Bölüme geçen hafta keyifle bıraktığımız yerden
başladık. Ömer, Ali'ye bir tane patlatmıştı. Ömer’in sesi dışında
kimsenin sesi çıkmıyordu, ne Arda’nın, ne Pelin’in, ne de abisi Hüseyin’in. Ömer
belki de bu sessizliğe dayanamadığı için avazı çıktığı kadar masum olduğunu,
kumpasa geldiğini bağırdı. Hüseyin’in o anda tek yapabildiği ise kardeşine sıkı
sıkı sarılmaktı çünkü yapabileceği her şey için çok geç kalmıştı.
Bir de yetmez üç tane, üç de yetmez birkaç tane patlacaktın Ömer.
Bir bıraksalar Elif'i.
Ömer’in öfkesi o
kadar büyüktü ki her ne kadar Elif onu yalnız bırakmak istemese de bir tek, her
şeye rağmen Hüseyin onu takip etme cesaretini gösterdi. Ömer’in şöyle bir kötü
huyu var, öfkelendiği zaman acı konuşuyor. Karşısında sevdiği de olsa, kendi
kafasında kurduğu dünyadan, yine kendi bulduğu sonuçlar doğrultusunda
karşısındakini dinlemeden çok deli davranıyor ve akabinde “ders” de veriyor.
(Engin Akyürek’in o deli el hareketleri ile kalbimiz çarpıyor o başka.) Bu
zamana kadar bunu Arda’ya yaptı (Elif onu ilk öptüğü zaman Arda'nın imalı konuşması üzerine), mezarında Sibel’e yaptı (Sibel'in kurye olduğunu öğrendiğinde), kaç bölümdür Elif’e
yapıyor. Bu bölümde de (evet haklı idi söylediklerinde) abisi Hüseyin’e
yaptı. Ömer öyle acı konuştu ki Hüseyin’in sonu için endişeleniyorum. Sanırım dizinin
sonunda dehşet güzel yazılmış bir ölüm sahnesi ile Hüseyin (Metin ile birlikte)
Tayyar’ın sonu olurken, Elif ile Ömer’in kurtuluşu olacak. Sonunun Kuzey ile Güney’deki Ali'nin sonu gibi
olmasından korkuyorum.
Kimi zaman yanyana sessizce oturabilmektir aşk.
Düşünüyorum da, Ömer'in şu huyu iyi bir şey
de olabilir: İçinde kalacağına söyle gitsin! (Genelde kızlar âşık arkadaşlarını
gaza getirmek için söylerler ya o konumuz dışı). Sonradan geç kalınıp
söylendiğinde bir anlamı kalmayacağına, içimde kalıp beni şişireceğine söyleyip,
yüzleşirim. Bu Ömer’in mottosu gibi. Ancak konuşurken arada bir sussa,
karşısındakini dinlese fena olmaz. Misal sahildeki o sahnede olduğu gibi. Tam Elif
bir şey söyleyecek oluyor, Ömer kendi zayıflığını göstermemek (çünkü Ömer de
korkuyor) adına yine dikkatleri başka yöne çekiyor.
Hiç durmadan atışmaya devam
ediyor. Elif’i dinlese, beş dakika sadece denizi dinlese, Elif’in sessiz
çığlıklarını duyabilecek ama nerde? Yine “ben, ben, ben” dedi durdu. Yanı
başında ölesiye korkan bir kadın var. Sami Elif'ten, hayatında sadece polisiye filmlerde gördüğü taktiklerle Metin'i yakalamaya yardım etmesini istiyor . Ömer onu teselli edeceğine “ben de gerginim”
desin, dalgaya vursun, Elif’e laf atsın ve yine olayı kendinde bağlasın. İş kıskançlığa gelince de hiç susmuyor misal. Levent'i Elif'in yörüngesinde görmeye dursun. Elif'in uydusu gibi oluyor o vakit. Sadece bu kıskanma anındaki atışmalarından zevk alıyorum uzun zamandır. Yoksa ötesi çok sıktı artık.
Bu resimlerin yanına Hüseyin'in resmini de asabilecek misin?
18. bölüm yorumumda da dediğim gibi Ömer de fark
etti, gaza gelmenin gardını düşürdüğünü. Ömer geç de olsa bunu telafi
etmek için bir adım geri attı ve olayların başladığı ilk ana geri döndü. Pelin’den
dosyaların kopyasını alıp kendisine, odasında kara bir zemin hazırladı. (Evet,
kara bir zemin, yapım kara bir tahta bulamamış zaar.)
Mesajda bağıramayınca zor oluyor tabi.
Tabii ki Ömer’i bir dakika olsun aklından çıkaramayan ve en zor anında sevdiği insana sarılamayan Elif
dayanamadı. Ona mesaj atıp konsantrasyonunu yerle bir etti. Konuşarak
anlaşamayan çiftimiz, lise aşkı seviyesine geri döndü ve cümlelere
sığdıramadıkları aşklarını 140 karakterle anlatmaya çalıştılar. İkisi de bu işte çok acemi çünkü ilk defa gerçekten aşıklar. Sevdaları cesetlerle lanetlendiği için de ürkekler. Hem kendilerine hem ailelerine zarar verebilir bu aşkı. bağlayan kurşunlar. Belki de bu nedenle öfkelerini göstermekte cömertken sevgilerini göstermekte cimriler. Çok zor anlarda birbirlerini buldular ve bir anlık hevesin sebep olduğu hata ile kaybetmek istemiyorlar. Sınanmaya katlanmaları da bundan.
Sizce de Tayyar biraz erken
böbürlenmiyor mu? Sanırım Ömer’in yaptığı hatayı o da yapıyor ve erken gaza
geliyor. Unutmaması gereken, kötüler her zaman omuzlarda taşınır ama
indirildikleri yerler her zaman krallıklarının kapısı olmayabilir. İki metre
kazılmış bir mezar çukurunda da bulabilirler kendilerini. Bunu en iyi Elif
biliyor çünkü babasını o mezara kendi elleri ile koydu. Ondan Mert’i babası ile ilgili uyardı. Elif Mert’e “benim gibi geç
kalmış olmamak için şimdi gözünü aç” dedi. Çünkü biliyor ki Elif’in ikinci bir
şansı olsa babasının hayatına daha farklı bakardı. Bu dizi de Pınar’ın işlevi
de Tayyar’ın stresini almak galiba. Yazık garibim iki bölümde bir, Tayyar’ın özlü
sözleri eşliğinde boğazlanıyor.
Aslı'nın çirkef hallerini özledik mi ne?
Keşke hepimiz arada bir Aslı gibi kafayı
resetleyebilsek diye düşündüm. Ancak bir şeyleri silmiş olsak da vicdanımızın
her an kabus kılığına girerek geri gelebileceğini görmek fikrimi değiştirdi. Aslı’yı
aydınlıkta uyumaya iten annesi ile ilgili kâbusları, kendini hala hamile
sanıyor olması ve Hazal Türesan’ın oyunculuğu burnumuzu sızlattı resmen. Öte
yandan ne zaman Aslı’nın bu resetlemiş halleri çıksa, dizi bir anda
renkleniyor. Hele Levent’e Levocan demesi yok mu? Bahar’ı sinir ediyor olması
bile bizi mutlu ediyor.
Bahar demişken, Bahar’ın deliren hallerine gülen bir
ben değilimdir herhalde? Bahar’ın Elif ve kardeşleri kahvaltı yaparken bir
karış suratla gelip tavır takınması “Evet şimdi role giriyorum, girdim ekşın!”
gibi bir şey olmuş. Öyle ki Elif bile pek oralı olmadı döndü arkasını gitti.
Öte yandan fazla merakı ilk defa bir işe yaradı ve onca ilan-ı aşkın
yapamadığını Bahar yapacak gibi. Çiftimizin barışması yolundaki ilk adımı, Sami
komiserin notunu Ömer’e vererek atmış oldu.
Metin’in kutuları ise Nilüfer ve Metin aşkının sonu
için bir adım attı. Metin’in notları ile bir an sahneler arasından Alice Harikalar Diyarı’nın ünlü beyaz
tavşanı yine ünlü o sözlerini bize söyleyerek geçecek sandım: “Geç kaldım, geç
kaldım!” Metin “önce beni dinle” “önce beni izle” (Alice de “beni ye” “beni iç”
notlarını bulurdu ya) notlarını aynı renk kutularla hem Elif’e hem Nilüfer’e
gönderdi. Nilüfer Elif’in odasında bulduğu notla geç de olsa Metin’i anlamıştır
umarım. Ancak Metin bu inatla “boş ol” demez Nilüfer’e. Nilüfer ölene kadar bu
manyağa mecbursun cicim.
Hayat sizi birbirinize yazmış işte.
Tüm bu kargaşa içerisinde olan Pelin ve Arda aşkına
oldu. Çok az izleyebildik âşıkların birbirlerinin yanındaki şaşkın hallerini.
İkinci baharlar, ikinci şanslar geç kalmışlar içindir
çünkü biliriz ki geç kalmak bazen hiç yaşanmamış olmasından iyidir. Ama bazen. Bbölüm boyunca geç kalınmış şeylerin sonuçları ile yüzleştik ve bu yüzleşme
sonunda karakterlerin yarattıkları kaosu telafi etme telaşlarına şahit olduk. Geç de olsa Hüseyin kardeşini kurtarmak adına Tayyar'ın karşına çıkabildi. Şimdilik Tayyar ilk zafer'inin sarhoşluğunu yaşadığı için kardeş ittifakının yıkıcı etkisini sezemiyor. Bölüm sonunda da Ömer, Tayyar tarafından nasıl ezildiğini bir tarafa bırakıp geç de olsa Elif'e sahip çıkıyor.
Sami Ömer’i operasyondan attı ama Ömer
Elif’in “Sensiz yapamam” itirafına kayıtsız kalamayacak gibi. Yine diyorum
umarım Roma’da ateşli bir kavuşma bizi bekliyordur ve geç de olsa çiftimiz ne
pahasına olursa olsun aşklarına sarılmayı seçerler. Ne de olsa denenmemişse, yaşanmamıştır!