Bu bayram da zemin ve hava güzel, Ulan İstanbul’u izlemek için her şey
müsait. “Ulan İstanbul’un olduğu
bayram, bayram gibi bayram!" 16. Bölümü nasıl bilirdin diye sorsalar "Ceyhun
bilirdim" derim sanırım. Her delikten, her taştan, her arabadan, her telefon
konuşmasından Ceyhun’a uzanan bir bölüm oldu. Gerginlik de romantizm de
doruklardaydı. Ellere kollara sağlık!
Paralel
Ceyhun!
Bu bölüm Ceyhun’dan nefret eden kaç
kişiyiz? Seviyor ve seviliyorken iyiydi de şimdi belden aşağı vurmalar falan
hiç yakışmadı Ceyhun’a. Hiç aile terbiyesi almış bir çocuğun yapacağı şeyler mi
bunlar? "Kod adı Tansır" planından sonra elinde Doğan’ın resmiyle gelip hesap
sordu, hatırlarsanız. Eğer her şey yolunda gitseydi bu kadar atarlı olmayacaktı
Nevizadelere karşı. Bu konuda hemfikiriz değil mi? Hık diyenin pık deyicisi
Esra da, sağ olsun, verdi gazı. N’oldu cicim, zoruna mı gitti ayrılık? Oğlum,
oradan Ceyhun Abi'ne bir karışım yap. Kabızına mabızına iyi gelir. Ayrıca Esra'cığım Çin'den duymamışlardır belki Nevizadelerin dayısının hırsız olduğunu, ilan ver istersen?!
Ön tarafta telefondan gelen köpek sesine inanan bir polis var. Şuraya da her işe burnunu sokan
işgüzar bir yardımcı çizelim.
Ceyhun “siz hepiniz, ben tek” der gibi
Nevizadelerden hesap sormaya başladı. Allah’tan bizimkiler soğukkanlı da
ortalığı paniğe vermeden kan bağımız yok, gerçek dayımız değil dediler. Bir tane
“Çakma dayı” hikâyesi uyduruverdiler. Ama
işte Ceyhun bu kaşıdıkça kaşıdı bölüm boyunca. Yok, efendim neymiş Nevizadeler,
Doğan’ın nerede olduğunu biliyormuş. “Doğan, neredeysen çık”mış. Ceyhun'cuğum: “Giden
memnun ki yerinden dönen yok seferinden!” (Yahya
Kemal Beyatlı, Sessiz Gemi) Sen neyin peşindesin hala. Maşuka’nın Kandemir
ile çıktığı yemekten Ferdi ile Karlos’un Ali’yi konuşturmalarına hatta ve hatta
yardımcın da kızların peşindeydi. Hopp, noluyoruz?
Sürdürülebilir
Şehriban
Nevizadelerin tek derdi Ceyhun değil ki.
Annesine yaptıklarından dolayı hala kendilerinden bile iğrenen Nevizadeler
Şehriban’ı yeniden kazanıp, doğaya kazandırma çabasındaydı. Geçen bölümde
"1. Nevizadeler Savaşı" demiştim. Aha bu da ikincisi! İlk önce Ceyhun’u kapıda karşılama ile
başladılar. Ceyhun’a bir sevgi bir saygı. Sanırsınız Ceyhun değil, Gazanfer
Nevizade. Yemedi tabii bizim komiser. Mecbur herkes cephesine...
1. Kızlar
Cephesi: Derya ve Yaren bir tepsi börek ile Umay’ı alıp dayandılar Şehriban’ın
kapısına. Yaren’im iyi dedin hoş dedin “en iyi bildiğimiz şey çalmak, kalp
çalmak” diye de ama Şehriban’ın kapısından “mortingen straze” oldun, onu ne
yapacağız. 7-C sınıfından Derya arkadaşımızın okuduğu “Ne güzel komşumuzsun sen
Şehriban Abla” şiiri bile yaramadı.
2. Star
Wars Cephesi: Panik atağından 'Dark Side'a geçen Bahadır’ın konuştuğu dili anlamadı
Şehriban. Karlos’un dediği gibi: "Şehriban’ın Yıldız Savaşları'ndan anladığı
Hülya ile Gülben, Hande ile Demet." Bahadır aynen sepet havası.
3. Ferdi-Karlos
kalp Çamaşır Suyu: Siz Şehriban’ı ne sandınız gençler?! Şehriban anne, Şehriban
anne diye koştunuz, size bütün evi dip köşe temizletti. Bir de arkanızdan
güldü. Şehribanla deyılsınız.
4. Maşuka ile Yemekteyiz: Artık nasıl bir çaresizlik ise Kandemir gönül alma turlarında
Maşuka ile yemeğe bile çıktı. Ama olmadı, olmadı, olmadı.
5. Ördek
Cephesi: Son çare. Artık yapacak bir şey yok. Bizimkiler “Mahmut virüslü”
ördeği kaptıkları gibi yine soluğu Bıyıkoğlu Malikânesinde aldılar. Ördeği
yiyen ahretlik Fatma teyze timsah yürüyüşüne başlayınca Şehriban da ikna oldu.
Şehriban cepte.
Ali’den
tezgaha giden yol
Ulan
İstanbul’un
ilk başladığını günlerde hakkında, "hırsızları iyi ya da sevimli" göstermek gibi bir
şeyler söylendi. Şimdi, gençleri zehirleyen insanlar iyi de onları tabir-i
caizse üçkâğıda getirip hem paralarını alıp hem de ellerinde insanları
kurtarmak mı kötü? Varsın kötü olsun! Bu sefer tezgâhın
başında Kut-al-mış Top-al var. Bu adamla Nevizadelerin yolları ise koruyup
kolladıkları sokak çocuklarından birinin uyuşturucu kullanmaya başlaması,
bağımlı olması ve en sonunda satıcı olmasıyla kesişti. Diğer çocuklardan
bilgileri alan Ferdi ve Karlos minik bir tezgâh ile Ali’yi enselediler. İlk önce bir güzel
kalaylayıp ardından ayrıntıları öğrendiler. Artık hedef belli: Kutalmış. Bu adamın
ülke sınırlarından çıkıp Kolombiyadaki abilerle çalışmak istediğini öğrenen
Nevizadeler bu sefer de Kolombiyalı oldu. Kızlar adeta bir Türk lokumu erkekler
Fikirtepe çocuğu.
Gangsta!
Adamı da kafaladılar ama atladıkları bir
şey vardı. “Mahmut İnşaat” tezgâhında olduğu gibi bunda da adam
laboratuvarınızı göreceğim diye tutturdu. Ertesi güne laboratuvarı hazırladılar.
Her şey yolunda görünüyordu ta ki işini gücünü bırakmış, komşularının peşinden
koşan zehir komiserimiz Ceyhun mekânı basana kadar. Bahadır geldiklerini gördü.
Kitlenmeden yetiştirebildi mi acaba? Ne ile karşılaştılar çok merak ediyorum.
Bir komiser gördüm sanki?!
"Hayat
sevince güzel"
Canımızı sıkan konuların arasında
İsçivre’deki gibi kaldırım taşlarının renkleri yok mesela. Ya da sabahki hava trafiği
yüzünden işe helikopterle değil de arabayla gitmek de... Varsa yoksa gönül
işlerimiz. Şüphesiz herkesin de bir yarası vardır. Ama kişi hep kendini bilir
ya. Sanki en büyük yara bizim, başka büyük yok. Var ya olmaz mı? Eğer öyle olmasaydı
Birsen Tezel’in sesinden Aşk Bu Değil parçası bu kadar içimize işler miydi?
Servet Abi'nin dediği gibi "Aşk gözlerde" şimdi ben buraya sayfalar dolusu yazsam ne? Ne de, dedikodusunu da mı
yapmayalım güzel Servet Abim?
Karlos ve Yaren’in nam-ı diğer KarYar’ın
birbirlerine yürüşmeleri aynen devam. Keşke biraz da Ferdi’ye el verseler. Yıl
olmuş 2014, Ferdi garibi hala "Uykunuz
geldiyse burada kalın." diye, yürümecilik yapıyor. Ferdi'ciğim, sen öyle dersen kızlar da müsait
bir yerde inerler. Yeni nesil daha çok kanepecilik. Tamam? Karlos biraz yardım
edince ne güzel de baş başa kaldınız sahilde. Çok iyi de oldu. Zaten sen
söylemeseydin ben söyleyecektim şiiri senin yazdığını Derya’ya.
Ferdi’nin yazdığı, Ceyhun’un çaldığı şiir. Hatırlamak,
tekrar tekrar okumak isteyenler için.
Esra da fırsattan istifade tatlı tatlı
Ceyhun’a yürüdü. Hatta bu durum hayatının fırsatı diyebiliriz. Yuvayı dişi kuş
yapar, sen vazgeçme Esra. Ama ötede lütfen. Güneşimi kapatıyorsun. Aşk, sevgi ille de bir kadın ile bir
erkek arasındaki romantik ilişkiden ibaret değil elbette. Kandemir de kızı Elif’in
peşinde. "Elif’in babası Kandemir" hayatının doğrusu sanırım. Ama Sanem, yani
kızının annesi, Elif’i Kandemir’den kaçırmış. Eskiden sadece Ahmet Yılmaz
denilen kişiyi aramaya çalışırken şimdi bir de Elif’in izini sürmek zorunda
kalacak.
Son olarak:
Ne güzel diyor Servet Abimiz, "Gülün
dikeni var diye üzülmekten ziyade, bir diken çiçek açmış diye sevinmeye benzer aşk." Bizimkiler
de o hesap. Bu insanlar hırsızlık yapıyor diye sallayacağımıza, bir baksak
kimleri kimlerden kurtarıyorlar diye.