Şşş sakın, sakın tek bir kelime daha edeyim deme. Sakın tek bir yalan daha söyleme. Niye biliyor musun? Çünkü inanırım...
Defne ve Ömer’in kalıcı hasarlar bırakmadan kırıp dökmelerini hep çok istemiştim, bugüne kısmet oldu. Beklediğimin bir tık altındaydı tartışmaları ama bu kadarı da kafi. En azından artık değişik kelimelerle farklı cümle kurabiliyorlar, çok şükür Allah’ıma.

Defne’nin Ömer’e ilk başta triplenmesi bence çok yerindeydi. Tam trip de denmezdi ona gerçi, haklı bir kırgınlıktı daha çok. Yüzüne bakamayışı çok canımı yaktı. O utancını, ezilişini ta içimde hissettim. Hissettim hissetmesine de karşısında oturan Ömer’in gözlerinden bakınca da Ömer’e üzüldüm bir posta. Yolu belki yanlış olsa da -ki bence çok da yanlış değildi- yapmak istediği şeyi anlayabiliyorum çünkü. Araya maddi şeyleri asla sokmayacağını bildiğim için belki de, Ömer’in evi satın almış olmasına geçen hafta da çok takılmamıştım ben. Amacı sadece, artık “içi” olmuş hanımefendiye söze dökemediği bir biçimde “Bak ben iki kişi oluyorum!” diyebilmekti gibi geliyor bana (Tabii bu, evin fiyatının sadece 520 bin TL’cik olduğunu öğrenmeden biraz önceydi :P). Ama sonra Defne’ye bakıyorum, o da haklı. Dillere pelesenk olmuş kiralanmışlığı gözünün önüne gelince ve aynı karede bir de evin tapusu olunca hiç hoş bir resim vermiyor maalesef. İkisini ayrı karelere koyabilince o da Ömer’e hak vermelere doyamadı zaten, biliyorsunuz. Bence gereksiz olmasına rağmen özür bile dileyecekti hatta ama lafını ağzına tıktı Ömer “Postalarımla ne işin var?” diye sağ olsun. Ah ah, inanıyorum toparlayacaksınız siz demeye mecalim kalmadı artık...


Ömer: Karşılamaz Serdar, bu ne biçim zam? Bana gelişi bu kadar zaten..

Ya bu Serdar hayırdır? Çok değil sadece 7 gün kadar önce Defne’yi, Ömer’e anlatsana sen bu işi diye darlayan kimdi acaba sormak istiyorum. Şimdi böyle bir ağalanmalar, fakir ama gururlu genç ayakları.. Valla sayın reji, Serdar Bey ne içtiyse rica edeceğim aynısından bana da lütfen. Bu nasıl hızlı bir resetlemek şaştım kaldım. Ama yine iyisin Serdar Efendi, çok üstüne gelmeyeceğim. Çünkü bir an için de olsa Ömer’in gözünü açtın, hakkını yiyemem. Sabahına sarhoştu hatırlamıyordu ama olsundu.

Derya, sen eşittir bir Fikret Gallo olmak benim gözümde (ay bu da baya ağır oldu ama neyse hak etti). Saftiriktin falan ama severdim ben seni. Defne’ye yaptığın çok ayıptı. Bu söylediğim de sadece Derya’ya değil, bütün Passionis çalışanlarına bu arada.  Haydi kızları anladım, erkeklere ne oluyor valla çözemedim. Defne’nin Ömer’e ev aldırmış olması bir erkeğin gözüne ne kadar kötü yansıyabilir ki yani? Erkeklerin beyni yetmez ki normalde onu öyle kötü taraflara çekmeye. Kesin “plazagirlz” tayfanın başının altından çıkmıştır o da. Birbirlerini doldurdukları yetmemiş bir de oğlanları doldurmuşlar. Tam 1 çift X kromozomlu vakası anlayacağınız.

Deniz Tranba ve Sude gün geçmiyor ki minnoşluklarından bir şey kaybetsinler. Sude’yi gram sevmiyorum biliyorsunuz ama bu bölümde resmen şaşkınlıktan ağzımı kapatamadım. Sen öyle aile falan bilir miydin Sude ya? Vallahi şoklar-dayım, mutluluklar amcam (Tamam iki kelam daha edip susacağım valla. :( ). Bu iki kötü birbirlerini nötrlediler mi ne yaptılarsa yavaş yavaş pozitif enerji yaymaya başladılar etraflarına. Hayırlısı bakalım, Kenan-Sinem düğününden sonra beklediğim düğünler listesinde 4. sıradasınız. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim Sude, sana benden gene kocaman bir oh olsun geliyor hiç kusura bakma. Vakti zamanında elalemin ilişkilerini yok o şöyledir böyledir diyerek sabote eden sana, güzel kalpli evrenimizden güzel bir şaka mahiyetinde mesajlar yağdı. Deniz Tranba’nın uslanmaz bir çapkın olduğu dedikoduları seni çok da enterese etmemeliydi, nihayetinde bir zamanlar aynı yalanları sen de başkasına satıyordun. Hoş hadi ki Deniz ile ilgili söylenenler doğru diyelim sana benden bir sır gelsin o vakit: “Aşk değiştirir.”

Efenim son söz olarak Ömer inşallah mektubu okumuş ama anlamamıştır, gerçekleri Defne'den duyar diye bir temennide bulunuyor: sevgili Kiralık Aşk’ımız için bir Fatiha, üç İhlas, Felak, Nas ve bir de mümkünse Nazar Duası okuyoruz. Hatta imkanımız varsa hacılara hocalara gidip bir güzel muska yazdırıyor, setin orasına burasına usulca çaktırmadan iliştiriyoruz. Kesin büyü var bu dizide. En katranından kapkara bir büyü hem de! Önce Barış Arduç, şimdi de Elçin Sangu. Defne’nin tabak çanak kırma vakti geldi de geçiyor zahir, baksanıza bir çıkmadı gitti şu üstümüzdeki nazar!

Emeği olanın emeğine, yüreğini koyanın yüreğine sağlık. Gözü olanın da gözü çıksın...

“Elemtere fiş kem gözlere şiş!” diyor ve esenlikler diliyorum. Haftaya "bizi birleştiren söz"lerde buluşmak üzere, kendinize iyi bakın…

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER