Bazen acaba masal dünyasında bu kadar zaman geçirmesek ne olur diye düşünüyorum. Biliyorum bu dizinin varlığına aykırı ama Emma’nın kendi hikâyesinin içine girmeden önce kim olduğunu, ne yaptığını öğrendiğimiz dakikalar hep daha eğlenceli geliyor. Bu hafta da öyle oldu. Her şey onunla başladığı için ana karakterlerden en ana karakter olanı Emma aslında. Yani öyleydi bir zamanlar. Onun ‘gerçek dünya’daki macerası da bu yüzden bence önemli. Doğumuna, bebekliğine, yetimhanedeki döneme, evlatlık verildiği döneme, Neal’la maceralarına, Henry’nin doğumuna ve tabii ilk bölümde kefaletnameci olarak ortalığını yıktığına şahit olduk geçtiğimiz beş yılda. Once Upon a Time’ın zaman akışının belirsizliği hepimizin malumu olduğu için pek emin olamadığım ama mantıken Henry’yi doğurup, hapishanedeki cezasını doldurduktan sonraki zamana tekabül ettiğine inandığım yerde Emma yine kim olduğunu bulmaya çalışıyordu. Cleo’yla tanışması kendine yeni bir kimlik kazandırmış diyebiliriz. Özellikle Emma’nın ve dizinin vazgeçilmez parçası kırmızı ceketin hikayesine zaman ayırmak uzunca bir süreden sonra dizinin bulduğu en iyi fikirdi. Ceket metaforik bir zırh, Cleo da Emma’nın bir nevi akıl hocası. Kısacası, Emma’yı pilot bölümünde tanıdığımız Emma yapan olayları izledik. Cleo’nun Emma’yı yakalamasıyla; Emma’nın ilk bölümde kaçak adamı yakalama stratejilerinin birebir aynı olması diziye ne kadar söylensem de niye izlemeye devam ettiğimi hatırlattı. Böyle ayrıntılarla hasta ettiler kendilerine.
Emma’nın hikâyesine öyle yükseldim ki bölümün geri kalanında n’oldu unutuyordum. Öncelikle gözümüz aydın bir alternatif dünyayı daha geride bıraktık. Kahramanlarımız Underworld’den kurtuldular. Her zamanki huysuzluğum mu yoksa benden başka oraya boşuna gittiklerini düşünen var mı? Hook’u kurtaracağız diye çoluk çocuk ne idiğü belirsiz bir yere gidip sonra Hook’u almadan dönmek de ne bileyim biraz şeyy… Dede Henry’yi, Cora’yı filan ışığa yollamamış olsalar tamamen gereksiz bir görev olacaktı. Bir de Hades’i Storybrooke’a gönderdiler. Yani nereden baksan Team Charming zararlı çıkıyor bu işten. Henry imza gününü daha önce yapsaydı keşke. Hem o kadar sıra olmazdı, hem kimse onu engelleyemezdi.
Cevapsız sorularımda bu hafta Hades’le Zelena’nın öpücüğünün nasıl gerçek aşkın öpücüğü sayıldığı var. Hades bizimkileri Underworld’de bırakmak için ince ince plan yapmışken nasıl oluyor da Regina’ya karşı yepyeni duygularla dolan Zelena’yla bu denli güçlü bir şey yaşayabiliyorlar?