Bir platonik aşık olarak ‘drama Quinn’
Sezon açılışını baş kahramanımız Carrie odaklı iki bölüm ile yaptıktan sonra, bu hafta dördüncü sezona Quinn ile devam ettik. Her ne kadar Carrie'nin Islamabad’taki ilk iş günü olsa da, bu bölüm bir kara kutu olan Quinn’in iç dünyasına daldık. Ama gelin önce Carrie’yi Pakistan'da yalnız bırakmayalım, o, ne işler peşinde ona bakalım.

Carrie, İslamabad’a iner inmez, elçiliğe varmadan önce Sandy’nin öldürüldüğü sokakta aldı soluğu. Belli ki en başından beri içinde taşıdığı bir bit yeniği şüphesi Carrie’nin kafasını meşgul etmekteydi. Zaten ajanımız cin gibi olduğundan, bu garip cinayeti aydınlatacak bir ipucu için tüm meydanı gözleriyle şöyle bir taradı. Biz henüz bilmesek de aslında Carrie İslamabad’a gelirken kafasında çoktan tasarladığı bir aksiyon planı varmış. Yani geçen hafta duygusal çalkantılar içinde bıraktığımız Carrie’yi bu hafta çok profesyonel bulduk. Tam manasıyla işinde gücündeydi.

Patron kim anladınız herhalde?

John denen adam yüzünden Carrie yeni mesai arkadaşları ile hiç de sıcak bir tanışma yaşayamadı. Zaten John’un, Sandy’nin garip işlerinden haberdar olduğunu; tekinsiz tavırları hemen belli etti. Gerçi Carrie sevdiğimiz, kararlı ama patronluk taslayan halleri ile bizim alkolik John’a ağzının payını verdi. Elçilikteki ekibe patronun kim olduğunu gösterdikten sonra Pakistan'a gelmeden kendi adamlarından kurduğu ekiple temasa geçti. Zaten Carrie’nin hiçbir zaman 'gözlerimi kaparım vazifemi yaparım' tarzı iş ahlakı olmadı. Şimdi yeni görev yerinde de Sandy’nin muhbiri ve muhtemelen onu öldürenlerin ardındaki sırrı çözmeden içi rahat etmeyecekti ve bunun için de güvenebileceği insanlardan kurulu bir ekibe ihtiyacı vardı.

Carrie’nin özel ekibinde tabii ki tanıdık yüzler; Max ve Fara vardı. Ve ilk görevleri Aayan’ın hikayesini öğrenmekti. Önce Fara denedi olmadı; ardından süper kahraman Carrie tabii ki tecrübesi ile Aayan’ı da manipüle edip kafasını karıştırmayı başardı. Carrie'nin Marvel filmlerinden çıkma halleri kendinden kaçabilmesinin en güzel yolu. Bu yüzden de başıma bir iş gelir mi demeden işine konsantre olmuştu. N'apsın, Carrie’nin de kafasının içindekilerle baş etme yöntemi jazz dinlerken koşarak olayları çözmek. Hazır, İslamabad’da da kafasını, özel hayatı dışında meşgul edebileceği çok şey varken; işine dört elle sarıldı. Peş peşe izlediğimiz 'Carrie başarıları' bu bölüm biraz fazla gelse de sanırım bocalayan, ruhsal çalkantılar yaşayan o kadını da yakında yeniden izleyeceğiz.

Mira görse kıskanır mı ki?

Carrie'nin bu bölüm yapamadığı tek şey Büyükelçi Martha Boyd’un, Amerika Büyükelçiliği'ni tecrit etme emrini kaldıramamak oldu. Ancak o konuda da yardımına uzaklardan gelen Saul koştu. Saul ortağı olduğu özel güvenlik şirketinden kendi elleriyle İslamabad'a yardım getirmişti. Geçen bölüm sonunda Carrie, Saul'dan yardım isterken aslında Saul'un bizzat kendisinin gelmesini kastetmemişti. Ancak biz Saul'un gözlerindeki sahaya inme heyecanını farketmiştik. Bu nedenle onu İslamabad'ta Amerika Büyükelçiliği'nin içinde görünce şaşırmadık ama Carrie hayli şaşırdı ve bozuldu. Çünkü Saul'un gelmesi demek bir şef olarak Carrie'nin kurmaya çalıştığı imajı sarsıyordu. Sanki tek başına çalışanları üzerinde yeterli hakimiyeti sağlayamamış da manevi destekçisi Saul'u yardına çağırmış izlenimini veriyordu. İlk önce Elçi ile Saul’un cilveleşmesine tanık olan Carrie; Saul’un Martha üzerindeki etkisini anlamış olsa gerek çünkü izlerken biz gayet güzel anladık. Buna rağmen Carrie, elçilik binasının çatısında Martha Boyd ile sigara içerken, Saul ile eskiden nişanlı olduğunu öğrendiğinde bir hayli şaşırdı.

Saul'un İslamabad'a gelmesine bir tek Carrie bozulmamıştır diye tahmin ediyorum. Saul'un Mira ile yeni düzelen ilişkileri bu seyahat ile tekrar eski kötü günlerine dönebilir. Ancak Carrie'nin ricası ile Saul, geri döneceğine söz verdi. Tabii Saul olaylardan uzak kalmaya ne kadar dayanabilecek bunu da zaman gösterecek. Sanırım Saul'u bu sezon da Mira'nın dizinin dibinde otururken pek göremeyeceğiz. 

“Her akşam votka rakı ve şarap”


Evet İslamabad’ta hayli hareketli günler yaşanıyordu ama bu esnada Quinn’in içinde de büyük fırtınalar kopuyordu. Hep kontrollü ve serin kanlı ve hatta donuk görmeye alışık olduğumuz Quinn bir türlü öfkesine hakim olamıyordu. Ne yalan söyleyeyim geçen hafta yaptığı taşkınlıkları Carrie’ye olan aşkından yaptığını anlamamıştım. Düşünmüştüm ki Quinn yine birisinin ölümüne sebep oldu diye buhranlara girdi. Ancak bu hafta gelen geçen herkes; ‘sen o kıza aşıksın’ diyerek Quinn’i tamamen deşifre ettiler.

İçinden geleni söyle kalırsa sinir olur.

Quinn yaşadığı bu iç çalkantıları ile daha fazla işe devam etmek istemiyordu. Bu nedenle istifa etti; CIA de onun istifasını araştırmak için sorguya aldı. Quinn’in neden ayrılmak istediğini önce CIA’e anlatması gerekti. İlk orada yüzleşti artık içine sığmayan duyguları ile. Çünkü onu Carrie'ye olan duguları yüzünden hata yapmakla suçluyorlardı. Ardından eve gelen Dar Adal da Carrie Mathison’na olan duyguların diye lafa başlayınca Quinn’de balatalar yandı. Dar Adal ile hayli sıcak temasa giren Quinn’in oto-kontrol mekanizması son anda imdadına yetişti de Dar Adal, Quinn'in elinde kalmaktan kurtuldu.

Ama Quinn, ertesi sabah, kendi ile yüzleşmek zorunda olduğu için siniri kat be kat artmış bir şekilde uyandı. Artık her şey çok açıktı. Sandy’i kurtarabilecekken Carrie’yi riske atmamak için kaçmıştı. Duyguları yüzünden hata yapmış ve yıllar içinde inşaa ettiği aşırı kontrollü, mükemmel dünyası çatırdamaya başlamıştı. Zaten içten içe bunu anladığı için istifa edip işinden uzaklaşmayı tercih etmişti.

Elma şekeri gibi kız

Quinn tüm bu siniri ile tatlı tombiş kızın da kalbini kırdı. Halbuki Quinn’i bu kız sayesinde ilk defa sosyal hayatta gördük. Kızımız cool halleri, aklı başında konuşmaları ile zaten kafadan gönlümü fethetti ama özellikle giderken Quinn’e yaptığı konuşma ile de haza hanımefendi olduğunu herkese ispatladı. Bilmiyorum, onun hikayesi dizide devam edecek mi ama Quinn’in hayatının değiştiği şu günlerine iz bıraktığı kesin Quinn henüz bunu farketmese de...

Şirazesi kaymış olabilir ama hala şahin gibi gözleri

Quinn tombiş kızımızı bir güzel paketleyip evden kovduktan sonra Sandy’nin ölüm olayına konsantre olmaya karar verdi. Gerçekten de Carrie için Sandy’i feda etmiş miydi? İçini kemiren bu soruyu cevaplamak için internete düşmüş dehşet görüntüleri izlemeye başladı. İşte o sırada internetteki videolarda olay yerinde kulaklık takıp tüm olayı organize eden bir adamı yakaladı. Bu da Sandy’nin linç edilmesinin planlandığını ve zaten Quinn ve Carrie’nin orada yapacak hiçbir şeylerinin olmadığını gösteriyordu. Carrie’yi arayıp ona bu bilgiyi verdikten sonra Carrie’nin onu rahat bırakacağını hiç sanmıyordum. Ama Quinn bunları hiç düşünmeden telefona sarıldı. Tahmin ettiğimiz gibi Carrie özellikle son gelişmeler yüzünden ona daha da çok ihtiyacı olduğunu söyledi.

Bu bölümün başında, Quinn işe geri dönmek konusunda, CIA’e hiç taviz vermeden ‘hayır’ diyebildi ama Carrie artık onun yumuşak karnıydı ve ona ‘hayır’ demek imkansızdı. Artık eski tanıdık bildik; soğuk Quinn gitmiş yerine ‘drama Quinn’ gelmişti. Bu yüzden Quinn de paşa paşa Carrie'nin çağrısına kulak verip istikametini İslamabad'a çevirdi.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER