylaşması, radyoya istek yapıp billboardlar bastırması beni
benden aldı izlerken.Resmen ideal sevgili listesinde zirveye oynadı. Çocuk haftalardır o kadar çekti ki, bu
yaptıkları az bile geliyor insan düşününce. İşte bu yüzden
yeni başlayan ilişkilerinin 12. saatini kutlaması çok doğaldı.
Pek yalnız kalamadılar ama olsun.
Onlar muradına erdi
ama dizilerde izlediğim en sempatik 3. adam olan Önder'e içim acımadı desem yalan
olur. Hiçbir kötü niyet aramadan Âlmilla'ya olan hislerini dile
getirdiği yetmiyormuş gibi birde birlikte olmalarına sebep
olduğundan onun da mutlu olmasını istiyorum ben çok. Geçen
haftalardan verilen Güneş-Önder sinyalini merakla bekliyorum bu
yüzden. Güneş, değişen saç rengini onun üstünde bir test
etmeli bence. Tabii aile sorunlarından fırsat kalabilirse. Sonra da
hep istediğim Özgür-Önder kankalığını izleyeceğim inşallah.
Şebnem'in gözü bu koltukta değilse bende bir şey bilmiyorum demektir!!
Hülya'nın
gidişiyle ortamı boş bulan Şebnem resmen at koşturdu desek yalan
olmaz sanırım. İhaleyi Şebnem-Selim ikilisi tarafından kurtaran
Harun Bey hayallerimdeki patron kıvamına gelip Şebnem'i tekrardan
işe aldı. Tabii tek veliahdı Selim'i şirkete getirmek şartıyla.
Şirkete yılda bir gelen Küçük Bey'in ihaleden ihaleye
koşturmasıyla sevindi adamcağız tabii haklı olarak. Selim'de
babasına çekmiş olmalı ki Şebnem için, hiç sevmediği işlere
katlandı yalan yok. Harun Bey'den aldığını sınırsız yetkiyle
Selim'i TİME'a kapak yapmaya and içen bir Şebnem izledik bölüm
boyunca. Röportaj yerine kişiye özel defile sergilese bence Selim
o şirketten dışarı adımını atmazdı. O kıyafet sahnesinde
Şebnem'e olan bakışların dikkatimizden kaçmadı Selim Bey!
Aç aç cam aç!!

Şunun evli, mutlu, çocuklu versiyonunu da görürüz inşallah...
Şebnem Gürsoy ilk
defa başladığı bir işi bitiremedi tabii. Bu ilkin Selim'e karşı
olması ayrıca güzeldi. Sürekli bu ilişkinin temellerinin atılıp
bir türlü inşaata geçilememiş olması artık sıkıntı vermeye
başlasa da, ikilinin mükemmel elektriği izletmeye yetiyor. İş
dünyasının ona göre olmadığını anlatarak Şebnem'le ortak bir
noktaya varamayacağını anlayan Selim çareyi onu kendi dünyasına
almakta buluyor. Dikkat, bu da önemli bir ayrıntı çünkü. Selim
bugüne kadar hep biraz gizli kutu bir karakterdi. Tamam babasından
bağımsız olmak isteyen, ayakları yere basan bir adam profili
çizdi ama hiç bu kadar yakından tanımamıştık onu. Babasından
para almadan geçinmeye çalışıp, servis yapmaktan tekne
temizlemeye kadar her işi yaptığını ve teknesini kendi parasıyla
aldığını bilmiyorduk mesela. Hala kredi taksidi ödüyormuş meğer bizim Küçük Bey.

Biraz Titanik'i
andırsa da, tekne önündeki sahneyi ve Selim'in denize olan
tutkusunu anlatış tarzını Şebnem kadar bende çok beğendim.
Onun bu kadar ayakları yere basan biri olması Şebnem'in kendini
sorgulamasına ve biraz daha durulmasına sebep olacak diye
düşünüyorum ben. Yavaş yavaş ondaki değişimi görmemek mümkün değil zaten. İkisi de değişerek birbirlerine birer adım daha yaklaşıyorlar her bölümde, artık sabrımız kalmadı yetkililere duyurulur.
Çokça güldüren
ve eğlendiren bir bölüm izledik hep beraber. Geçen hafta olduğu
gibi uzun reklam aralarının olmadığı ve hak ettiği yeri
bulduğunu düşündüğüm yeni kanalında umarım
reytinglerde istediği gibi gelirde uzun yıllar izlerim.
Herkesin emeğine
sağlık..
Kitapkurdu