Cınım kardişim^^
Bazen paralel evrende bir başka “Kara Sevda” olduğunu, bazı durumların şimdikinden farklı yaşandığını hayal ediyorum. Mesela Emir ile Asu birlikte büyüyen iki kardeş olsalardı, aralarında sevgi dolu bir ilişki olsaydı nasıl olurlardı acaba? Emir itiraf etmese de Asu’yu ufaktan ufaktan kabullenmeye başladı sanki. Hem de DNA testine hiç ihtiyaç duymadan. Kan mı çekiyor yoksa? (Sahi neden test yaptırıp da, çocuk başkasından diye delirerek karısını öldürmeye teşebbüs eden Galip’in burnuna dayamıyor?)

Küçükken kardeşi olan ve dolayısıyla hiç yalnız kalmayan çocukları kıskanan Emir, “Şeker Portakalı” okuyan çocuk Emir’i hatırlattı bana. Emir’in en büyük korkusu yalnızlık, en büyük yarası da sevgisizlik. Zaten o nedenle Nihan’a da hastalık derecesinde saplantılı. Ben Emir’in de kendisinden çok hoşnut olmadığına, içinde bir yerlerde bambaşka biri olma isteği olduğuna inanıyorum bazen. Ama bunu gerçekleştirmek için de geç kalmış maalesef.


Yalnızlığın resmi...

Nihan ise artık kendinden nefret eder vaziyette. “Ben gerçekten bu Nihan’la nasıl yaşayacağım bilmiyorum?” diye Yasemin’e itiraf da etti zaten. Aldığı evlilik kararından ötürü Kemal’e kızabilse, onu suçlayabilse, kendini aklayacak bir parça avuntu bulabilse bu kadar nefret etmezdi kendinden. Ama tercihleriyle bir nevi Kemal’i bu yola iten kendisi olduğu için söz söyleme hakkını görmüyor kendinde. Bu nedenle öfkesini de boşaltamıyor, hep kendine yöneltiyor. Yine de çok üzüyorum haline. Hayallerindeki, rüyalarındaki affedilme/vazgeçilmeme isteği bencilce olsa da, "o, Kemal’in gözü önünde Emir’le yakınlaşmaca oynarken Kemal’in de içi paramparça olmuştu ama, şimdi bunun karşılığını yaşıyor, diyetini ödüyor." diye bir hesap kapatma çabası içinde hissetmedim kendimi.

Ben galiba Nihan’ı en çok ağladığında hissedebiliyorum. Neslihan Atagül öyle iyi ağlıyor ki... Bence işin sırrı “güzel” değil de, iyi ağlamasında. Zihninden “Acaba nasıl gözüküyorum?” düşüncesi zerre geçmeden, böyle salya sümük, içindeki acıyı kusarcasına(ama iğrençleşmeden) ağlıyor ya, çok içten buluyorum o yüzden. Bu sefer de bol bol döktüğü gözyaşlarıyla aramızda haftalardır yükselen duvarı yok ediverdi ve uzun zaman aradan sonra ilk defa bu hafta kendisini sarılıp teselli edesim geldi. Çünkü çok yalnız kaldı yahu. “Kemal benden vazgeçti!” diye Emir’in kollarında ağladı düşünebiliyor musunuz? Ben kırk yıl düşünsem bunun olabileceğine ihtimal vermezdim. Emir yahu Emir! Bu hayatta kendisine dokunmasını en son isteyeceği kişiye gidip sarıldı. Çünkü o an yanında sadece o vardı, o kalmıştı. Her ne kadar kollarında ağlayan kadının acısına, sonrasında duyarsız davranarak onu nişana gitmek konusunda zorlasa da, Emir’in o anlardaki çaresizliğine de içim acımadı desem yalan olur. Bölümün en etkilendiğim sahnesiydi kesinlikle.


Çaresizliğin resmi...

Nihan, Leyla’nın da dediği gibi Kemal’in aşkına çok fazla güveniyordu. Ama bu güvenci de ona Kemal vermişti zaten. 12.bölümde Nihan, Kemal’i o tepeye “Beni seviyorsan o görüntüleri izlemez bana getirirsin.” diye aşkını öne sürerek çağırmıştı. Bıçaklanmasına rağmen o tepeye giden Kemal de, Nihan’ın içine ilk umut tohumlarını, zihnine de “Yaptığım büyük hataya, onu çok kırmama rağmen bu adam hala beni seviyor, demek ki hep sevecek.” fikrini yerleşmişti. O inanç, o bilinç nedeniyle belki kuyu başına Kemal’in geleceğinden daha emindi, daha az soru işaretiyle bekliyordu bu sefer Nihan. Gerçi haklı da sayılır, Nihan’ın intikam için Zeynep’e iftira attığını(!) kabul etmesinin üzerine bile geldi ya Kemal, ben cidden takdir ettim. Her ne kadar eski “ihanetlerini” hatırlayınca bu sefer gelmemiş gibi yapsa da dediğim gibi, gömmek bir şeyleri sonlandırmıyor işte.

“Dört yanımda dört nasihat
Az gülüş bol zayiat
Ölsem âlâ, dayanmak zor

Senden bana zor bir miras,
Bol çetrefil bol viraj
Ölsem âlâ dayanmak zor…

Nerelere gideyim?”*

Bizde "durum Leyla"... Nasihatleri,“Gizlediklerinin altında kalacaksın Nihan.” tespiti öyle yerindeydi ki, 3 saniye öncesinde benim de aklımdan geçmişti. “Kemal ölmesin diye kendini öldürüyorsun.” Kemal tek nefeste sönüverecek bir çiçek, peki ya Nihan?:) Şaka bir yana cidden bünye olarak, Kemal’in ona bıraktığı zor mirasa iyi dayandı kızcağız. Leyla’nın sözleri, Kemal’in gelmeyişi, evlilik haberinin üstüne bir de bu nişanı gözleriyle görmek artık yetti besbelli. Ben muhtemelen daha yarısını yaşarken hastanede serumu yemiş olurdum.

Nerelere gitsinler şimdi, nasıl dayansınlar? Ozan’la Zeynep gibi uzaklara kaçmayı deneseler de insan kendinden kaçamaz ya. Sahte pasaportlar onları bambaşka biri yapar mı? Artık bu bol çetrefilli, virajlı tünelin ucunda bir umut ışığı görmek hakkımız değil mi?

*Yeni Türkü, Nerelere gideyim?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER