Hayat Ağacı’na yalanların gölgesi düşüyor

Hayat Ağacı bu hafta yeni gününde çıktı izleyenlerin karşısına. Dağılıyor derken toparlananlar, toparlandı diye sevinirken korkarım dağılacak olanlarla dolu bir bölüm seyrettik. Dizinin ilk bölümünde beni en mutlu eden durum olayların hem huzur verecek ölçüde sakin ve hem de bir o kadar akıcı gelişmesi idi. Fakat ikinci ve üçüncü bölümlerde ağır ilerlemeye başladı sanki hikaye. Bu hafta ise eksik taşlar yerine oturtulmuşçasına yine ilk bölümdeki serilik ve heyecan vardı her sahnede.

Karahanlılar’ın Kenan’la imtihanı bitmiyor. Ya da daha yeni mi başlıyor demeliyiz bilmiyorum. Kenan gizemini yavaş yavaş avucumuza bırakırken bir yandan da ailenin her bir ferdine ayrı ayrı zarar vermekten geri durmuyor. Sosyal medyadaki yorumlara bakılırsa Tolga Güleç herkesi Kenan’a inandırmış ve bağlamış durumda. Ben de dahil olmak üzere pek çok izleyicinin Kenan’ın bunca kötülükten bir gün mutlaka cayacağına inancımız tam. Karahanlılar’ın ekmek teknelerini yeniden dirilttikleri gün, tüm ailenin orada olduğunu bile bile, düşman bellediği bu insanların arasına korkusuz ve hesapsızca dalması sanırım Kenan’ı seyircinin gözünde yükseltiyor. Reelde insanlar dürüst dost bile bulamazken düşmanın bu denli yürekli ve içten pazarlıksız olması insana ‘olacaksa Kenan gibi düşmanım olsun’ dedirtiyor.

 Babalarınızı üzmeyin kızlar. Cengiz gibi olsalar bile.

Bu adam benim babam!

 

‘‘Benim babam ailesinin parasına göz diken bir hırsız’’ diye söze başlayarak koca bir taşı getirip Cengiz’in kalbinin üstüne koydu Birce. Cengiz dalavereci, güven vermeyen bir adam. İkinci bir şans değil belli ki onuncu şans verilmiş kendisine. Ama ne olursa olsun karısına ve kızına aşık. Onları kaybetmekten ödü kopuyor. Ben birini sevmenin insanı sonsuz kötülükten alıkoyacağına inanırım hep. Cengiz sınırlarını zorluyor, yasaklar peşinden koşuyor evet ama Birce’yi ve Ayşen’i sevmek hissi Cengiz’i hep uçurumlardan döndürüyor. Hiç akıllanmayacak belki Cengiz, hep tehlikeli sularda yüzdürecek gemisini ve şansı yaver gitmeyecek belki. Ama yine de sonsuz kötü olmayacak bence hiçbir zaman. Evladını seven bir baba olması onu pek çok tuzaktan koruyacak.

Birce ve Cengiz, bölümü sarılmadan bitirselerdi çok üzülürdüm. İyi ki barıştırdınız onları sevgili senarist. ‘Babalar ve kızları’ temalı her şey bağrımda bir yara. Bu yüzden pek çok önemsiyorum bu sahneleri.

 

 Ayşenler de özür diler.

Ayşen duruluyor

 

Kaya Ailesi toptan asi. Cengiz ayrı bir dünyada, Birce malum, asi ve ergen bir genç kız. Ayşen de bi durup dinleneyim, şu ailemi bi sakinleştireyim diyeceğine hepten ayrı bir hava. Kocasının huyunu sahiden bilmiyor bu kadın. Şaşkınlıkla izliyorum bunu. Geçen bölüm Birce Ayşen’in gören gözü demiştim. Hakikaten öyleymiş. Bir kadın kocasını bu kadar sonsuz güvenle nasıl savunur bilemedim. Aynı ölçüde kızını da. Hani aynı şeyi Filiz, Murat ve kızı için yapsa neyse diyeceğim. Ama değil. Evde körü körüne kocasını ve kızını savunan, her şeye alınan, burnunu Kaf Dağı’ndan indirmeyen bir kişi var. O da Ayşen! Seyrederken Allah’ım ben de böyle bir görümce olmayayım lütfen diye sessiz sessiz mırıldanıyorum içimden. Neyse ki Ayşen de yaptıklarında aşırıya kaçtığını fark edip Filiz’den özür diledi. Gerçi Filiz’in aşırı kontrollü tavırlarından hoşlanmadığımı söylemiştim ama bu bölüm daha törpülenmiş gördüm kendisini. O bakımdan o özrü fazlasıyla hak etti.

 

Arif'in Esra'ya öfke patlaması yaşayacağı anı dört gözle bekliyorum.

Eşref Bey’in kızlarında huysuzluk genetik!

 

Hep Ayşen’e yükleniyoruz fakat Avukat Esra da huysuzlukta Ayşen’i aratmayacak ölçüde başarılı. Bir türlü istediği ayarda iş bulamayan kocasını her gün bir başka şekilde eziyor. Yaptığının ezmek olduğunu bilmiyor fakat. Her doğru her yerde söylenir, kocaya başkalarının yanında da şaka yapılır sanıyor. Ailesinde de işler böyle yürümüyor halbuki. Kime çekti bu kızlar merak ediyorum doğrusu.

Esra’nın ablasının yanında kocası Arif’e para vermesi ve ‘sen de kocana böyle para veriyor musun?’ diyerek Arif’i yerin dibine batırması rezaletti. Arif sabırlı çocuk vesselam. Bunca söylenmeye, gerginliğe karşı yine de sesini çıkarmıyor. Fakat o da limon satarak ortaya koyuyor tepkisini bence. Limon satmak elbette kötü bir iş değil. Ama Arif’in bir mesleği var ve maaşı düşük de olsa istediği zaman başlayabilecek durumda. Ama Arif Esra’ya da, sisteme de kendince kafa tutuyor. Bir yandan da kızına istediği bebeği alabildiği için mutlu. Bakalım bu işin sonu nereye varacak?

 

Karahanlı Ailesi, birbirlerine sıkı sıkı sarılmalarını beklerken kardeş kıskançlıkları, Ali Cengiz oyunları, pembe yalanlar, Umut’un reklam kampanyası yüzü olması gibi sorunlarla yaprak mı dökecek? Kenan’ın bu birliği bozmaya gücü yetecek mi? Yoksa uzaklaştırayım derken kavuşturacak mı birbirine uzak düşenleri?

Zevkle seyrettiğim bir bölümdü. Gelecek haftaki bölümü merakla bekliyorum.

Emek veren herkesin eline sağlık.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER