Bu boya ve tiner kokusu bende kafa yaptı galiba Kemal. Ne dersin?
“Sınırların yoktu senin
Kanatlarım yoktu benim
İmkansızım
Sana emanet ümitlerim

Sen ne olur üzülme benim için
Ben dururum ayakta yine
Biraz keder, biraz pişmanlık
Biraz da sen içimde”**

Nihan’ın kanatlarını yaktılar, gene o üstlendi tüm yükü, dimdik ayakta durabileceğine inanıyor. Varlığı Kemal’in hayat sigortası olabilir de peki bu “varlığı” ne kadar sürdürebilecek? Bu kız bir kere intihar etti. Yani bir kere tükendi, dibi gördü ve kurtuluşu ölümde buldu! Bu kederi taşıyamadığı gün geldiğinde aynı şeyi yeniden denemeyeceğinin bir garantisi var mı? Ozan Bey’in korkaklığı yüzünden kızı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm ettiler elbirliğiyle, tebrikler! Bu sefer infaz koşulları daha da ağır üstelik. Serbest görüş, havalandırma saati filan yok. Nihan canla başla o hapishanede kalmak istediğini söylese de haline üzülmeden edemiyorum. Evet, eskiye nazaran birkaç kademe az üzülüyorum ama yine de üzülüyorum. Ona bir umut lazım, lakin aklıma gelen şey başıma gelir mi ki? Gelse mi? Biraz da Kemal var mıdır içinde?

Çoğunlukla Nihan’ın kaçışı, Kemal’in kovalayışı ile geçtiği için bir yerden sonra tekrara bağlayıp yayın sırasında aile içi sohbeti ve iletişimi teşvik eden(!) bu bölümde ilginçtir ki Asu ve Tufan’ın sahnesi en beğendiğim sahnelerin başında yer aldı. Her şeyden önce Asu ile ilk defa aynı fikirde olmanın şaşkınlığı içerisindeyim. Tufan’ın onu annesiyle kavuşturan adama minnetini bu şekilde göstermesi(!) gerçekten nankörce olmuştu. Ama bunu Kemal’e zarar gelsin diye değil de Kemal Asu’nun olsun diye yapmış olması beni şaşırttı. Aslında Asu hayatında Kemal’i istediği ve Tufan’ın farkında bile olmadığı için, Tufan’ın “sevdiği kadın” için bu fedakarlığı yapmış olması olağan karşılanması gereken bir durum. Ama bizde normalde süreç böyle işlemez. Kinle değil de hüzünle ve aşk acısıyla bu kararı almış olması beni ilerisi için umutlandırdı.


Ağzıma acı biber sürücem!

Tufan karakterini canlandıran Ali Burak Ceylan’ın kilit sahnelerindeki gizli performansını, Emir’in yanındaki sinsiliğini, annesine kavuştuğundaki acısını ve sevincini hep keyifle izlerken özellikle bu sahnedeki dolup dolup artık taşma hissini sonuna kadar aldım. Hep takdir edeceğim, edeceğim ama kısmet bugüneymiş. Aynı şekilde naçizane, oyunculuğundan etkilenmediğim, zaman zaman aksanı kulağımı tırmalayan Melisa Aslı Pamuk’un performansını da bu enerjisi yüksek sahne için etkileyici buldum. Tüm o bağırış çağırış sırasında aksanının kaymamış olmasını da takdir ettim açıkçası. Hep böyle devam edemiyor muyuz?

Bu sahne dışında zevkle izlediğim bir diğer sahne de cümbür cemaat yenen aile yemeği idi. Fehime Hanım’ın “kardeşi kardeşe kırdırma” projesi ile başlayan beklenmedik misafirler silsilesi, Emir ve Nihan’ın gelişiyle tamamlandı. O andan itibaren de şenlik başladı. Masadaki herkesin birbirine laf sokmasının yanında zincirleme sürüp giden kıskançlıklar sayesinde yüzümüz güldü hiç değilse. Bir de ne yalan söyleyeyim "Brezilya futbolu gibi" olan Zeynep’in Emir’e attığı golü sevdim. “Son akşam yemeği” olmasın ama bu, devamını da bekleriz.

Hatta inatçı keçilerimizin köprü üstündeki mücadelesinin daha heyecanlı ve atak geçtiği, daha dolu bölümler de bekleriz…

*Sezen Aksu, Herkes yaralı
**Aşkın Nur Yengi, İmkansızıım
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER